Bilim, bitkilerin duymadığını hatta insanda sağırlığa neden olan genlere sahip olduğunu saptamış. Tabii sağır olmaları, duyarsız oldukları anlamına gelmiyor. Bizdeki sinir sisteminden farklı bir şekilde görüyorlar
Bu yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde ‘ilginç’ bir deney yapıldı. Aynı şartlarda yetişen iki bitkiden birine sürekli küfür etti öğrenciler. Diğerine ise güzel sözler söylediler. İddiaya göre güzel sözleri duyan bitki yeşerip boy atarken, küfür yiyen sararıp soldu. Medyada geniş yer buldu deney ama bilimselliği tartışılmadı elbette. Gerçi, okunmuş fasulye projesine de tanıklık etti bu topraklar. Oysa ki Metis Yayınları’ndan çıkan “Bitkilerin Bildikleri” adlı kitap, aslında bitkilerin sağır olduğunu söylüyor. Bilim, bitkilerin duymadığını, hatta insanda sağırlığa neden olan genlere sahip olduğunu saptamış. Yani boşunaymış o güzel sözler, küfürler... Belki de çok şanslılar insanoğlunu duyamadıkları için.
Tabii bitkilerin sağır olması, duyarsız oldukları anlamına gelmiyor. Mesela bilim, bitkilerin gördüğünü kanıtlamış. “Nasıl yani?” demeyin. Artık çiçeğinizin, ağacınızın huzurunda daha temkinli olma zamanı. Çünkü kitap, bitkilerin fiziksel olarak gözü olmasa da bizden daha iyi gördüklerini anlatıyor. Daha doğrusu, bizim algılayamadığımız elektromanyetik dalgaları da algılıyorlarmış. Sadece onlarda bizdeki gibi ışık sinyallerini resme dönüştüren sinir sistemi yok. E bizde de yaprak yok.
Kitabın yazarı ünlü biyolog Daniel Chamovitz, “Aslında bitkiler görünür ortamlarını daima izlerler. Yanlarına gidip gitmediğinizi anlar; yanlarında durduğunuzu bilirler. Hatta gömleğinizin mavi mi yoksa kırmızı mı olduğunu evinizi boyayıp boyamadığınızı bile bilirler” diyor.
Kokuları da ayırıyorlar
Sizce de hayli şaşırtıcı değil mi? Gelin devam edelim. Kendi ve komşu bitkilerin kokularını da algılıyormuş bitkiler. “Meyvelerinin olgunlaştığını, komşularının makasla budandığını veya böcek tarafından yendiğini anlar, bunun kokusunu alırlar. Hatta bazı bitkiler domatesin kokusunu buğdayın kokusundan ayırabilir” diyor Chamovitz. Meyvelerin etilen kokusuyla olgunlaşmasını da buna örnek gösteriyor. Etilen kokusunu alan bitki yumuşamaya başlıyormuş. Bitkilerin ayrıca çevrelerini saran aromanın da farkında olduklarını söylüyor; “Havadaki uçucu maddelerin en küçük zerresine tepki verirler. Kendilerine dokunulduğunu anlar ve farklı dokunuşları ayırt edebilirler. Yer çekiminin ve geçmişlerinin de farkındadırlar. Geçirdikleri enfeksiyonları ve yıpranmalarına neden olan koşulları hatırlar ve fizyolojilerini buna göre değiştirirler.”
Tabii, bunları duyunca “Dilleri olsa da konuşsa” diyor insan. Gerçi o zaman da “Kaç evlilik sona erer, kaç ailede yıkım yaşanır siz tahmin edin” diyeceğim ama o da ne ilerleyen sayfalarda bitkilerin konuşabildiklerini de öğreniyoruz. Neyse şimdilik sakin! Sadece kendi aralarında konuşabiliyorlar. Bilim insanları yaprak yiyen böceklere karşı ağaçların birbirini uyarmak için özel bir dille iletişim kurduklarını bulmuş. Böcek istilasına uğrayan yaprak, salgıladığı kimyasallarla diğer yaprakları uyarıyor. Yazar bunun bitkiler arası bir “iç konuşma” olduğunu anlatıyor. Keşke “dış konuşma”yı da keşfetse bilim. Böylece beton için yaşamlarına son verdiğimiz bitkilerin bize ettiği küfürleri duyardık belki...