ABD, yakın zamana (Neo- Con’ların diliyle söylersek, “Türkiye’nin İslamcılıktan vazgeçip tekrar saygıdeğer NATO müttefikimiz olması imkânı kalmadığı” kanısı derin ABD devletinde oluşuncaya) kadar, Ermeni tasarısı geldiğinde, PKK terörü söz konusu olduğunda, “Aman müttefikimizi kırmayalım” tutumuna sarılırdı.
Ne zaman ki Türkiye’nin tekrar ABD’nin uydusu haline getirilebileceğinden umut kalmadı, o andan sonra, gerek Ermeni tasarısı, gerek “Kürt kartı” ABD’nin Türkiye ile ilişkilerde meşru hale geldi. Trump’ın ahmaklığı da bu siyasetin üzerine keyfilik ve ölçüsüzlük boyutunu ekleyince, Türkiye açısından ABD ile ilişkileri yönetmek gerçekten güç hale geldi.
ABD, yakın zamana (Neo- Con’ların diliyle söylersek, “Türkiye’nin İslamcılıktan vazgeçip tekrar saygıdeğer NATO müttefikimiz olması imkânı kalmadığı” kanısı derin ABD devletinde oluşuncaya) kadar, Ermeni tasarısı geldiğinde, PKK terörü söz konusu olduğunda, “Aman müttefikimizi kırmayalım” tutumuna sarılırdı. Ne zaman ki Türkiye’nin tekrar ABD’nin uydusu haline getirilebileceğinden umut kalmadı, o andan sonra, gerek Ermeni tasarısı, gerek “Kürt kartı” ABD’nin Türkiye ile ilişkilerde meşru hale geldi. Trump’ın ahmaklığı da bu siyasetin üzerine keyfilik ve ölçüsüzlük boyutunu ekleyince, Türkiye açısından ABD ile ilişkileri yönetmek gerçekten güç hale geldi.
Nitekim Türkiye’nin bu çok bilinmeyenli denklemi işletmeyi başarıp, terör koridorunu yok etmesi, bir de buna Rusya’yı ekleyip Kamışlı’ya kadar, sınırlarını ABD’nin silahlandırdığı PKK teröristlerinden arındırması en basit ifadesiyle bir mucizedir. Fakat bu temizliğin hacmi, buna -tabiri bağışlayın- kudurmuş gibi reaksiyon gösterilmesini açıklamaya yetmiyor. Geleneksel ABD siyaseti yine diplomatik rezervde bir şeyler bırakırdı. Her şeyi böyle tepeden tırnağa yok etmelerini açıklamak için görünenden fazla bir şeyler olduğunu düşünmek gerekiyor.ABD’de haritada Türkiye’nin yerini gösteremeyecek milletvekilleri ve senatörlerden aklına gelenin Türkiye’ye yaptırım kararı alınması için kâğıda kaleme sarılması...
Fransa’da parlamentoda bırakın diplomatik nezaketi, alenen suç işlemeye varacak kadar konuşmalar yapılması... Türkiyeli bir belediye başkanının kendi ülkesinin başkanını ve bakanlarını yasaları çiğnemekle suçladığı konuşmayı günlerce her bültende ana haber yapmak... Ticaretin ve turizmin hatırına, bugüne kadar Ermeni iddialarından uzak kalan İsrail’in, Ermeni tasarısını geçirmeye kalkışması...
İsrail medyasında Barış Pınarı sebebiyle 300 bin kişinin evinden edilmesinden tutun, Türkiye’nin Gazze’de öldürülenin on katı Suriyeliyi beş günde katlettiği yalanlarına kadar...
Bu öfkenin sebebi, Başkan Wilson’ın Sevr haritasının gözden geçirilmiş ve güncellenmiş sürümünün uygulanması imkânı-ihtimali kalmamış olmasıdır.
Sadece bu değil: Barzani başkanlığındaki Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, bundan sonra ne kendi halkına ne de Arap halklarına Suriye’yi bölerek orada kurulacak bir Kürdistan ile birleşmeyi kabul ettiremez.
Irak Kürtleri, Türkiye’den devşirilmiş teröristlere Suriye’de kurdurtulacak bir Suriye Kürt Bölgesi ile iş birliği yaparak, iki dağın arasına hapsolmayı kabul etmeyeceklerdir. Iraklı Kürt liderler böyle bir birleşmenin Irak’taki yönetimlerini de PKK’ya kaptırmak olacağını anlamış bulunuyorlar. Fransa ve İsrail’in milyarları, İran’la büyük savaşın aleti bir Kürdistan yaratmaya yetmez.
PKK teröristleri, ABD’li diplomatlar ile tarih ve sosyolojiden anlamayan subayları ikna etmiş olabilirler. Türkiye hareketsiz kalmış olsaydı belki bu masallara kanan başka ülkeler de bulunabilirdi.Barış Pınarı kısa aktı, ama çok pisliği temizlemeye, gerçek suratları göstermeye yetti.