Şu günlerde derdimiz, dövizin bulunur olması, dolar fiyatının tekrar 4.90’lara çıkmaması. Bunun da çaresi, Merkez Bankası’nın faizi yükselterek sıcak para girişinin yolunu açması.
Uzun zamandır “piyasacılar” Merkez Bankası’nın faizi devamlı yükseltmesini istiyorlar. Merkez Bankası biraz cesaret edip, faizi azıcık yükseltse, “Daha da... Daha da... Yükselsin” ısrarları başlıyor. Çünkü sıcak para, kısa dönemli yüksek faizden kazanıyor. Bir Türk vatandaşı parasını faize yatırırken sadece faizi değil mevduatın vadesi için olası devalüasyonu da dikkate alıyor. Halbuki yabancı sıcak paracı, parasını kısa vadede yatırıp çektiği için devalüasyon riskinden korkmuyor, çekinmiyor. Devalüasyon riski, faiz kazancını kat kat katlıyor.
İkili para sistemi
Şimdi Türk Lirası faizi, Türkiye’de önce küçük ve orta ticaret âlemini, tarımı ve enflasyonu etkiliyor. Son zamanlarda Türkiye’de bir enflasyon sendromu ortaya çıktı. Birçok satıcı, fiyatların nasıl olsa artacağı varsayımıyla enflasyonun olması gereken çizginin üstüne çıkmasına yol açıyor. Özellikle gıda fiyatlarında aşırı fiyat artışları alt ve orta gelir grubunun ezilmesine neden oluyor.
Türkiye’de enflasyon konusu tartışılırken, ülkedeki ikili
Ülkemizin belli kaynakları var. Bu kaynakların bir bölümü tüketiliyor. İmkân ölçüsünde dış kaynak borcu, ana para ve faizin düzenli ödenmesi için kullanılıyor. Burada önemli bir nokta vardır. Borç verenler, borcun düzenli ödenmesini isterler. Borç eğer üretken bir yatırım için kullanılmışsa kendini öder. Örnek olarak, 1 milyon euroluk bir deniz yatı alınmış olsun, hiçbir getirisi yoktur. Halbuki 1 milyon euroluk bir dokuma tezgâhı satın alındığında hem borç ödenir, hem de tezgâhı alan para kazanır
Planlı dönemden bu yana önce Devlet Planlama Teşkilatı, sonra Kalkınma Bakanlığı ekonominin imkânlarını dikkate alarak, ekonominin dengesini kuruyor.
2018 yılı programında yer alan rakamlara göre, bizim yurt içi toplam kaynaklarımız 3.5 trilyon lira. Bunun 2.5 trilyon lirasını tüketiyoruz, 1 trilyon lirası yatırıma kalıyor. Bunun da 882 milyar lirası özel sektör tarafından yapılacak yatırımlar.
Ülke ekonomisi bakımından kamu ve özel sektör yatırımlarının dağılımı çok önemlidir. Ama, kamu artık doğrudan yatırım yapmadığı için özel sektör yatırımları çok önemlidir.
Toplam yatırımlardan özel sektör ne kadar pay alırsa ülke ekonomisinde büyüme, refah, istihdam artar.
Bu yazının içindeki tabloyu
İhracat mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre % 5.57 oranında, ithalat ise % 5.49 oranında arttı.
- İthalat % 5.49 artarak 22 milyar 67 milyon dolara,
- İhracat % 5.57 oranında artarak 14 milyar 30 milyon dolara ulaştı.
- Dış ticaret hacmi % 5.52 artarak 36 milyar 405 milyon dolar oldu.
- Dış ticaret açığı % 5.35 artarak 7 milyar 729 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Bir ayda 7 milyar 729 milyon dış ticaret açığı büyük bir açıktır. Finansmanı çok zor bir açıktır.
Oranlar karıştırılabiliyor. Önemli olan, ithalat harcamaları ile ihracat gelirleri arasındaki büyük fark.
Döviz açığı önce doları yükseltiyor, sonra enflasyonu tırmandırıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi sona erer ermez, ekonominin dar boğazdan çıkması için çok, hem de çok kısa sürede çözüm paketinin hazırlanması zorunluluğu var.
Cumhurbaşkanı adayları “Hele seçim sonuçlansın. Paketi sonra hazırlarız” diyemezler. Çünkü seçim dönemi paketin hazırlanmasını güçleştiriyor, paketin şartlarını ağırlaştırıyor.
Ekonomimiz bugüne kadar belli aralıklarla dar boğaza girdi. Dar boğaza giren başka ülke ekonomileri gibi, “Yetiş ey IMF, kurtar bizi” dedik. IMF önce ekonomi için bir garanti fonu miktarını açıkladı. Sonra dar boğazdan çıkacak politikaların uygulanmasından sorumlu kaptanın belirlenmesini istedi. Sonra da dar boğazdan çıkmak için kısa ve orta vade uygulanacak politikalar ortaklaşa belirlendi.
Kimse IMF demiyor
Cumhurbaşkanı adaylarımızın hiç biri, bu defa dar boğazdan çıkışta, IMF yardımı istemek taraftarı görünmüyor.
Demek ki, dar boğazdan çıkış için her Cumhurbaşkanı adayının kafasında bir plan var. Kısa sürede en az 30 milyar dolarlık bir garanti fonunu nereden, nasıl bulabileceklerini (düşünüyorlar demek yetmez) biliyorlar. Bu garanti fonunu temin edeceklere, sunulacak kısa ve orta vadeli politikaları hazırlamışlar, demektir. Bütün bunlar üç beş kişinin
Gıda üretimi günümüz dünyasında en fazla ilgi gören konu.
Dünyanın yarısı açlıkla mücadele ederken, diğer yarısı da ürettiği ve tükettiği gıda maddelerinin güvenli olmasını istiyor. Güvenli gıda denildiğinde, insan sağlığına zararlı olmayan, fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik kalıntılar içermeyen, aynı zamanda izlenebilirliği sağlanmış ürünlerden söz ediliyor.
Avrupa’daki yaş meyve ve sebze pazarının büyük kısmına hâkim olan perakendeciler, tüketicilerine arz ettikleri yaş meyve ve sebze ürünlerinde, son yıllarda gündeme gelen insan sağlığını tehdit eder nitelikteki belli bazı riskleri en aza indirgemek amacıyla 1997 yılında bir araya geldiler. 1999 yılında bugünkü İyi Tarım Uygulamalarının temelini oluşturan standartları oluşturdular.
Bu standart 2007’de tüm dünya ülkeleri tarafından kabul gördü ve GLOBALGAP adını aldı.
Türkiye’de de Tarım Bakanlığı bu gelişmelere uyum sağlamak için 2004 yılında İyi Tarım Uygulamaları yönetmeliğini Resmi Gazete’de yayımladı.
Bu protokolle perakendecilerin “raflarına koydukları ürünün müşterilerine zarar vermeyeceği” konusunda tedarikçi ve üreticilerden güvence istiyorlar.
Sertifika güvencesi
İyi Tarım, insan sağlığına zararlı kimyasal, mikrobiyolojik,
Merkez Bankası yılın belli dönemlerinde “Finansal İstikrar Raporu” ile yayımladığı raporlarda, önceki rapor ile yeni yayımlanan rapor arasında ekonomide olan bitenler hakkında bilgi veriyor.
Raporda ekonominin genel değerlendirmesi yapılıyor. Makroekonomik görünüm anlatılıyor, finans dışı kesimim durumu sergileniyor, özel konulardaki gelişmeler anlatılıyor.
Mevduat artıyor
“Finans dışı kesim” bölümünde özel sektörün varlıklarındaki ve borçlarındaki artış tabloları, özel sektörün finansal durumunu açıklıkla gösteriyor.
2017 yılında hane halkının finansal büyüklüklerinde büyük artış oldu. Finansal varlık artışında en önemli artışlar, TL ve YP cinsi mevduatlar ile yatırım fonlarında gerçekleşti. Yükümlülük tarafında ise konut ve ihtiyaç kredileri artmaya devam etti.
KGF desteği
2017 yıl sonu itibarıyla, Türkiye’nin hane halkı borçluluk oranı, seçilmiş GOÜ’lerin (gelişmekte olan ülkelerin) ortalama borçluluk oranının oldukça altında yer almaktadır.
2017 yılında reel sektör sanayi üretim endeksi artış eğilimini sürdürmüş ve 2018 yılı ilk çeyrek verilerinde de bu eğilimin devam ettiği gözlenmiştir. 2016 yılına kadar uzun süredir artış eğiliminde olan firmaların toplam finansal borç kaldıracı, 2
İstanbul Sanayi Odası (İSO) her yıl ülkenin ilk ve ikinci 500 büyük sanayi kuruluşunun faaliyet sonuçlarını derliyor ve açıklıyor. 2017 yılının ilk 500 büyük sanayi kuruluşunun 2017 yılında üretimden satışları son 13 yılın en yüksek satışları oldu. 2016 yılında 490 milyar TL olan üretimden satışlar, 2017 yılında yüzde 33.2 artışla 653 milyar TL’ye çıktı. Daha önceki 3 yıllık dönemde 500 büyük sanayi kuruluşunun gelişmelerinde aşırı duraklama dikkat çekiyordu.
Üretimden satışların büyük bölümü iç satışlardan oluşuyor. İhracat beklenen ölçüde artamadı. 2016 yılında 55 milyar dolar olan ihracat yüzde 17 artış ile 64 milyar dolara yükseldi. Türkiye ihracat artışının üzerinde bir performans sergileyen ilk 500 büyük sanayi kuruluşu, 2017 yılında Türkiye ihracatının yüzde 41.1’ini ve sanayi ihracatının da yüzde 42.8’ini gerçekleştirdi Ağırlıklı olarak otomotiv ve demir çelik şirketlerinin yer aldığı İSO 500 Büyük’ün ilk 10 şirketinin toplam üretimden satışlar içinden aldığı pay 2016 yılında yüzde 25 iken, 2017 yılında yüzde 26.7’ye yükseldi. AR-GE yapan firma sayısı 239’dan 254’e yükseldi.
Kârlılıkta artış var
500 Büyük sanayi kuruluşunun yarattıkları katma değerin yüzde 39.9’u son iki
Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar devamlı “Yatırım yapalım” diyorlar. Ülkenin iyiliğini isteyenler, “Yatırımlar artsın ki üretim artsın, istihdam artsın” diyorlar.
Yatırım deyimi çok şeyi ifade ediyor. Düğün salonu yapmak, okul, hastane, köprü, tünel de yapmak yatırım, köye çeşme yapmak ta yatırım, meyve bahçesi yapmak da yatırım.
İstenen, üretime dönük sabit sermaye yatırımı. Sosyal yatırımlar üretime dolaylı katkı yapar. Doğrudan gelir yaratmaz. Beklenti, “imalat sanayiinde üretime dönük, ihracat gücü olan yatırımlardır”.
Fabrika yapılsın istiyoruz
(1) Önce etüt, proje, teknoloji harcaması gerektirir. (2) Daha sonra arsa ve inşaat harcaması yapılır. (3) Nihayet makine ve teçhizat alımına sıra gelir. Bunun bir bölümü içeriden temin edilir, bir bölümü ithal edilir. (4) Yatırım harcamalarından sonra işletme sermayesinin nereden bulunacağı da hesaba katılır.
Özetle, imalat sanayii yatırımı sadece makineden ibaret değildir. Önemli bölümü “inşaat” yatırımıdır.
Aynı şekilde alt yapı yatırımlarının hemen tamamının büyük kısmı “inşaat” yatırımıdır. Havaalanı, liman, yol, kanal, köprü yatırımları inşat harcaması ağırlıklı yatırımlardır.
Genelde “inşaat yatırımları” denilince “konut” yatırımları ö