Prof. Zeynep Tüfekçi, önceki gün, New York Times’ın makale sayfasında, “Aşı olmayanlar zannettikleriniz olmayabilir” başlıklı bir yazı yayınladı. Araştırmalara geniş yer veren Prof. Tüfekçi, özetle ortada “aşı karşıtı, ideolojik bir cephe bulunmadığını” söylüyor.
North Carolina Üniversitesi Enformasyon ve Kitaplık Bilimi Bölümü’nde öğretim üyesi olan Tüfekçi, ABD’nin geçen yıl dünyada aşılanma oranı en yüksek ülke iken, bugün 45’inci sıraya düşmesinin sosyolojik sebeplerini irdeliyor. Bu sebeplerin başında ABD’de yaygın bir sağlık hizmeti örgütlenmesinin bulunmadığını, dünyanın en büyük ekonomisine sahip olmakla övünen ülkede hala halkın yarısının sigortasız ve sağlık hizmetinden mahrum olduğunu belirtiyor. İkinci sebep, tıp alemi ve siyaset dünyasının ortak ve anlaşılır bir dille konuşmaması olarak görünüyor.
Dünyada herkesi ortak ilgilendiren en büyük salgın, Yeni Korona Virüsü ve onun getirdiği Kovid-19 hastalığı oldu. Yakınlarda, Rus, İspanyol, Asya ve Hong Kong isimleriyle üç grip, 1961’de Kolera, 1981’de HIV-AIDS ve 2014’te Ebola salgınlarını ya elimizde aşı ve ilaç varken, ya da ABD-Avrupa dışı ülkelerde olduğu için büyük bir tehlike gibi hissetmedik. Oysa bu son üç hastalık hala salgın niteliğini koruyor. Ama bir salgın, ABD ve Batı Avrupa dışında olduğu zaman büyütülmez, büyük tehlike gibi görülmez; bu hastalıklar için batı dünyası kolları sıvayıp aşı ve ilaç geliştirmeye de çalışmaz.
Prof. Tüfekçi’nin atıf yaptığı bir araştırmada aşı olmaktan kaçınanların bir kısmı “Bu aşı çok çabuk bulundu; bu yüzden güvenmiyoruz” demişler. Gerçekten de hala AIDS’in, Ebola’nın aşısı bulunmamışken Kovid-19’un bir çok farklı aşısının bulunması ve hatta en az iki ilaç üzerinde son denemelerin yapılıyor olması, batılı bir insanı korkutabilir. ABD ve Batı Avrupa’da sokaktaki insanın ülkelerinin kolonici ve emperyalist geçmişini bilmesi, bilse bile bunu güncel olayları anlamakta, yorumlamakta bir bilgi odağı olarak kullanması beklenmez. Afrika kökenli Amerikalılar en az aşı olan ve aşıya en az güvenen kesim olarak belirlenmiş. Nasıl anlatırsınız bu kişilere “Sopanın ucu bu kez beyaz adama dokundu, onun için bu telaş!” fikrini?
ABD’deki araştırmalarda anne adaylarının veya emziren annelerin de aşı olmaktan kaçındıkları belirtiliyor. Sebep olarak da aşının kendilerine veya bebeklerine zarar vermeyeceğine ilişkin doktorların kesin bir güvence vermemesi gösteriliyor. Ülkemizde de medyanın konuştuğu aşı olmamış dolayısıyla hastalanmış gebe kadınların da ortak şikâyeti bu: Doktorlar bana aşı olabilirsin demedi.
Bir araştırmada birbiri ardından ölen ve geride 8 yaşında çocuk bırakan Josie ve Tom’un acıklı hikayesi de var: kronik diyabet ve kas atrofisi çeken çift, “Bakalım doktorlar ne diyecekler?” diye beklerken, hastalanıp ölmüşler.
Araştırmanın ortaya koyduğu bir başka gerçek: İğne korkusu. Aşı olmayanların yüzde 16’sının sebebi bu!
Bu bulgunun ciddiyetinden kuşkunuz varsa bu satırların yazarına da sorabilirsiniz iğne korkusunu!