Ayşe Hanım Teyzem soruyor: “Ekonomi rekor büyüdü. Milli gelir % 11.1 arttı” diyorsunuz. Milli gelir artışından bana ne pay düşecek? Benim gelirim ne kadar artacak? Benim gelirimde şimdilik bir artış yok. Tersine, enflasyon nedeniyle satın alma gücüm eridi” diyor.
Büyümenin anlamı
Türk ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde büyüdü. Büyüme, (1) Üretime, (2) Gelire, (3) Harcamaya göre, 3 farklı hesaplama yoluyla belirleniyor. Büyüme, “gelir artışı” demek. Onun için “Milli gelir arttı” diyoruz.
Cari fiyatla milli gelir ilk çeyrekte 649 milyar TL idi. İkinci çeyrekte 735 milyar TL oldu. Üçüncü çeyrekte 827 milyar TL’ya yükseldi. Görülüyor ki milli gelir artışı var. Ve artış devam ediyor.
Ancak % 11.1 artış geçen yılın FETÖ belası nedeniyle düşük gerçekleşen üçüncü çeyrek milli gelir rakamına göre hesaplanmış bir artış oranı olduğu için “normal” bir artış oranı değil.
Bu yılın ilk çeyreğinde gelir artışı % 5.3, ikinci çeyreğinde % 5.4 olmuştu. Üçüncü çeyrekte (baz etkisi-FETÖ etkisi) arındırıldığında büyümenin % 6 dolayında olduğu görülür. Bu yılı % 7 dolayında bir büyümeyle tamamlarız. Bütün bunlar küçümsenemeyecek bir büyümenin işaretidir. Özetle, Türk ekonomisi büyüyor. Milli gelir artıyor.
Ayşe
Bu yılın 3’üncü 3 aylık döneminde (üçüncü çeyreğinde / temmuz, ağustos, eylül aylarında) ekonomimiz yüzde 11.1 büyüdü. Bu iyidir...
Makine ve teçhizat yatırımlarında önemli artış var. Bu da iyidir...
Bu gidişle 2017 yılında ekonominin büyümesi yüzde 7’nin biraz altında veya biraz üstünde olacak. Bu da iyidir...
Ne var ki, üçüncü çeyrekte yüzde 11.1 büyümenin, “olağan dışı” bir büyüme rakamı olduğunu da dikkate almakta yarar var.
Geçen yılın ilk iki çeyreğinde yüzde 5’e yakın büyüyen ekonomi, FETÖ belası ile üçüncü çeyrekte yüzde 0.8 küçülmüştü.
Çeyreklik büyüme, önceki yılın aynı çeyreğindeki büyüme esas alınarak hesaplanıyor.
Yeni yıla girerken, aralık ayında insanlar “durum değerlemesi” yaparak, gelecek yılı programlandırır, fiyatlandırır.
Bu değerlemeler, en düşük gelir grubuna sahip kişi ve ailelerden en varlıklı kişi ve ailelere, en küçük işyerlerinden en büyük işyerlerine her yıl öncesi yapılan değerlemelerdir.
İnsanların gelecek hakkındaki programlarını, fiyatlamalarını yaparlarken, onları önce moralleri ve gelecek hakkındaki bekleyişleri, daha sonra da sosyal ve ekonomik şartlar etkiler.
n Moraller, bekleyişler olumlu ise, insanlar geleceklerini programlarken, fiyatlandırırken daha cesur daha gerçekçi olurlar.
İş adamı yatırımını, üretimini büyük tutar. Çalışanlarına yapılacak ücret zammını yüksek tutar. İmkânı olan ev, otomobil alacak ise, birikimlerini ve kredi imkânlarını korkmadan kullanır.
Yeni yıl öncesi moraller bozuk ise, bekleyişler kötü ise, imkânı olanlar “harcamaları kısarlar”. Kredi kullanacaklar borçlanmaktan korkar. Yatırıma, üretime, tüketime gidecek para alternatif yatırım alanlarına yönlendirilir.
Bu aralık ayına, ülkeyi ve insanlarımızı yurt içinden ve yurt dışından olumsuz etkileyen gelişmelerle başladık.
Ekonomi cephesindeki olumsuz gelişmelerin başında fiyat artışları, enflasyon va
Füreya Koral (1910- 1997) çağdaş seramik sanatçılarımızın öncüsü olarak kabul edilen bir kadın seramik sanatçımız.
İstanbul’da Akaretler’deki Sıra Evler’in 1.500 m2lik bir sergi alanına dönüştürülen bölümünde sanatçının ürettiği seramikler, seramik tabaklar, porselenler, mürekkeple yaptığı desenler, litografiler, dış mekân panolarıyla birlikte, yaşamını, yaşadığı çevreyi, çalışmalarını yansıtan fotoğraflar, kişisel eşyaları, ailesiyle ilgili bilgi ve belgeler sergileniyor.
Sergi 18 Ocak 2018’e kadar devam edecek.
Füreya’nın hayatı romandır. Ama esas roman, ailesinin, Şakir Paşa ailesinin hayatıdır.
II. Abdülhamit döneminde sadrazamlık yapan Cevat Paşa’nın, kardeşi Şakir Paşa da asker ve diplomat olmasına rağmen sanatın her dalına ilgi duyardı. Yaptığı tablolar 1903 yılında Paris’te düzenlenen bir sergide ikincilik ödülünü kazandı. Füreya, Şakir Paşa’nın torunudur. Cevat ve Şakir Paşa ailesinin üyeleri, değişik sanat dallarında başarılı oldu. İsim yaptı. Ünlü sanatçılarımızdan Fahrelnissa Zeid, Aliye Berger, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Nejad Devrim, Şirin Devrim, Cem Kabaağaçlı, Şakir Paşa ailesinin üyeleridir.
40’ında ilk sergi
Füreya 1927’de Notre Dame de Sion Kız Lisesi’nden mezun oldu. Bi
Nüfusumuz 80 milyon. 28.5 milyon çalışanımız var. Çalışanlarımızın 4 milyon 781 bini kendi hesabına çalışıyor. İşveren sayısı 1 milyon 320 bin.
Türkiye İstatistik Kurumu, kendi hesabına çalışanların ve işverenlerin son 12 ayı nasıl geçirdiklerini sergileyen bilgiler yayımladı. Kendi hesabına çalışanlar ve işverenler, ekonominin dinamiğini teşkil ediyorlar.
Bizim “Müteşebbis gücümüz önemli” diyerek onlarla övünüyoruz. İyi de kimler bunlar? Sayıları artıyor mu, eksiliyor mu? Mtlular mı? Sorunları var mı?
Kendi hesabına çalışanların ve işverenlerin yüzde 35’i aile işini devam ettirmek için işe başlamış. yüzde 24.9’u fırsatı değerlendirerek kendi hesaplarına veya işveren olarak çalışmaya karar vermiş. yüzde 16.2’si ise ücretli iş bulamadığı için kendi hesabına veya işveren olarak çalışıyor..
6 milyon kişinin yüzde 37.7’i tarım, yüzde 11’i sanayi, yüzde 6.5’i inşaat, yüzde 20.3’i ticaret, yüzde 24.5’i hizmetler sektöründe iş yapıyor.
Son 12 ayda kendi hesabına veya işveren olarak çalışan sayısında büyük artış var.
Yüzde 28.5 mutsuz...
Ülke genelinde çalışanların yüzde 17.1’i yaptığı işten yüksek düzeyde memnun. yüzde 54.4’ü orta derece memnun. Çalışanların yüzde 28.5’i ise mutsuz.
Kamuda, özel sektörde işverenler, yapacakları işin bir bölümünü sözleşmeyle değişik firmalara yaptırabiliyorlar.
Örneğin temizlik işleri, yemek servisi için bu işlerde uzman firmalarla anlaşılabiliyor. Anlaşmayla hizmet veren uzman kuruluşlar, “taşeron firma”, bu firmaların elemanları ise “taşeron işçi” olarak adlandırılıyor.
Özel sektör firmaları gibi, kamu kuruluşları da birçok hizmeti, taşeron firmalara gördürmeye başladı.
Taşeron işçiler, kamu kuruluşunda çalışsalar da taşeron firmanın kadrosundalar. Ücretlerini, çalışma şartlarını taşeron firmalar belirliyor. Sosyal güvenlik ödemelerini taşeron firmalar karşılıyor.
Kamu kuruluşlarında çalışan taşeron işçiler, çalıştıkları kamu kuruluşunun diğer çalışanlarıyla aynı statüye sahip olmak istiyorlar. Basit anlatımıyla, taşeron firma kadrosundan kamu kuruluşunun kadrosuna geçmek istiyorlar.
Kamu kadrosunda devamlılık var. İş güvencesi var. Daha yüksek gelir imkânı veya ümidi var.
Kamunun yükü artıyor
Kamu kuruluşlarında, belediyelerde çalışan taşeron işçiler uzun zamandan bu yana çalıştıkları kuruluşlarda kadroya geçme arayışındaydılar. Mevsimlik işçiler ise çalışma sürelerinin (ücret ödeme sürelerinin) uzatılmasını istiyorlardı.
İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olmasını istiyoruz. Bu amaçla, İstanbul’da Ataşehir’de 300 dönüm arazi üzerinde 5 milyar dolarlık bir projeye soyunduk.
Derken “finans merkezi” olmaktan ümidi kestik. Finans merkezi “konut merkezi”ne dönüştü. İnşaat firmaları finans merkezini konutla doldurdu.
Bina inşa ederek İstanbul’u uluslararası bir finans merkezi haline getirebilme şansımız yok.
Z/yen adlı küresel araştırma şirketi tarafından 2007’den bu yana yılda iki kez hazırlanan Dünya Finans Merkezleri listesinin Eylül 2017 sonuçlarına göre, İstanbul uluslararası finans merkezleri sıralamasında 78’inci sırada.
Daha da önemlisi şu: İstanbul zaman geçtikçe finans merkezleri sıralamasında öne çıkacak yerde, sıra kaybediyor.
İstanbul 2016 Mart ayında 45’inci sırada iken, 2016 Eylül ayında 57’nci sıraya, 2017 Mart’ında 66’ncı sıraya düşmüştü. 2017 Eylül sıralamasında gerileme devam etti. İstanbul 78’inci sırada yer aldı.
Dünya üzerinde 92 şehirde yapılan ankette, 2 binden fazla finans ve ekonomi uzmanına çalışma koşulları, çalışma altyapıları, kalifiye eleman ihtiyacı, mali sektördeki gelişimin kalitesi konularında sorular yöneltiliyor. İş ortamı, finans kesiminin gelişmişlik durumu,
Kasım ayı enflasyonu yüzde 12.98 oldu. Gıda enflasyonu yüzde 15.78 oranında. Ayşe Hanım Teyzem, geçen kasımda 100 TL ödediği market sepetindeki aynı malları almak için bu kasım ayında 115.78 TL ödemek zorunda kaldı.
Geçen kasımdan bu kasıma Ayşe Hanım Teyzemin eline geçen net para miktarı, enflasyondan daha fazla artmamışsa, yani en az yüzde 12.98 yükselmemişse, Ayşe Hanım Teyzem tüketim harcamalarını yaparken ya belli mallardan ve hizmetlerden mahrum kalıyor, aza razı oluyor, ya da tüketim harcamalarında kaydırmalar yapıyor. Ayakkabı, giyim harcamasını kısarak gıda harcamalarındaki artışı karşılayabiliyor.
Unutmayalım, kasım ayının yüzde 12.98 oranındaki enflasyonu, ülke genelinde 910 mal ve hizmetin fiyatındaki ortalama artışı gösteriyor. Gıda enflasyonu, 124 gıda maddesindeki fiyat değişimini gösteriyor. Ne var ki, Ayşe Hanım Teyzem bu 910 mal ve hizmetin tamamından yararlanmıyor. 124 gıda maddesinin tamamını almıyor.
Ayşe Hanım Teyzemin tüketim harcamaları sınırlı. O sınırlı harcama konuları ise en çok talebi olan ve fiyatı en fazla artan mal ve hizmetler. İşte o nedenle, Ayşe Hanım Teyzem, “Ben devletin enflasyon hesabına inanamıyorum. Benim enflasyonum çok daha fazla” diyor.
Nas