Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ağzından ABD ile yeni bir aşamaya geldiğimiz ve bu noktada tarafların psikolojilerinin yenilendiği, iki tarafın arasında “Daha pozitif bir gündemle yeni bir sayfa açarak” yola devam etme imkânı doğduğu sözleri dökülünce, bu, otomatikman birinci haber olmaz mı TV’lerde ve radyolarda? Manşet olmaz mı haber sitelerinde, ertesi gün gazetelerde?
Yazar-çizerlere heyecan vermez mi? Konuşma programlarında uzmanlar, biraz sevinç içinde, yorumlar yapmazlar mı? Ama manşet olan, yorumlarda ele alınan Sayın Bakan’ın ikinci cümlesi oldu:
“YPG konusundaki rahatsızlığı ilettik; Geçici diye başlattığınız bu sürecin artık bir kalıcılığa dönüşmesinin iki ülke arasındaki stratejik ilişkinin ilerlemesinin önündeki en büyük engel olduğunu söyledik.”
Bu kadarla da değil, Türkiye, başkanlar hariç en yüksek düzeyde, iki dışişleri bakanının görüşmesinde, ABD tarafına, adeta ültimatom veriyor:
“Aksi taktirde iki ülke daha büyük bir karşı karşıya geliş
George Friedman’a devam… Ama bir parantez açalım ve ABD’de, dün 16 eyalette yapılan ve bir bakıma Kasım seçimlerinin de gerçeğe yakın göstergesi sayılan ara-seçim ve yoklamaları Cumhuriyetçi Parti’de (beklendiği veya korkulduğu gibi) Donald Trump’ın kazandığını kaydedelim. Bu neden önemli? Geleceğiz.
Ünlü gelecek tahmincisi, veya kimine göre “Özel CIA”, Prof. Dr. George Friedman, ülkemizde “Amerika’nın Gizli Savaşı” adıyla yayınlanan “The Storm Before the Calm: America’s Discord, the Coming Crisis of the 2020s, and the Triumph Beyond” (Sükunetten Önceki Fırtına: Amerika’nın Çatışması, 2020’lerin Yaklaşan Krizi ve Ötesindeki Zafer) başlıklı kitabında, bir çok ülke gibi, ABD’nin sosyal gelişme tarihini döngülerle, devrelerle açıklıyor. Friedman, bu döngülerin sona erdiği, başka bir fasılanın başladığı noktalarda ise “discord” dönemlerinin görüldüğünü söylüyor.
Kitabı Türkçeye kazandıran Enver
Toplumların gelişmelerini döngülerle, devrelerle açıklayan kuramlar vardır. Yeni değil; Eflatun’dan bu yana, toplumların gelişiminde tarihinde bir şeylerin başladığı ve bittiği, sonra aynı şeylerin belki daha başka boyutlarda ama aynen tekrar ettiği düşüncesi var oldu. Bu düşüncenin zamanımızdaki en tanınmış temsilcisi, kendi ülkesi ABD ve tüm dünya için gelecek tahminleri yapan George Friedman’dır.
Macaristan doğumlu, 74 yaşındaki siyasal bilimci Friedman, üniversiteden ayrıldıktan sonra, kısaca “Stratfor” diye bilinen (kimine göre “Gölge CIA” olarak nitelendirilen) Stratejik Tahmin Şirketini kurdu ve araştırmalar yayınlamaya başladı. Dünyaca ünlü “The Next 100 Years: A Forecast for the 21st Century” (Gelecek 100 Yıl: 21. Yüzyıl İçin Bir Tahmin) isimli kitabın Türkçe yayınını tanıtan sitede, “2020’de Rusya çökecek; Çin dağılacak… Türkiye, ABD, Polonya ve Japonya arasında 3. Dünya Savaşı çıkacak; 50 bin kişi ölecek” gibi ifadeler var. Petrolün biteceği,
Sosyoloji biliminin 15 kurucusu vardır, Emile Durkheim (1858–1917) da onlardan biridir. 1897’de yazdığı, “Bir Sosyoloji Çalışması: İntihar” isimli eserinde, 4 tür kendi canına kıyma dürtüsü sayar (bencil, fedakâr, anomik ve kaderci); bunlardan ikincisini şöyle açıklar:
“Bir grubun hedef ve inançları ile dolup, taşan; kendisinden vaz geçerek bu inanç için fedakârlık yaptığı inancıyla karakterize edilen intiharlar.”
Durkheim’a göre bu tarz canına kıyma eylemi, “toplum adına bireysel fedakarlıkların toplumsal değerinin yüksek olduğu” toplumlarda daha sık görülür; örneğin bireyin toplum adına, askerlik hizmetinde, kendinden vaz geçmesinin beklendiği durumlarda, bireyin topluma aşırı bağlı olduğu ortamlarda bu davranış olağan sayılır.
ABD Hava Kuvvetleri’nin Texas’ta San Antonio karargahında, yazılım geliştirme mühendisi olarak görevli olan 25 yaşındaki Aaron Bushnell, geçtiğimiz Pazar günü, öğle saatlerinde, Washington’daki İsrail Büyükelçiliği
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) oturumlarını sürdürüyor. Bu oturumlardan herhangi birisinin yapıldığı herhangi bir gün, İsrail ordusu, Başbakan Netanyahu’nun emriyle, ortalama 100 Filistinli öldürmeye devam ediyor.
Bu satırların yazarı, insanoğlunun fıtraten iyi olduğuna, uluslararası iş birliği ve Birleşmiş Milletler, UAD ve benzeri kurumların, sonunda insanoğlunun içindeki iyiliğin galip gelmesini sağlayacağına inancı, hatta imanı olmasa, UAD’ın bir tür komedi, ABD’nin ve İngiltere’nin suç ortaklığıyla İsrail’in, gözümüzün içine baka-baka, suçların en ağırını, Alman ve Japon faşistlerinin soykırımlarından daha beterini işlediğini yazmak o kadar kolay ki. “Daha beter” illa sayıyla ölçülmemeli. Almanya diktatörü Hitler’in 5 milyon Yahudi ve Romanı, Japon imparatoru Hirohito’nun 6 milyon Çinli, Endonezyalı, Koreli, Filipinli ve batılı savaş esirini öldürdüğünü hatırlayınca, belki Batılılara en az 10 bini çocuk, 30 bin Filistinlinin öldürülmüş olması
Donald Trump’ın seçilmeden önce ABD ve onun müttefiklerinin dış ilişkilerine verdiği zararı dikkate alırsak, başkan seçilirse dünyanın içine düşeceği kargaşayı tahmin etmek çok kolay. Ortada NATO filan kalmaz; 3. Dünya Savaşı, Putin, Şi Cinpin ve Ali Hamaney’in keyfine ve zamanlamasına kalır.
Çok mu karamsar? Ama öyle. Trump dünyanın en büyük, zengin ve çok askeri, casusu ve nükleer füzesi olan ülkede 4 yıl başkanlık yaptı; şu anda görevdeki başkan ve hayatta olan eski başkanlarla her gün aynı istihbarat raporunu alıyor. Yani durduk yerde, hapishane bahçesinde yürüyüş yaparken düşüp ölüveren Aleksey Navalni’nin ölümüne dair her şeyi biliyor olsa gerek. Belki, bütün muhalif ve kendine göre vatan haini asker-sivil herkesi ortadan kaldıran Rusya rejimi ve onun şu andaki lideri Vladimir Putin’in kime, nasıl emir verdiğini, cinayetin nasıl ve kimlerce planlanıp icra edildiğini ABD tarafı henüz tamamen bilmiyorsa bile, ABD’nin eski-yeni başkanı, bakanı, istihbarat
Rusya’da, geçen Cuma günü, 19 yıllık hapis cezasını çekmekte olduğu Kutup Bölgesi’nde, Yamal yarımadasındaki cezaevinin bahçesinde yere yığılarak ölen “muhalefet lideri” Aleksey Navalni “olayı” dünyayı uzun süre konuşturacaktır.
Bilinmesi gereken ancak gerekli verilerin ortaya çıkartılması şu anda hemen hemen imkansız gibi görünen, Navalni’nin, Rus savcıların iddia ettiği gibi, “CIA tarafından finanse edilen bir Neo-Nazi” hareketi lideri olduğu tezidir. Rusya’da biraz hukuk ve maliye eğitimi görmüş olan Navalni, 2010 yılında Yale Üniversitesi’nin bir programı çerçevesinde ABD’de 6 ay bulundu. Dönüşünde, daha önce kurduğu Narod (Halk) Partisi’ni kapattı, yerine Yolsuzlukla Mücadele Vakfı (FBK) isimli bir örgüt kurdu. Bu örgütün alanı, Narod gibi Rus milliyetçiliği değil, komünizm sonrası kurulan ve başına eski komünist liderlerin getirildiği, dev kamu kurumlarının malını-mülkünü ve faaliyet alanını
NATO, Donald Trump başkan olduğu sırada, onun baskısıyla, üyelerin savunma bütçelerini yüzde 2 artırmalarını kararlaştırmıştı. Bu, NATO’nun Doğu Avrupalı yeni üyeleri ile ulusal savunmada dışa bağımlılıktan kurtulmaya çalışan Türkiye için kolaydı. Ancak Korona salgınının orta yerinde milli bütçeler, ulusal gelirler daralırken Batı Avrupa ülkeleri için bu neredeyse imkansızdı.
ABD, istediği gibi dolar basan, vergi gelirlerinin neredeyse yarısını doğruca dev silah ve savaş uçağı, roket, bomba imalatçısı dev şirketlere aktaran bir ülke (Bu arada milletvekilleri ve senatörlerin bu silah sanayiinin ortağı olduklarını da hatırlayalım); arzu ettiği an savunma harcamalarını istediği gibi artırır veya artırmış görünür. Bunu da Kongre’nin birkaç komisyonunun, birkaç üyesinden başka kimse bilmez, bilemez.
ABD’nin 2024 savunma bütçesi 842 milyar dolar olarak açıklandı. Bu, geçen yıla göre yüzde 5 daha fazla. Ancak, bütçe komisyonu, iki yıl önceki reel harcamaların 877 milyar dolar olarak