30 Ağustos resepsiyonunda yer almasının ardından en çok konuşulanlar arasına giren tropikal meyveler, Türkiye’nin güneyine yabancı değil. Mersinli çiftçiler bu tropikal meyveyi üretip, satışına bile başlamış.
Ne dolar ne enflasyon ne de İdlib... Herkes “ejder meyvesi”ni, “liçi”yi, “starex”i konuştu bu hafta. 30 Ağustos resepsiyon menüsünde ejder meyveli smoothie, liçi meyvesi eşliğinde efuli, Starex meyvesi eşliğinde aloevera sunulması, arama motorları ve haber galerilerini tropikal meyvelerle doldurdu. Birçoğumuz ilk kez duyduk, Güney Amerika ve Güney Asya kökenli bu meyveleri. Haliyle, neye benzediklerini ve tatlarının nasıl olduğunu da merak ettik. Aslında Türkiye’nin güneyine hiç de yabancı değilmiş bu meyveler. Özellikle de iklimi tropikal bölgeyle uyumlu yörelerin (Mersin, Alanya, Anamur, Antalya, Muğla) çiftçileri için. “Ejder meyvesi” olarak menüye giren meyvenin yetiştiricilikteki ismi mesela “pitaya”. Üretip, satışına bile başlamış Mersinli çiftçiler. Hatta ihracattan yana büyük umut besliyor, coğrafi konum nedeniyle de Avrupa’nın tropikal bahçesi olabileceğimizi düşünüyorlar. Mersinli üretici Mehmet Tanrıverdi de o çiftçilerden biri. Tropikal meyveciliğe 1980’li yıllarda avokadoyla başlamış. Zaman içinde liçi, longan, passiflora, guava, mango ve karambola ekip, hasat etmiş.
“Onlar bir ayda biz bir günde göndeririz”
Ejder meyvesi olarak bilinen ‘pitaya’da büyük bir ihracat potansiyeli olduğunu söylüyor. Avrupa’ya göndermek üzere haftada 2 konteynır pitaya almak isteyen firmaların hazırda beklediğini anlatıyor. Ama henüz o oranda hasat olmuyormuş. İç piyasaya pitayanın tanesini 10-12 liraya sattıklarını, yurt dışından ise kilosuna 15 lira verdiklerini anlatan Tanrıverdi, “Pitaya epey yayıldı. Şu an İzmir’e kadar birçok çiftçi meyve alıyor. Bahçede de var serada da. Benim 40 dönüm yerim var pitaya ekili. Gelecek sene ihracata başlarız. Avantajımız mevsim ve coğrafi konum. Ekimden ocak ayına kadar meyve alabiliyoruz. Tayland ve Vietnam’la iklimimiz ters olduğundan, dünyada arandığı tarihte bizde yetişmiş olacak. Bir de oralar Avrupa’ya çok uzak. Neredeyse 1 ay sürüyor meyvenin Avrupa’ya ulaşması ama biz 1 günde hatta tarladan uçakla 2-3 saatte göndeririz. Ayrıca bizim meyvemiz yağmur görmediği için çok daha tatlı oluyor” diyor. Üretimin yayılmasıyla iç piyasada pitayanın tanesinin 5 liraya kadar düşeceği tahmininde bulunan Tanrıverdi, elinde 28 çeşit pitaya bulunduğunu anlatıyor. En değerli pitaya türü ‘dışı sarı’ olanmış. ‘Altın ejder’ olarak anılan bu tür, dünyanın en pahalı meyvelerinden biriymiş. Altın ejderin ilk mahsulünü Anamur’dan alacaklarını söyleyen Tanrıverdi, Anamur ve Burdur’da pitaya dondurması yaptırdıklarını da ekliyor. Tadını da şöyle tarif ediyor: “İlk yendiğinde içi beyaz kiviye benzetiliyor. İçi kırmızı olan da kivi nar karışımı bir tat veriyor ama yedikçe kendi özel lezzeti ağıza yerleşiyor.” Bölgedeki tarım uzmanları da, pitayanın tadının diğer meyvelere oranla daha yavan bulunduğunu söylüyor.
Tropikal meyvecilik 1930’lu yıllara dayanıyor
Alanya Ziraat Odası Başkanı Turgut Musluoğlu ise Anadolu coğrafyasında tropikal meyve yetiştiriciliğinin 1930’lu yıllarda başladığı bilgisini veriyor. Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün bahçesinde 1930’lu yıllardan kalma avokado ağaçları olduğunu anlatan Musluoğlu, Türkiye’de artık mango, pitaya, papaya, karambola, pasiflora, guava, liçi ve rambutanın üretilir hale geldiğini, mangonun tanesinin 15 liradan satıldığı bir dönemde de tropikal meyveciliğin fırsata dönüştüğünü söylüyor. Musluoğlu’na göre resepsiyon menüsünde yer alan ‘starex’ de, ‘Star fruit’ olarak bilinen karambola.