Virüsleri inceleyen bilim uzmanına televizyonda soruyor programın sunucusu:
“Biz gazeteciler komplo teorilerini pek sevmeyiz ama sormadan edemeyeceğim: Korona virüsü laboratuvarda mı geliştirildi? Siz bu virüsü inceleseniz, bunu anlayabilir misiniz?” diye soruyor.
Virolog profesörün muazzam bir hümanizmle bu soruya cevaben verdiği “Ama bir bilim insanı bunu neden yapsın? Neden insanları öldürmek istesin?” sorusunu duysanız, sanırsınız ki dünya gerçekten iyi bir yerdir. Dünyada savaş denen şey olmamaktadır. Bilim, fen ve ordular, her gün yeni bir kitle ölüm aracı icat etmemektedir!
Heyhat!
Trump’ın o meşhur megaloman imzasıyla imzaladığı Aralık 2017 tarihli Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde iki ülke “düşman”, üç ülke “hasım” sıfatıyla anılıyor ve o iki ülkenin ikisinde de koronavirüs başka ülkelerden çok daha yaygın ve ölümcül şekilde ortaya çıkmış bulunuyor: Çin ve İran. Aralarında 4 bin 600 kilometre mesafe var; İran ile Çin’in ilişkileri öylesine azalmış, öylesine durma noktasına gelmiş ki bu eş zamanlı virüs patlamasını izah edecek hiçbir şey yok. Çin’den, İran’ın Şii ziyaretgâhı Kum ve Meşhet kentlerine yoğun bir Şii hacı adayı akını olduğunu zannediyorsanız, o başka!
Amerikan aleyhtarı (çoğu Rus, Çin ve İran’a ilişkili görünen) sosyal medya kaynakları Vuhan virüsünün laboratuvar mamulü olduğunu kanıtlamak için adeta virüsün röntgenini veriyorlar; ABD’nin geleneksel olarak “tarafsızmış gibi” görünen malum dış politika neferleri (Foreign Policy dergisi sitesi gibi) bunun neden mümkün olmadığına dair destanlar diziyorlar.
30 yıl sonra o ya da bu ülkede gizliliği kaldırılan bir kamu kaynağı, bir gizli rapor gelecek kuşaklara işin iç yüzünü gösterinceye kadar, televizyon sunucusunun sorusuna hiçbirimiz doğru cevabı veremeyeceğiz. Ama hiçbirimiz muhterem virolog profesörün saflığına düşmek zorunda da değiliz.
Adli tıpta elde üzerinde henüz dumanı tüten bir cinayet silahı bulunmasa bile “ikinci derecede kanıt sayılan” emarelerin varlığı kabul görür. Çin ile şu kadar metre mesafesindeki bir düzine ülkede bırakın ölüm olaylarını, vaka sayısı bile anlamlı düzeye ulaşmazken, bu virüsün 4 bin 600 kilometre zıplayıp, İran’ın en çok ziyaret edilen iki kentinde ortaya çıkması, pekâlâ dumanı tüten cinayet tabancasının varlığı sayılabilir.
Bunların hiçbiri kanıt değil; yani şu yukarıdaki ifadeleri alıp da bir uluslararası adalet divanına gidemezsiniz. Ama çok değil, bir yıl sonra, Microsoft firmasının kurucusu ve sahibi Bill Gates’in tahmin ettiği gibi 10 milyon kişi ölünce, zaten mahkemeye filan gitmeye de gerek kalacağını sanmak saflık olur. Daha önceki virütik toplu ölümlerin sayılarına bakılırsa, bu kez kurban sayısının 10 milyonda kalması bile olumlu sayılabilir.
Kurban sayısı ne olursa olsun, şu anda dünyanın birinciliğe oynayan iki numaralı en büyük ekonomisi artık Çin değil! Çin’in bu yeri yeniden kazanacağını sanmak da kolay değil.
İran’ın net kaybına gelince, keşke kaybedeceği sadece nükleer yarış olsa!