Tarihte hiçbir ülke, 10 gündür ABD’den gelen mesajlar kadar tutarsız, diplomatik beceriksizlikle ve kararsızlıkla yoğrulmuş mesaj üretemedi! Başkanı ayrı telden çalıyor, bakanları ayrı telden. “Azil davasında seni desteklemem, ha!” diyen senatörlerin tehditleri bir gün etkili oluyor, bir gün etkisiz. Trump bir gün “Bırakın Türklerle PYD çatışsın, Türklerin sınırlarını koruma hakkı var” diyor; ertesi gün “Türkiye Suriye’den çekilsin” diyor. Ancak Trump en azından tutarlı bir çelişki sergiliyor: Bir gün Türkiye’ye karşı çıkıyorsa, ertesi gün Türkiye’yi destekliyor.
İnternet arama motorlarında henüz bakan olarak adı geçmeyen, üç yıl öncesine kadar Amerikan ordusuna Patriot füzelerini satan Raytheon firmasının satış mümessili, Kongre’de hâlâ lobici olarak kaydı bulunan Savunma Bakanı Mark Esper bu kargaşaya tuz biber ekerek, telafisi imkânsız laflar etti.
“Türkiye’nin tek taraflı eylemi sorumsuz ve düşüncesizce” diyen Esper, bu eylemi “incursion” diye niteledi. Her ne kadar sözlük bu kelimeyi “işgal” diye çevirse de Esper Harvard’da kamu yönetiminde master çalışması yaptığına göre bilecektir ki bu kelimeyle kastedilen eylem daima düşmana yöneliktir. Eğer, PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin Türkiye’ye düşman olduğunu biliyorsa, o zaman daha sonra söylediği sözleri nasıl söyleyebiliyor? “Geniş çaplı can kayıpları” oluyormuş? Kimler canını kaybediyor? Kendilerinin bizzat çekilme talimatı verdiği “ortakları”, yani PKK’nın elebaşları, insan canına değer vermediklerini göstererek, ABD’nin verdiği milyonluk Humvee’lere atlayıp çoktan güvenli bölgelere kaçtılar ve teröristleri TSK’nın önüne sürdüler. Elbette can kaybı olacaktır. ABD, askerlik formasyonu olmayan, derme çatma eğitimlerle ordu yarattığını sanadursun, terörist daima teröristtir ve düzenli ordunun karşısında direnmesi imkânı yoktur. Bakan Esper bu teröristlerden başka hangi “geniş çaplı can kaybından” söz ediyor? “Sığınmacılar” deyip geçiyor. Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra, “Türkler geliyor” diye kim nereye sığınmış? Geri çekilen PKK’nın kendilerine zarar vereceğini düşünen Arap ve Kürt köylerinin güvenli bölgelere, özellikle Suriye Milli Ordusu (eski ÖSO) tarafından alınan yerlere intikal ettiklerine dair haber alındı. ABD bakanı, YPG dezenformasyonuna alet olacağına, Kuzey Suriye PKK’dan temizleniyor diye tekrar ülkesine dönmeyi bekleyenlere kulak vermelidir.
Bakan’ın itirazlarından biri de “yıkım”dır. ABD’nin verdiği araçlar ve Fransa’nın yolladığı çimentolarla yapılan, tüneller ve istihkâmlar gibi Türkiye’ye düşmanlık amacıyla inşa edildi. Türkiye’ye düşman bir terör devletinin tesisleri elbette yıkılacaktır. Örneğin, sınıra 5 kilometre mesafede tonlarca bombanın, Türk kentlerine atılan havan mermilerinin yığıldığı depolar da tek tek imha ediliyor.
Esper’in dilinin altındakini çok iyi biliyoruz: Türkiye Suriye’nin bölünmesini önlemek üzeredir; dolayısıyla, Türkiye’yi derhal durdurmak ve Suriye’yi parçalamaya devam etmek gerekir.
Öyle değil mi?