Zeytinyağının parmak izi

21 Ekim 2018

Zeytinyağı sık sık tağşişle anılan bir besin. Peki sahte zeytinyağından nasıl kaçınılır, kalitelisi nasıl seçilir?

Zeytinde hasat şenlikleri başladı. Bu sene rekolte yüksek. Ancak küresel ısınma rekolteyi gölgeleyecek gibi. Natürel zeytinyağında ciddi azalma bekleniyor. Ağırlık rafine yağa kayacak. Ama orada da iklim değişikliği etkisiyle kimyasal bileşenlerde sapmalar var. Bu, uluslararası ticareti etkileyebilir. Bu nedenle Türkiye, Uluslararası Zeytinyağı Konseyi’ne sapma değerlerini kabul ettirmeye çabalıyor.

Kimyasal bileşenler, zeytinyağının kalitesiyle bire bir ilişkili. Asitlik, sterol kompozisyonu ve fenolik bileşenler zeytinyağı için önemli kriterler. Asitliği yüzde 0.8’den küçük olan, en kaliteli sınıf; natürel zeytinyağı olarak adlandırılıyor. Ama tek kriter asitlik değil. Duyusal açıdan da kusur içermemesi gerekiyor. O yüzden tadımcılar asitlik oranı ve tat kontrolüyle zeytinyağını tasnif ediyor. Asitliği yüzde 0.8 ile 2 arasında olanlar ise “Natürel birinci zeytinyağı” olarak anılıyor. Bu yağ da rafine edilmeden tüketilebiliyor ancak natürel sızmanın bir sınıf altında.

Asitliği yüzde 2’nin üzerinde olan ve duyusal kusurları bulunan zeytinyağları ise rafinajlık olarak

Yazının Devamı

Ormanın şaşırtan kardeşliği

7 Ekim 2018

Peter Wohlleben’ın kaleme aldığı “Ağaçların Gizli Yaşamı”, ağaçların birlikte orman olabilme döngüsünü etkileyici örneklerle anlatıyor.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ve bir orman gibi kardeşçesine”... Dünyada satış rekorları kıran “Ağaçların Gizli Yaşamı” bu ölümsüz dizelerle başlasa, yeriymiş. Zira, kitabın ilk sayfalarından itibaren zihninizde bu mısralar dönüp duruyor. Okurken Nâzım Hikmet’in bir asır önceki biyoloji öngörüsüne şaşıp kalmamak mümkün değil.

Alman ormancı Peter Wohlleben’ın kaleme aldığı kitap, ağaçların birlikte orman olabilme döngüsünü etkileyici örneklerle anlatıyor. Ağaç köklerinin yeraltında kurduğu muazzam dayanışma, eminim ki dünyaya bakışınızı değiştirecek. Ormandaki ağaçların paylaşım ağını, birbirlerine verdiği desteği öğrenince toplumsal yaşamı sorgulamanız da olası. Sayısız örnek var kitapta ‘orman kardeşliği’ne dair. Mesela yiyecek paylaşımı! Kökleriyle birbirine bağlanan ağaçlar, aşağıda besin alışverişi yapıyormuş. Şekeri fazla olan ihtiyaç duyana şeker veriyor, fakir olan aldığı destekle yaşıyor. Hasta bireyler desteklenip besleniyor, zayıflar güçlülerin verdiği omuz sayesinde yıkılmadan ayakta duruyor... İnsanlığın binlerce yıldır kuramadığı

Yazının Devamı

Kuru meyvelerde kanser alarmı

30 Eylül 2018

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçılar Birliği’nin “Okratoksin A” uyarısı gözden kaçmamalı. Sağlığa zararlı bu toksinlerden dolayı, Avrupa’ya ihraç ettiğimiz kuru üzümlerde büyük oranda iade yapıldı.

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçılar Birliği’nin “Okratoksin A” uyarısı gözden kaçmamalı. Zira konu hayat memat meselesi. Birliğin ikazı, Avrupa’ya ihraç ettiğimiz kuru üzümlerin yüksek oranda “Okratoksin A” içerdiği yönünde. Üzümler iade edilmeye başlayınca, meyve üreticilerini uyarmak zorunda kaldılar. Çünkü, AB Gıda Güvenliği Alarm Sistemi’nde yılda 4-5 olan “alarm”, Okratoksin A için 29’a yükselmişti.

Okratoksin A, bir çeşit mantar. Aflatoksinle birlikte insan sağlığı için “en tehlikeli” toksinler sınıfında. Bu iki madde, genotoksik etkileri nedeniyle çeşitli kanserlere ve DNA ile böbrek hasarına neden oluyor. Biz, diyet yoluyla maruz kalıyoruz bu zehirlere. Özellikle bazı kuru meyve ve kuru yemiş çeşitleri aflatoksin B1 ve okratoksin A açısından daha riskli. Riski de en çarpıcı haliyle, AB Gıda Alarm Sistemi’nde görebiliyoruz zaten. Sistem, yapılan denetim sonrası sağlıksız olduğu için iade veya imha edilen ürünlere ait bilgiler veriyor. Geçtiğimiz yıl Türkiye’den Avrupa’ya

Yazının Devamı

Çiçeğiniz sizi görüyor ama duymuyor!

23 Eylül 2018

Bilim, bitkilerin duymadığını hatta insanda sağırlığa neden olan genlere sahip olduğunu saptamış. Tabii sağır olmaları, duyarsız oldukları anlamına gelmiyor. Bizdeki sinir sisteminden farklı bir şekilde görüyorlar

Bu yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde ‘ilginç’ bir deney yapıldı. Aynı şartlarda yetişen iki bitkiden birine sürekli küfür etti öğrenciler. Diğerine ise güzel sözler söylediler. İddiaya göre güzel sözleri duyan bitki yeşerip boy atarken, küfür yiyen sararıp soldu. Medyada geniş yer buldu deney ama bilimselliği tartışılmadı elbette. Gerçi, okunmuş fasulye projesine de tanıklık etti bu topraklar. Oysa ki Metis Yayınları’ndan çıkan “Bitkilerin Bildikleri” adlı kitap, aslında bitkilerin sağır olduğunu söylüyor. Bilim, bitkilerin duymadığını, hatta insanda sağırlığa neden olan genlere sahip olduğunu saptamış. Yani boşunaymış o güzel sözler, küfürler... Belki de çok şanslılar insanoğlunu duyamadıkları için.

Tabii bitkilerin sağır olması, duyarsız oldukları anlamına gelmiyor. Mesela bilim, bitkilerin gördüğünü kanıtlamış. “Nasıl yani?” demeyin. Artık çiçeğinizin, ağacınızın huzurunda daha temkinli olma zamanı. Çünkü kitap, bitkilerin fiziksel olarak gözü olmasa da bizden daha iyi

Yazının Devamı

Bir ilk; organik dondurma

16 Eylül 2018

Türkiye’nin ilk sertifikalı organik dondurması üretildi. Balla tatlandırılan dondurmalarda yapay aroma, renklendirici ve dolgu maddesi yer almıyor.

Kahvede yaşadığımızı dondur-mada yaşıyoruz bugünlerde. Adeta yeniden keşfettik dondurmayı. İstanbul’da birbiri ardına butik dondurmacı açılıyor. Bu durum endüstriyel dondurmadan kaçışın bir sonucu mu bilinmez ama dondurmaya rağbetin arttığı kesin. Bu yatırımlara da yansımış. Organik bal ile tanıdığımız Eğriçayır, Türkiye’nin ilk sertifikalı “organik dondurma”sını üretti mesela geçtiğimiz günlerde.

Dondurmayı balla tatlandırmışlar. İçeriğin yüzde 20’si organik bal, yüzde 80’e yakını da organik süt. Ne glikoz-fruktoz var içeriğinde ne de şeker. O yüzden tadı keskin değil ama sağlıklı olduğu kesin. Çünkü yapay aroma, yapay renklendirici ve yapay dolgu maddesi kullanılmamış. Peki bunlar endüstriyel dondurmalarda var mı? Varmış. Hem de fazlasıyla...

Dondurma yerine hava ve kimyasal

Biraz araştırıp sektörün içinde olanlarla konuşunca aslında dondurma yerine çoğunlukla hava ve kimyasal yediğimiz anlaşılıyor. Evet gerçekten de paramızın yarısı havaya gidiyor. Dondurma kutularına dikkatli bakılırsa bu zaten görülecektir. Diyelim ki 1 kilogramlık

Yazının Devamı

En kıymetlisi ‘altın ejder’

9 Eylül 2018

30 Ağustos resepsiyonunda yer almasının ardından en çok konuşulanlar arasına giren tropikal meyveler, Türkiye’nin güneyine yabancı değil. Mersinli çiftçiler bu tropikal meyveyi üretip, satışına bile başlamış.

Ne dolar ne enflasyon ne de İdlib... Herkes “ejder meyvesi”ni, “liçi”yi, “starex”i konuştu bu hafta. 30 Ağustos resepsiyon menüsünde ejder meyveli smoothie, liçi meyvesi eşliğinde efuli, Starex meyvesi eşliğinde aloevera sunulması, arama motorları ve haber galerilerini tropikal meyvelerle doldurdu. Birçoğumuz ilk kez duyduk, Güney Amerika ve Güney Asya kökenli bu meyveleri. Haliyle, neye benzediklerini ve tatlarının nasıl olduğunu da merak ettik. Aslında Türkiye’nin güneyine hiç de yabancı değilmiş bu meyveler. Özellikle de iklimi tropikal bölgeyle uyumlu yörelerin (Mersin, Alanya, Anamur, Antalya, Muğla) çiftçileri için. “Ejder meyvesi” olarak menüye giren meyvenin yetiştiricilikteki ismi mesela “pitaya”. Üretip, satışına bile başlamış Mersinli çiftçiler. Hatta ihracattan yana büyük umut besliyor, coğrafi konum nedeniyle de Avrupa’nın tropikal bahçesi olabileceğimizi düşünüyorlar. Mersinli üretici Mehmet Tanrıverdi de o çiftçilerden biri. Tropikal meyveciliğe 1980’li yıllarda

Yazının Devamı

Arılara dikkat!

2 Eylül 2018

Greenpeace, arı ölümlerindeki artışın son yıllarda iyice yükseldiğini vurgulayıp Avrupa Birliği’nde yasaklanan üç tarım zehrinin Türkiye’de de yasaklanmasını istiyor.

Raflar ve buzdolapları boş. Müşteriler şaşkın. Olan bitene anlam veremiyorlar. Sonra anlıyorlar ki, arıların yok oluşuna dikkat çeken bir farkındalık kampanyasının içindeler. Arılar ölürse marketteki ürünlerin yüzde 60’ını bir daha göremeyeceklerini öğreniyorlar. Ve büyük bir şaşkınlıkla ayrılıyorlar marketten.

Alman süpermarket zinciri Penny’nin kampanyasından bahsediyorum. Arıların ekosistemdeki muazzam rolüne çarpıcı bir şekilde dikkat çekmişler. Bir başka kampanya da Türkiye’de gündemde. Greenpeace’in “Arıları Kurtarın” kampanyası... Greenpeace, arı ölümlerindeki artışı vurgulayıp, Avrupa Birliği’nde yasaklanan üç tarım zehrinin Türkiye’de de yasaklanmasını istiyor. Çünkü neonikotinoid sınıfı bu pestisitler, Türkiye’nin tarım alanlarında yoğun bir şekilde kullanılmaya devam ediyor. Oysaki canlıların merkezi sinir sistemini çökertme hedefli bu grup pestisitler, arı sayısındaki azalmayla birebir ilişkili. Bu pestisitin yoğun olarak uygulandığı havzalarda toplu arı ölümleri yaşanmaya başladı. Çukurova ve Trakya’daki

Yazının Devamı

Gıdalarda GE bombası!

26 Ağustos 2018

Bebek mamaları, fastfood ürünleri, bisküviler ve süt ürünlerine kadar işlenmiş birçok gıdada “3-MCPD” ve “glisidil esteri”(GE) adlı kanserojen etki gösteren gıda bulaşanları bulunuyor.

Gıdanız ilacınız, ilacınız gıdanız olsun’... Bu aralar o kadar çok duyuyoruz ki Hipokrat’ın çağlar öncesi dile getirdiği bu sözü. Çünkü yediklerimiz ve içtiklerimiz konusunda hiç olmadığı kadar diken üstündeyiz. Sağlığımızın, hazır gıdalar yüzünden bozulduğuna yönelik bulgular arttıkça, etiketleri daha dikkatli okur olduk. Zira ciddi bir kimyasal yükü var artık gıdamızda.

O kimyasallardan ikisi geçtiğimiz yıl epey tartışılmıştı. Hatırlayanlar olacaktır. Özellikle dünyaca tanınan bir çikolatalı fındık kreması üzerinden yürümüştü tartışma. Fındık kremalarında da kullanılan palm yağına dayanıyordu tartışmanın kökeni. Isıl işlem gören palm yağının “3-MCPD” ve “glisidil esteri”(GE) denilen 2 gıda bulaşanı açığa çıkardığı ve bu bulaşanların kanserojen etki gösterdiği anlaşılmıştı. Peki ne oldu o tartışmanın ardından. Hiç.

Avrupa boş durmamış

Evet hiçbir şey olmadı. Aslında o zaman bir haberle uyarmıştım. Çünkü konu sadece fındık kremasıyla ilgili değildi. Çok daha kapsamlıydı. Zira, bu iki bulaşan, bebek

Yazının Devamı