Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Peter Wohlleben’ın kaleme aldığı “Ağaçların Gizli Yaşamı”, ağaçların birlikte orman olabilme döngüsünü etkileyici örneklerle anlatıyor.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ve bir orman gibi kardeşçesine”... Dünyada satış rekorları kıran “Ağaçların Gizli Yaşamı” bu ölümsüz dizelerle başlasa, yeriymiş. Zira, kitabın ilk sayfalarından itibaren zihninizde bu mısralar dönüp duruyor. Okurken Nâzım Hikmet’in bir asır önceki biyoloji öngörüsüne şaşıp kalmamak mümkün değil.

Ormanın şaşırtan kardeşliği

Alman ormancı Peter Wohlleben’ın kaleme aldığı kitap, ağaçların birlikte orman olabilme döngüsünü etkileyici örneklerle anlatıyor. Ağaç köklerinin yeraltında kurduğu muazzam dayanışma, eminim ki dünyaya bakışınızı değiştirecek. Ormandaki ağaçların paylaşım ağını, birbirlerine verdiği desteği öğrenince toplumsal yaşamı sorgulamanız da olası. Sayısız örnek var kitapta ‘orman kardeşliği’ne dair. Mesela yiyecek paylaşımı! Kökleriyle birbirine bağlanan ağaçlar, aşağıda besin alışverişi yapıyormuş. Şekeri fazla olan ihtiyaç duyana şeker veriyor, fakir olan aldığı destekle yaşıyor. Hasta bireyler desteklenip besleniyor, zayıflar güçlülerin verdiği omuz sayesinde yıkılmadan ayakta duruyor... İnsanlığın binlerce yıldır kuramadığı bir düzen yani. Bunu; “Çünkü tek başlarına bir orman olamayacaklarını biliyorlar. Eğer her ağaç yalnızca kendisiyle ilgilenseydi, pek çoğu ileri yaşını göremezdi. Sağlıkları topluluklarına bağlıdır. Çelimsiz ağaçlar yok olduğunda geride kalanlar da kaybeder” diye açıklıyor Wohlleben.

Haberin Devamı

Kıskandıran yanları sadece ‘dayanışma’ da değil. Birbirlerine oldukça saygılı olduklarını da öğreniyoruz. Sıradan bir ağaç dallarını, kendi boyundaki komşu ağacın dal uçlarıyla karşılaşana kadar uzatıyormuş mesela. Daha fazla uzatmamasının nedeni; alandaki hava ve iyi ışığı paylaşmak. Birbirinin hakkını yemek istemiyorlarmış. Ormandaki ağaç adabına bakar mısınız! Yitirdiğimiz adab-ı muaşereti düşününce... Öykünmemek mümkün mü?

En çarpıcı yanları da üreme davranışları. Genetik miras yok olmasın diye ürüyorlarmış. Ve her ağaç yerini alması için yalnızca bir yetişkin yavru büyütüyormuş. Yavrularının hızlı büyümeyip uzun yaşaması için devasa taçlarını, yavrularına gölgelik olarak uzatıyormuş ağaçlar. Kökten bağlandıkları yavrularına da şeker ve diğer besinleri sağlıyorlar. Bunu ‘bebek ağaçların emzirilmesi’ olarak tanımlıyor Wohlleben.

Haberin Devamı

Acıyı hissediyorlar!

Tabii kitabı okurken üzüleceğiniz satırlar da var. Özellikle de ağaçların aslında acıyı hissedebildiklerini anlatan bölüm. Sobaya attığınız odunlara kahroluyorsunuz bu bölümde. Acıyı nasıl duyumsadıklarını da şöyle açıklıyor Wohlleben; “Bir canlı türü kendisini kemirmeye başlar başlamaz ağaç, acıyı algılar ve savunma için toksin salgılar. Bu, yaprakların tadını değiştirir. Kök de mantar ağlarıyla diğer ağaçları savunmaya geçmeleri için uyarır.” Bu uyarıyı ileten ağaç köklerindeki mantar ağlarını ‘orman internet ağı’ (wood wibe web) olarak nitelendiriyor Wohlleben. Bir nevi ormanın fiber optik kabloları.

Mantarsı bağlar bir ağaçtan diğerine sinyaller taşıyarak, ağaçların böcekle, kuraklık ve diğer tehlikeler hakkında haberleşmesini sağlıyorlarmış. Tabii karşılığında da ağacın besininin üçte birini alarak.