Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ali Mansur (1924-2015) öldü. Ali Mansur, Arçelik’in “umum müdür” (genel müdür) unvanını taşıyan ilk tepe yöneticisidir. İstanbul’un ilk kuşak sanayicilerinden ve ilk kuşak profesyonel yöneticilerindendir.
Sanayici olarak Ege Kimya’nın kurucularından biridir. Anlatılana göre, Vehbi Koç 1965’te, Arçelik‘in kurucu ortaklarından olan ve şirketi ilk 10 yıl “murahhas aza” unvanıyla yöneten ve yaşı 60’ı geçen Lütfü Doruk’un altına bir profesyonel yönetici atamaya karar vermiş. ICI (Imperial Chemical Industries) şirketinin Türkiye müdürü Ali Mansur bu göreve uygun bulunmuş.
1961’de işe başladığı Arçelik’in verdiği bursla, Pennsylvania Üniversitesi Wharton School’da MBA eğitimi alıp 1967 başında yurda dönen arkadaşım Ege Cansen’in öğretici bir “Ali Mansur Anısı” vardır. Ege Cansen şöyle anlatır:
“2 yıl Amerika’da kalıp, ünlü bir işletme fakültesinden mastır derecesiyle, daha önce müdür unvanıyla çalışmış olduğum şirkete geri dönmüştüm.
Ali Bey, 1.92 cm boyunda, İngilizce ve Fransızcayı su gibi konuşan, ufak da olsa kişisel bir servet yapmış, bir Osmanlı paşasının torunu, özgüveni çok yüksek bir insandı. Meslek olarak pazarlama konusunda uzmandı.

Sınırsız yetki olmaz
Benden 14 yaş büyüktü. Ama benden sonra işe girmişti, gerçi benim genel müdürümdü ama şirkette ondan kıdemliydim. Üstelik MBA diplomam vardı. Gençlikten olsa gerek, pek de bir anlamı olmayan bu kıyaslamalar yüzünden, o günlerde üzerimdeki ‘şımartılmış’ bir genç adam havasıyla nerede duracağımı bilemediğim için, devamlı olarak yetkilerimin artırılmasını istiyordum. Bir gün bana kızdı ve İngilizce olarak ‘I will give you enough rope to hang yourself’ dedi. Türkçeye “Sana, kendini asmaya yetecek uzunlukta ip veririm ama... İp uzun gelir, başına dolanır’ şeklinde çevrilebilir. Anlamı ‘Fazla yetki isteme, yetkinin fazlası başına bela olur’ demekti. Hayatta başarılı olmak için daha fazla ‘yetki’ye değil, daha fazla ‘yetkinliğe’ sahip olmak gerektiğini anlatıyordu.”
Bu Ali Mansur anısı herkese ders olacak bir hikâyedir. Mansur’un bir İngiliz kimya kuruluşu olan ICI’nin İstanbul’daki bürosunda satış elemanı olarak çalışırken, ilk kimya tesisini kurma hikâyesi de ilginçtir.
1950’li yılların başında Türkiye’de evlerde kullanılan bakır kapların sık sık kalaylanması gerekiyor. Kalaycılar, kalay yaparken nişadır kullanıyor. Nişadırlar çubuk halinde satılıyor.
Nişadır ithalatçısı, sipariş ettiği nişadırlar çubuk halinde gelecek yerde toz halinde gelince ne yapacağını şaşırır. Ali Mansur’dan yardım ister. Ali Mansur ile bir arkadaşı bu toz nişadırı, yer karosu imal eden atölyelerin presini kullanarak çubuk haline getirirler.

Farklılığı hemen anlaşılır
Aynı ithalatçı, sipariş ettiği sodyum silikat sıvı yerine blok parçalar halinde gelince gene Ali Mansur’u arar. Mansur blok halindeki bu kimyevi maddenin yüksek tazyikli buharla sıvılaştırılabileceğini, bunun için de ufak bir atölyeye ihtiyaç olduğunu söyler. Böylece Ali Mansur’un pay sahipliği ile Ege Kimya Fabrikası kurulur. 1955 yıllarının döviz kıtlığı ve yüksek gümrük uygulaması şartlarında tesis farklı konularda kimyasal üretim gerçekleştirerek büyür.
Ali Mansur’un Arçelik’ten ayrılma nedeni, yönetim kuruluyla bazı stratejik kararlarda aykırı düşmesidir. Vehbi Koç’un kalması konusundaki ısrarına rağmen Arçelik’ten ayrılınca yerine Fahir İlker atandı. Ali Mansur, Koç’tan ayrıldıktan sonra, kendi şirketi Ege Kimya’ya döndü. Şirketi büyüttü.
İnsan olarak, aile babası olarak, yönetici ve girişimci ve aydın bir Türk insanı olarak farklılığı hemen anlaşılabilen bir kişiliğe sahipti. 45 yıllık bir dostluğumuz vardı. Allah rahmet eylesin. Çocuklarına baş sağlığı diliyorum.