George W. Bush’un türlü hilelerle kazandığı bilinen seçimlerden sekiz ay sonra vuku bulan 11 Eylül saldırılarına ABD’nin cevabı, Afganistan’ı işgal etmek oldu. Bush ve avenesi ortaya Terörizme Karşı Küresel Savaş adıyla bilinen bir doktrin attı. Bugün hala Amerikan Irak ve Suriye’deki işgal kuvvetleri ile Dışişleri ve Savunma bakanlıklarının üst yönetimlerine hâkim olan zihniyet budur. Arkasındaki dünyanın en büyük ekonomisi ve devasa askerî güçten başka hukukî hiçbir dayanağı olmayan bu doktrine göre, kendisine savaş ilan eden bir terör grubunun bulunduğu ülkede hükumet etkili mücadele etmiyorsa ABD’nin o ülkeyi işgal etme ve hükumeti değiştirme hakkı vardır.
2001 yılından beri Afganistan’da ABD askeri var. O günden beri farklı başkanlar gelip gittiği, bunlardan bir kısmı Afganistan’dan (bu arada Irak ve Suriye’den) çekilme sözü vererek seçildikleri halde, Afganistan’daki ABD birliklerinin sayısı azaldı, arttı, tekrar azaldı; ama hiçbir zaman, bu kuvvet geri çekilmedi. Afganistan, önce ABD’nin atadığı bir “özel vali” ile idare edildi. Bakanlar kuruluna, uzun yıllar önce Sovyet işgalinden kaçarak ABD’ye sığınmış kişiler üye olarak gönderildi. Bu işgale karşı önce İngiltere ile Suudi Arabistan’ın, sonraları ABD ve Suud kuvvetlerinin kurduğu direniş ordusu, İngiltere’nin verdiği isimle “Mücahitler” Osmanlı zamanında tarihe mal olmuş olan “Cihat” fikrini yeniden ortaya çıkarttı. Rusların çıkmasından sonra Afganistanlı “cihatçılar” kazandıkları şöhrete dayanarak, “cihatçılığı” dünyaya yayma gayretine düştüler. Afganistan’daki ABD işgali de bu gruplara aradıkları ortamı kazandırdı.
Bush ve Neoconların, tersini söylemelerine rağmen, terörist deyince tüm Müslümanları anladıkları belli olmaya başlayınca, bu cihatçılar, Afganistan’da güçlerini sürekli arttırırken, Yemen’den Libya’ya kadar yayılan, PKK-benzeri bir taşeron terör örgütü kurmayı başardılar. Amerikalı işgalciler hiçbir zaman Afganistan’da halkın temel eğitimine önem vermediler; tersine bunu yapmak isteyen laik-demokratik Afgan aydınlarına engel oldular.
İşgalcilerin bir yandan, cihatçıların öte yandan engelleme çabalarına rağmen, Afganistan halkı bu hafta sonu sandık başına gitti. Taliban’ın emniyet genel müdürünü öldürmesi sebebiyle seçimler zaten bir hafta ertelenmişti. Bazı yerlerde sandık görevlilerinin bazı yerlerde de oy pusulalarının bulunmaması sebebiyle seçim bir gün uzatıldı. Ülkede parlamentonun alt ve üst meclisleri için oy vermek üzere 9 milyon kayıtlı seçmen var, ancak 21 bin merkezde oy kullananların daha önceki gibi yüzde 40’larda kalacağı sanılıyor.
Son iki gün içinde sandıkların bulunduğu yerlere yapılan saldırılarda onlarca kişi öldü; sandık mahalleri yerle bir oldu. Ülkede son bir yıl içinde 200’e yakın roketli-bombalı saldırı oldu, 3 bine yakın insan hayatı kaybetti.
Afganistan’da ne ticaret ne eğitim ne sanayi kaldı.
Ülke toptan çöküşün eşiğinde. Bu ise ABD işgalinin uzamasından başka kimsenin bir işine yaramıyor.