Geçenlerde, kelleyi koltuğa alıp, “Azledemeyecek” dedim; şimdi de ısrar ediyorum: Senato’da yargılama bile olmayacak. Sebep? Çünkü iddialar tutarlı değil. İddialar siyasal bir kararın faturasını göze almaya değecek nitelikte değil.
Bunu dedikten sonra eklemek lazım muhtemelen: Ben şahsen Trump’a oy vermezdim. Hiç ama hiç vermezdim. Çünkü şahıs dengeli değil. Gazeteciler değil, 37 psikolog, psikiyatr ve nörolog 384 sayfa kitapta söylüyor bunu; her baskıda katkıda bulunan doktor ve sayfa sayısı artıyor. Ama bir de siyasal gerçek var: ABD seçmeni, kendi oyuyla getirdiği başkanın görevden alınmasını affedebilmek için hukuken değil siyaseten geçerli sebep ister. Siz senatör olarak Trump’ı azil için oy verirken kendi seçmeninizin size bir dahaki seçimde nasıl oy vereceğini düşünmek zorundasınız.
Ortada Watergate türü bir siyasal skandal var deniyor ki 1974’de ABD’deki skandalları ve Başkan Nixon’ın azilden kurtulmak için istifa ettiğini hatırlayanlar kaldı ise bileceklerdir ki o davada suç, öteki siyasal partiye, partinin kurumsal varlığına karşı işlenmişti. Buradaki benzerlik, rakip Demokrat Parti’nin bir aday-adayına karşı pislik atmak amacıyla kullanılmak üzere araştırma yapılması iddiasından ibaret. Nixon’ı istifaya sürükleyen, Amerikan halkının gözünün içine baka-baka yalan söylemesi ve bu yalanın kendi yaptığı ses kayıtları ile ortaya çıkması idi. Trump, Ukrayna’yı ve ABD diplomatlarını ABD’nin gücünü, çıkarlarını, ilişkilerini kötüye kullanmaya zorladığına dair yalan söylemedi. Gerçeği “tümüyle söylemedi” diyenler var. Ama söylediği şeylerin yalan olduğunu iddia eden yok. ABD hukukunda yemin ettirilmedikçe, gerçeği kırparak ifade etmek suç değil. Başkanları azlettirecek tek suç, yeminli iken yalan söyleyerek kendi kendilerini darağacının altına itmeleridir. Trump, Biden ve oğluyla ilgili siyasal çamur araştırdığını gizlemiyor; bunu övünerek söylüyor. Özetle Trump hayatta kalacak.
Peki bundan bize ne? Konuyu yeniden irdelemenin bir anlamı var:
3 Ocak 2025’e kadar, başka bir acil durum olmaz ise, iyisi ile kötüsü ile bu adam ABD’nin ve dolayısıyla dünyanın başında kalmaya devam edecek. Önümüzdeki bir yılı Yahudilere, Evanjeliklere, ve ABD seçimlerinde etkili olabilecek her grup ve lobiye taviz vere vere Kasım 2020’yi bulduktan sonra, narsisist bir kişilik, kendisini küçük görenlere nasıl muamele ederse, bütün ABD elitlerine, Demokratlara, kısaca okumuş-yazmış herkese öyle muamele edecek. Ki bu toplu kurban kesimi yapılan alanlardaki manzaradan daha az kanlı olmayacak.
Siyasal gerçekçilik bu kanlı ortamda kimsenin ne Putin ne Xi Jinping ne de yeniden seçilmek isteyen ABD’li bir siyasetçinin karşı cephede görünmek istemeyeceğini gösteriyor. Karşımızda “Ben sokakta adam vursam yine seçilirim!” diye övünen bir siyasetçi var ve onu yargılatmak isteyenler henüz ortaya Trump’ın kendi ipini çektiğini gösteren bir kanıt koymadılar.
Kendini bu kadar büyük gören kişi ayağını kaydıracak bir ıslak tahtaya basmaz. Basar mı?