Bu hafta biraz geyik yapacağım.
Bizim evde işler biraz karıştı.
Sevgili eşim çalışmaya başladığından bu yana sabah ezanıyla kalkmak zorunda kalkmak var ya- ölümden beter vallahi!..
Kalkmıcam ama, olmuyor.
Eskiden kapıdan biz uğurlanırdık, şimdi uğurlayan olduk.
Bu yeni düzeni ve şikayetlerimi haftaya anlatacağım.
* * *
Yaş kemale erince, “yaşamla” ilgili merak da ister istemez artıyor.
Nasıl yaşadım ya da nasıl yaşamalıydım...
Günahlarım, sevaplarım...
Artılarım, eksilerim...
Bu konuda çok güzel bir araştırmaya rastladım.
Yaşınız kaç, sosyal durumunuz ve geliriniz ne olursa olsun, en azından bundan sonraki yaşamınızın mutlu geçmesi için bir “anahtar” adeta.
Anahtarı “kilit”e sokup önce kendim, sonra da sizin için çevirdim.
Bundan sonrası sizin bileceğiniz iş.
İster uygularsınız, ister çöpe atarsınız. Karar sizin.
Formül şu:
Orta yaşa gelmeden, hiçbir şeyi tasa etme!
Orta yaşı geçince, hiçbir şeyin özlemini çekme!
Olanak buldukça yaşamın tadını çıkar!
- Pişmanlık duymak için yürüyemeyeceğin günleri beklemek yerine, olanağın varken görmek istediğin yerlere git!
- Fırsat buldukça eski okul, iş arkadaşlarını ve dostlarını ara. Beraberliğiniz salt birlikte yemek yemek amacıyla değil, önünüzde az zaman kaldığı bilinciyle olsun.
- Bankadaki paranı beraberinde götürmeyeceksin. Harcaman gerektiğinde düşünmeden harca, gönlünce davranmaktan çekinme, zira her gün yaşlanmaktasın.
* * *
İştahın olup olmamasına aldırma, yemeye bak! En önemlisi mutlu olmak!
1) Sağlığın için yararlı olanları daha sık ve daha çok ye, ama unutma ki sadece yemek her şey değil.
2) Sağlığına zararlı olanları daha seyrek ve az ye, ama tamamen de kendini onlardan mahrum etme.
Hastalıkların tedavisi konusunda iyimser ol. Yoksul da olsan, varlıklı da, unutma ki herkes doğar, yaşlanır, hastalanır ve bir gün gelir ölür.
Bu konuda ayrıcalık yok, yaşam bu işte.
* * *
Hastalandığında endişeden ve kuşkudan elinden geldiğince uzak dur.
Önceki yıllarda canını sıkan şeylerin neler olduğunu belirle, bu şekilde yeni üzüntüler edinmeden yaşarsın.
Bırak bedeninden sorumlu doktorun olsun.
İzin ver sağlığını Allah düşünsün.
Ama, mizacının kontrolü hep sende kalsın!
* * *
Eğer “Üzüntüler bana iyi geliyor” diyorsan, bırak çevrende hep onlar olsun.
Eğer “Üzüntüler yaşamımı uzatacak” diyorsan, bırak çevrende dans etsinler.
Ama üzüntülerin yerini mutluluğa vermek istiyorsan, o zaman da bırak mutluluk sarsın çevreni.
* * *
Çocuklarımız kendi yazgılarını kendileri saptayacak.
Ama sen elindeki dört yazgını korumaya bak:
1) Yaşlı bedenin; sağlığına çok dikkat et, bunu en iyi sen yapabilirsin.
2) Emekli aylığın; onu sen hakettin, sadece kendin için harca.
3) Yaşam arkadaşın; senin yanında olan bu tatlılar tatlısıyla yaşadığın anılara sahip çık, unutma ki içinizden biri daha önce gidecek!
4) Eski dostların; onlarla birlikte olabileceğin hiçbir fırsatı kaçırma, zira bu fırsatlar gün geçtikçe seyrelecek.
Her gün yapmayı ihmal etmemen gereken tek şey ise;
Gülümsemek ve gülmek.
Unutma:
Akıp giden su geri dönmez.
Yaşam da aynen su gibi, o zaman mutlu olmaya bak.
Allah sana tüm iyilikleri sunsun...
Önemli ve güzel haber
PAZAR günü hepimizi biraz olsun gülümsetecek bir bilgi vermek istiyorum.
Ve okuyan herkesin de yakınını bilgilendirmesini rica ediyorum.
Bir emekli işçinin İstanbul Beykoz’da açtığı dava, Telekom aleyhine sonuçlandı.
Buna göre, herkes yaşadığı ilin Tüketici Koruma Derneği’ne, elindeki son telefon faturası ile müracaat ettiği taktirde, Telekom’dan evindeki, işyerindeki telefon için 10 yıldır kesilen sabit telefon ücreti tutarı olan 820 lirayı geriye alabilecek.
Ve bundan sonra da sabit telefonları için hiç bir ücrat ödemeyecek.
İşlem yapmazsanız, sabit ücreti ödemeye devam edeceğinizi önemli hatırlatmak istiyorum.
Bilgi için merkez adı:
Tüketiciyi Koruma Derneği Genel MerkeziTelefon: 0 (216) 349 85 10 PBX
Faks: 0 (216) 414 80 68
Adres: Osmanağa Mahallesi Çilek Sokak No: 51/3 Kadıköy-İSTANBUL
Bilmece-Bildirmece...
Aşağıdaki söylemlerin sahibi kimdir?
- “Devlet kimdir? Helvadan yapılmış puttur.”
- “En sonunda beni bir numaralı terörist yapacak bu pez...nkler, bütün laikleri bir bir şişe geçirecem, ondan sonra anlayacaklar laikliğin faziletlerini. Elin o...pusu bile kalkıp ‘Ben laikim, namusumla çalışıyorum, kimse karışamaz’ demeye başladı. Ulan ben böyle laikliğin...”
- “Bak bizim sahte müslümanlar nasıl bölücülük yapıyorlar. Ben bu yüzden bu adamları sallandıralım diyorum. Ayrıcalık yapanın dinde de katli vaciptir çünkü. Ama dinleyen yok!”
- “Herkes, sineğin şıraya yapıştığı gibi laikliğe sarılır ama kimse onun gerçekte ne anlama geldiğini bilmez. Ne kadar da utanmazlar. Rahmetlinin (Atatürk’ü kastediyor) mirasına sahip çıkan mendeburların hiç biri, laikliğin ne anlama geldiğini ve nereden geldiğini bilmezler.”
- “Eskiden Türklerin yetiştirdiği ‘marimus öküzü’nün sol arka bacağının uyluk yeri ile işkembesinin ayrıldığı yerde bir et parçası bulunur. İşte tam buraya ‘laik’ denir. Ve bugün kullandığımız kelimenin de aslı buradan gelmektedir.”
Bilenlere sözüm yok.
Bilemeyenler için cevabı haftaya...
BAKIŞ
Siyasetin dili...
Bir deyiş vardır:
“Dil; tencerenin kapağına benzer, kıpırdadı da kapak açıldı mı yemeğin kokusu duyulur, ne pişiyor anlarsın...”
* * *
Haziran ayında seçimler yapılacak.
Liderlerin, politikacıların ne söylediğini iyi takip edin.
Nasıl bir dil, nasıl bir üslûp kullandıklarına bakın.
Çünkü “Tencerenin kapağı oynayacak ve bizim için ne pişirilip önümüze konulacağı kokusundan” anlaşılacak.
Sonradan “Ben bu yemeği sevmedim” demek bir fayda sağlamayacak.
Ucu yine bize dokunacak.
Gençlik için, esnaf için, sanayici için, emekli için ne söylenecek?
Onun için;
Yemeğin malzemesine...
Tadına...
Tuzuna iyi bakın...
Yemeğin dilini iyi takip edin ki, sofranıza konulduğunda tadından şikâyet etmeyin.
İş işten geçmeden aşınıza, işinize sahip çıkın.
Çocuklarınızın, kendinizin ve ülkenizin geleceğini dört yıl süreyle emanet edeceğiniz siyasÓ parti temsilcilerinin ne söylediklerini şimdiden takip edin.
Kimlerin milletvekili,
Kimlerin il genel meclisi üyesi olacaklarına bakın ki;
Yemeğin suyu kaçmasın, ağzınızın tadı bozulmasın.
Hesap soracağınız,
Tanıdığınız insanlar sizi Ankara’da temsil etsin.
* * *
Son zamanlarda araştırma şirketleri birçok konuda araştırma yapıyor.
SiyasÓ araştırmalarda görüyoruz ki ne iktidar, ne de muhalefet çıkan sonuçlardan memnun...
Yandaş, Candaş lafları havalarda uçuşuyor. Ama acı gerçek şu ki; siyasilerin gündemi ile halkın gündemi aynı değil.
Onun içindir ki kararsızların oranı yüksek çıkıyor.
Hiç kimse halka, “Liderlerin siyasÓ dilinden memnun musun?” diye sormuyor.
Hakaretler, aşağılamalar aldı başını gidiyor.
Bu gidişle TV haberleri izleme yaşı da 25’in üzerine çıkacak.
Bu üslûp Türk halkını küçümsemektir.
Yani; tencerenin kapağı oynadı, kokular şimdiden çıkmaya başladı.
* * *
Ben de bugün pazar olduğunu unutup siyaset tenceresinin içine düştüm.
Sıktıysam, özür dilerim.
ERTAN ÜLKÜ ertanulku@hotmail.com
BAKIŞ SÖZÜ
Düşünmeden konuşmanın bedeli, konuştuktan sonra düşünmeye mahkum olmaktır. ANONİM