Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu soruyu ilk kez Attila İlhan sormuştu “Hangi Batı” adlı kitabını yazarak. Konusu da, sorusunun bağlamı da tamamen farklıydı. Ancak bu soru, 1972’den bu yana, siyasal yapılarda baktığımız yerde olanla, gördüğümüz veya görmek istediğimiz arasında fark olduğunu idrak etmemizi sağladı.

Analoji burada bitmiyor. Söz gelimi, biz Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Ankara’ya baktığımızda çoğu zaman devrimci, hatta Sovyetlerin etkisinde bir sol milliyetçilik gördüğümüzü zannederiz. Oysa yeni devletin ilk yıllarından itibaren siyasal oluşumu sağlayan, Attila İlhan’ın deyimiyle, Babıali’nin savaş yeteneğini yitirmiş köhne kadroları idi. Bir Avrupalı veya Asyalı, o sırada Türkiye diye anılmaya başlayan oluşuma bakıp, “Hangi Türkiye?” diye sorabilirdi. Bu sorunun cevabını vermek, o sırada çok kolay olmazdı.

Haberin Devamı

Aynı şeyi bugün Amerika için söyleyebiliriz ve soracağımız “Hangi Amerika?” sorusuna çok kolay cevap bulamayız.

Her şeyden önce bir Liberal-Sol-İlerici amalgamından oluşan Demokrat Amerika, İsrail’i de, Müslüman dünyasının lideri olarak gördükleri Türkiye’yi de çok sevemeyen Demokrat Partili kuruluş, kurum, birlik, dahili yapı anlamına kullana geldiğimiz Demokrat “establishment” var. Bu grubun siyasete ve bürokrasiye bulaşan kesimi, seçimleri Cumhuriyetçi bir başkanın kazanması halinde istifa ederek, bir üniversitede ders vermeye giderler; yeni bir Demokrat başkan Beyaz Saray’a gelince bürokrasiye dönerler.

Aynı şeyi Cumhuriyetçi çekirdek için de söyleyebiliriz. Cumhuriyetçi Trump kazanmış olmasına rağmen, bu ekibin büyük bölümü hala bakanlıklardaki eski görevlerine dönmüş değil. Ne var ki Bush’tan miras kalan bir sözüm-ona muhafazakar-Cumhuriyetçi kadro var ki, arada koca bir 8 yıllık Demokrat Obama dönemi olduğu halde bakanlıklardaki görevlerinden ayrılmış bile değiller. Çünkü bu kadronun, hangi yönetimde hizmet ettiği umurlarında bile değil. Onlar için önemli olan, ABD’yi kendi ideolojik saplantıları doğrultusunda tutmak. Nedir bu doğrultu? ABD’nin dünya jandarmalığı devri çoktan bittiği halde, Çin’iyle, Hindistan’ıyla, Türkiye’siyle ortaya çok kutuplu bir dünya çıktığı halde, emperyal bir iradeyi, halâ dünyaya empoze etmeye çalışmaktır. Bu doğrultunun temel fikriyatına “yeni muhafazakarlık”, ekibine de Neo-Con diyoruz.

Haberin Devamı

ABD silahlı kuvvetleri merkez komutanlığını, Suriye’de muhalefetin korunması ve DAEŞ ile mücadele operasyonlarını Türkiye ile yaparsa, Türkiye’nin bir daha Suriye’den çıkmayacağı kanısı doğrultusunda planlar yapmaya ve müttefikler aramaya bu ekip sevk etmişti.

Halâ ülkesinin kaderine ne kadar egemen olduğu bilinmeyen Başkan Trump’ın, kendi siyasal geleceğini düşünmekten fırsat bulup dünya işlerine, bu arada şu kadar yıllık müttefiki Türkiye’nin içinde bulunduğu Suriye’den kaynaklanan sorunlara bakabildiği bir an oldu ve bu, 6 yıl sonunda ABD’nin tuttuğu yolun yol olmadığı, ABD’nin kolektif kafasına dank etti. En azından şimdilik öyle görünüyor...

Dileyelim de gerçek ve devam olsun; gerisi de gelsin.