Bilgisayarımın başına oturmuş yazı yazıyordum.
Elinde kahve fincanıyla gelip karşıma oturdu.
- Biraz konuşalım...
Başımı kaldırıp, yüzüne baktım. Karşımda Ankara Polisi Behzat Ç...
Yumruğunu masaya mı vuracak, yüzümün ortasına mı patlatacak belli değil? Öyle ya;
Neticede Ankara Polisi Behzat Ç. bu... Belli mi olur?
Ürktüm.
- Seni daha önce de uyardım, dedi. Pazar yazılarında bana “Dünyanın en iyi ikinci eşi” demeyeceksin.
- Biliyorsun o bir şaka. Eprahim Kishon karısına...
- Tamam, dedi. Tamam... Anladım...
Eprahim Kishon karısına “Dünyanın en iyi eşi” diyordu, sen de bana ikinciliği lâyık gördün, ama artık yeter... Bıktım...
* * *
Olabildiğince aşağı perdeden, tırsık tırsık sordum.
- Sen nasıl seslenmemi isterdin?
- Ne bileyim? Bi’tanem de, sevgilim de, canımın içi de, içinden hangisi geliyorsa öyle seslen.
- Bazen “Sevgili eşim Meltem” diye yazıyorum.
- Onu da sevmiyorum, ne o öyle; asker arkadaşına mektup yazar gibi.
“Tamam” dedim. Sana seslenecek öyle bir sıfat bulacağım ki, dünya durdukça herkes seni öyle anacak.
* * *
Pişmanlık Yasası’ndan yararlandırmaya karar vermiş olacak ki, gülümseyerek zarif bir hareketle ayağa kalktı. ”Göreceğiz” deyip mutfağa yöneldi. Arkasından seslendim.
- Bulacağım sıfat, sana verilmiş en güzel Sevgililer Günü armağanı olacak...
Behzat Ç. geri döndü.
Gözleri kurşun yağdırıyordu.
Dudaklarının öfkeyle büzüldüğünü görünce, kendimi masanın altına atarsam kurtulabilir miyim diye düşündüm.
- Sen dedi, gerçekten adam olmayacaksın...
Haluk’tan bile ümidim var ama senden zerre kadar ümidim yok.
Bana bir sıfat bulacaksın, o da Sevgililer Günü armağanı olacak öyle mi?
Çaresizlik içinde başımı salladım.
- Yani Sevgililer Günü‘nü bedavaya getireceksin. Hiçbir şey demiyorum, Allah seni bildiği gibi yapsın.
Mutfak kapısının dört nokta üç şiddetinde kapandığını duydum.
Durduk yerde başımı belaya sokmuştum.
Hem eşi benzeri bulunmaz bir sıfat bulacağım, hem de galiba, bu fırtınadan kurtulmak için Sevgililer Günü‘nde tek taş yüzük alacağım.
Allah yardımcım olsun...
Bu köşede internetten aşırma mal yoktur. Ürünlerimiz ev yapımı ve CE belgelidir H.T
HAYAT ÜNİVERSİTESİ
Ben seni, bana kazık at diye mi sevdim?...
Ey, gözünün yağını yediğim,
Ey, uğruna banka kredileri alıp, sıfırı tükettiğim,
Belki, o da sever diye uykusuz geceler geçirdiğim,
Belki biraz faydası olur diye cebimdeki bütün parayı verdiğim
Yalan sözlerle aldatıp seninim derdin...
Yalan sözlerle aldatıp, biraz paran var mı derdin,
Her şeyimi uğruna boş yere mi verdim?...
Ben seni, bana kazık at diye mi sevdim?...
* * *
Yukarıdaki şiir, Sevgililer Günü ağlakları için yazılmıştır.
Size göre şair niçin üzgündür?
a) Sevgililer Günü’nü yalnız geçirdiği için
b) Aşk için verdiği emek boşa gittiği için
c) Sevgilisi kendisine yalan söylediği için
d) Seviyorum ayağıyla dolandırıldığı için
* * *
Şairi “ağlak” eden, ne yazık ki kalleş sevgilinin parayı götürüp, sonra da ortadan kaybolması olmuştur.
Bu nedenle doğru cevap (d) şıkkıdır.
Şiirden çıkarılacak hayat dersi de şudur:
Kurnaz ol, malı götürüyorum derken kazığın üzerine oturma...
OKKALI LAFLAR
Acemi aşık, acemi şoföre benzer, heyecanlanınca fren yerine gaz pedalına basıp duvara toslar.
Usta aşık, usta şoföre benzer, sevgiliye; yerine göre gaz verir.
Kurnaz aşık, uzun yol şoförüne benzer, mola verilecek yeri iyi bilir.
FIKRA
- Erkek arkadaşım, Sevgililer Günü’nü kutlamak için evine davet etti. Eliyle yemekler pişirmiş, sofrayı donatmış.
- Ay çok romantik, neler pişirmiş?
- Bilmem, sofraya oturacak zamanımız olmadı ki(!...)
Yaman Olur İzmir’in Erkekleri
* Kafası çakır oldu mu, zamana mekana bakmaz kalkar “zeybeğini oynar”...
* Acıyı sevmez. Onun için kebap, sadece “çöp şiş”tir, oturuşta 100 çöpü götürür... n “İlk kurşunu” o atar, gerisine karışmaz...
* Maymun iştahlıdır. çabuk sever, çabuk terk eder...
* Uyanıktır, asker ocağında en “arazi” işleri kapar...
* Ya Göztepeli, ya Karşıyakalı, ya Altaylı ya da İzmirsporlu’dur... Tuttuğu takımın yanına başka takım koymaz...
* Eşrefpaşalı’sı “sivri burun yumurta topuk”, Alsancaklı’sı mokesen giyer...
* Parkta bahçede mangal yapmaz, mangalı balkona kurar...
* Lafı uzatmaz, domatese “ domat”, poğaçaya “boyoz” der...
* Yalanı sevmez, ama çok söyler...
* Zampara değildir, sadece çapkındır..
* İşini iyi bilir, başladığı işi mutlaka başkasına bitirtir...
* Otu çok sever ama ot gibi yaşamaz...
* Basmane’de “berduş”, Kordon’da “cankuş”tur...
* Sünnetten önce mutlaka “üstü açık Cadillac”la şehir turu atar...
* Kavgayı sevmez, ayırmayı sever...
* Parası yoksa bile parasız gezmez, yanına mutlaka paralı bir arkadaşını alır...
* Sinemaya tek gitmez, gitse de tek çıkmaz. Mutlaka manita yapar..
* İlk aşkını mutlaka”Fuar”a götürür...
* Kokoreçi İstanbul usulü “kıyma” gibi sevmez, “halka halka” mideye indirir...
* Türkü sever,Türkü bardan nefret eder...
* Denizden babası çıksa yer. Ancak gözdesi “Çipura”dır...
* Gerekirse çorapsız gezer, asla beyaz çorap giymez...
* “Söğüş”ü sever söğüşlenmeyi sevmez...
* “Geliyom” dedi mi gelir, “Gidiyom” dedi mi gider...
* Her konuda hızlıdır, bir tek “Harmandalı” oynarken ağırdan alır...
* Yalnızlığı sevmez, Nescafe’yi bile 3’ü 1 arada içer...
* Üçkuyular’dan yola çıkar, Alsancak’a gelene kadar en az 3 sevgilisine uğrar...
* Tespih de çeker, küpe de takar...
* Sıra gecelerini sevmez, geceleri sıraya dizmekten hoşlanır...
* 3 kişiye söz söyletmez 1) Atatürk 2) Metin Oktay 3) Sezen Aksu...
BAKIŞ
Yeşil çığlık
Çağdaş insan, bireysel gelişmeye önem verdiği kadar toplumsal gelişmenin de önemine inanır.
O nedenle sosyal sorumluluk projelerinde yer alır.
Hiçbir karşılık beklemez.
Tek bir amacı vardır:
Yaşadığı topluma, şehre, ülkeye kendi imkânlarınca fayda sağlayacak katkıda bulunmak.
Bu işi yaparken özel hayatından fedakârlık eder,
Heyecan duyar.
* * *
Bunları niçin yazıyorum?
Geçen hafta Bahar Lions Kulübü’nün bir toplantısında konuşmacıydım.
Orada çağdaş Türk insanının bu güzel şehir için ne kadar heyecanla bir şeyler yapmak istediğini gördüm.
Onlar isimsiz kahramanlar...
Bu şehir için sessiz sedasız birçok proje gerçekleştiriyorlar.
Ama bir projeleri var ki sessiz sedasız olmaz.
Çığlığının her yerden duyulması lazım.
Çünkü o proje bir İzmir Projesi.
Projenin adı; Yeşil Çığlık...
* * *
Yeşil Çığlık, sosyal sorumluluğun en güzel örneği.
İzmir’in büyük şansı olan Ege Orman Vakfı ile birlikte yürütülmeye çalışılıyor.
Proje, 5 yılda 5 milyon fidan hedefliyor.
Toprağı Bahar Lions kazıyor,
Fidanı Ege Orman Vakfı temin ediyor,
Suyunu vermek de size kalıyor.
* * *
Gelelim bu şehri yönetenlere...
Her fırsatta “Gelin bu şehri birlikte yönetelim” diyenler;
Pasif yurttaş yerine, katılımcı yurttaş istiyoruz diyenler,
Bu projeye duyarsız kalamazlar.
Sosyal sorumluluklarını yerine getiren bu projenin kahramanlarını dinlemek zorundalar.
İzmir sevdalısı insanlara destek olursak,
Mavi Körfez, Yeşil İzmir çocuklarımıza bırakacağımız bir miras olabilir.
ERTAN ÜLKÜ ertanulku@hotmail.com.
BAKIŞ SÖZÜ
İnsanların değeri Emekleriyle ölçülür
ANONİM