TÜSİAD’ın kurulduğu yıllar Türkiye’nin zor yıllarıydı. Ekonomide yoklukların, karaborsanın öne çıktığı yıllardı. Sermaye sahiplerinin, sanayicilerin küçümsendiği yıllardı. İşte o yıllarda 2 Nisan 1971 tarihinde 12 sanayici TÜSİAD’ı kurmak için bir protokol imzaladı.
Protokolde, TÜSİAD’ın “Anayasamızın öngördüğü, karma ekonomi prensiplerine ve Atatürk ilkelerine uygun olarak... Türkiye’nin demokratik ve planlı yollardan kalkınması ve Batı uygarlığı seviyesine çıkarılmasına yardımcı olmak amacıyla” kurulduğu belirtiliyordu.
TÜSİAD’ın 2 Nisan 1971 tarihli “Kuruluş Protokolü’nü imzalayan 12 iş adamından sadece ikisi hayatta: Selçuk Yaşar (İzmir), Osman Boyner (Kastamonu). Hayatta olmayan kurucular ve “memleketleri” ise şöyle: Vehbi Koç (Ankara), Nejat Eczacıbaşı (İzmir), Sakıp Sabancı (Adana), Raşit Özsaruhan (İzmir), Ahmet Sapmaz (Adana), Melih Özakat (İzmir), Hikmet Erenyol (Mersin), Muzaffer Gazioğlu (Kayseri), İbrahim Bodur (Çanakkale) ve Feyyaz Berker (Mersin).
Dikkat edilirse, TÜSİAD, “büyük sermaye” gruplarının bir örgütü olarak kuruldu ama ”İstanbul Sermayesi”nin temsilcilerince değil, Anadolu’dan İstanbul’a gelerek üretime soyunan ve İstanbul dışında da yatırımları olan iş
Özel sektörün yurt dışına kredi borcu Merkez Bankası’nın yayınladığı bilgilere göre, 2017 Kasım ayında 236.5 milyar dolara ulaştı. 2016 yılı sonunda borç 217.2 milyar dolardı.
Döviz kuru değişimleri dış borç rakamını etkiliyor. Merkez Bankası ile Hazine Müsteşarlığı borç rakamları arasında farklar olabiliyor.
Merkez Bankası’nın açıkladığı bilgilere göre, 11 ayda borç stokunda 19.3 milyar dolar artış var.
Toplam 236.5 milyar dolar borcun yarıya yakını reel sektörün borcu. Reel sektörün borcu 2016 yılı sonunda 99.6 milyar dolardı. 2017 yılı kasım ayında 111.4 milyar dolar oldu.
Bankaların borcu 125.1 milyar dolar.
Özel sektör yurt dışından neden borçlanıyor?
Ana neden, yurt içi tasarrufların yetersizliği. Yurt içi tasarruflar yetersiz olunca, sadece dövize ihtiyacı olanlar değil, döviz kredisi bularak Türk parasına dönüştürecekler de yurt dışından borçlanıyor.
Tasarruflar yetersiz
Ekonomimizin 2 açığı var: (1) Bütçe açığı, (2) Cari açık. Biri büyüyünce, diğeri küçülüyor.
2017’de bütçe açığı beklenenden az geldi. Cari açık bekleneni aştı. Cari açığın arkasında ithalat var. İthalat artınca, cari açık büyüyor ama bütçe gelirleri de artıyor. Bütçe açığı beklenenin altına iniyor.
2017’de ithalatın 222 milyar dolar olacağı beklenirken, 234 milyar dolar oldu. İhracat % 10.22 artarken, ithalat % 17.92 arttı. Dış ticaret açığı 65 milyar dolar olarak beklenirken, 77 milyar dolar oldu. İthalat ve dış ticaret açığı artınca cari açık büyüdü.
Yıl sonu 39 milyar dolar cari açık beklentisi vardı, 46 milyar dolar olacağı anlaşılıyor. (İthalat 2016 yılında % 4.2 küçülmüş, cari açık 33 milyar dolar olmuştu).
İthalat gelir getirdi
İthalat arttı, cari açık büyüdü ama bütçe açığı küçüldü. 3 ay önce beklenti 74 milyar TL iken, açık 47 milyar dolara olarak gerçekleşti.
Çünkü ithalattan alınan vergiler, ithalat nedeniyle ekonomide ortaya çıkan ek işlemlerden alınan vergiler bütçede gelirleri artırdı.
Hükümet ekonomiyi canlandırma arayışında vergi gelirlerinden fedakârlığı göze aldı. Destek ödemeleri, harcamalar arttı.
2017 Eylül ayında işsizlik oranı % 10.6 idi. Bir ay sonra, ekim ayında % 10.3’e geriledi.
Çok kişi iş bulduğu için mi? Hayır. Tersine. Hem çalışan sayısı hem işsiz sayısı azaldı. Çalışan sayısı 152 bin azaldı. Çalışan sayısı 152 bin azalırken, işsiz sayısında da 131 bin azalma oldu.
Nasıl oldu bu? Çünkü eylülden ekime, “İş bulduklarında çalışmaya hazır olan işgücü” sayısı 283 bin azaldı. İş bulmaktan ümidini kesenler iş aramaktan vazgeçti.
İşsizlik oranı, işsiz sayısının iş arayanların işgücünün sayısına bölünmesiyle (oranlanmasıyla) bulunuyor. Ekim ayında işsiz sayısının artmasına rağmen, iş arayanların sayısı azaldığı için, işsizlik oranı “iyileşmiş” görünüyor.
(Unutmayınız: İstatistik, rakamlarla yalan söylemeyi becerme sanatıdır!)
2017 yılı eylül ayı ile ekim ayı arasında istihdam rakamlarını karıştıran, bir ayda, iş bulduklarında çalışmaya hazır nüfusun-işgücünün azalması oldu.
1.3 milyona iş yaratıldı
Ne var ki 2016 Ekim ayından 2017 Ekim ayına iş bulduklarında çalışmaya hazır olan kadın ve erkek sayısındaki artış 1 milyon 18 bin oldu. Buna karşı 1 milyon 378 bin kişiye iş imkânı yaratıldı.
2017 kasım ayında cari açık 4 milyar 200 milyon dolar oldu. Kasımda net döviz girişi 287 milyon dolarda kalınca, açığı finanse etmek için döviz rezervlerimizden 3 milyar 913 milyon dolar kullandık.
2017’nin tamamında cari açığın 46.0 milyar dolar olması bekleniyor. Açık 2015’te 32.1 milyar dolardı, 2016’da 33.0 milyar dolar olmuştu. 2017’de cari açık beklenenden fazla arttı.
Cari açık artışının arkasında ithalat artışı var. İhracat artışları için her ay törenler düzenleyerek kendimizi kandırıyoruz. İthalat ihracattan daha hızlı artıyor. İthalat artışını önemsemiyoruz. 2017’de ihracat artışı % 10.4 iken ithalat artışı % 16.9. İthalat gideri ile ihracat geliri arasındaki fark olan dış ticaret açığı sonunda cari açık rakamını büyütüyor.
Cari açık hesabında kullanılan tanımı ile net “mal dengesi” 2016’nın ilk 11 ayında 36.5 milyar dolarken 2017’nin aynı döneminde 51.0 milyar dolara yükseldi. Turizm gelirleri ile giderleri arasındaki farktan oluşan net seyahat gelirleri olan 17.0 milyar doların ve diğer net hizmet gelirlerinin olumlu katkısına rağmen, ithalattaki artışın sonucu 11 aylık cari açık 39.3 milyar dolar oldu. 2016’nın ilk 11 ayında cari açık 28.6 milyar dolardı. Bir yılda net
Geçen hafta İstanbul’da iki müzik ziyafeti vardı.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, geçtiğimiz cuma akşamı Zorlu PSM’de Carmina Burana’yı sahneledi. Müzik yönetmeliğini Serdar Yalçın’ın yaptığı konserin koro şefi Paolo Villa idi.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi solistlerinden soprano Nazlı Deniz Süren, tenor Caner Akın ve bariton Murat Güney ile İstanbul Devlet Opera Balesi Orkestrası ve Korosu, İDOB Çocuk Korosu ve Beşiktaş Çocuk Korosu şölenine katkıda bulundu. Sahnede koro ve orkestra elemanları olarak 260 kişi vardı. Şef, solistler, koro bütünüyle çok başarılıydı.
Carmina Burana yapıtı, Bavyera Alpleri’nde Benedikt’in papazlarına ait bir manastırda 1803 yılında bulunmuş şiirlerin seslendirildiği bir müzikal şölen.
Alman Besteci Carl Orff, şiirleri ses solistleri, koro ve orkestra için düzenleyerek “sahne kantatı”na dönüştürmüş.
Metni bir olayı ya da bir konuyu anlatan, fakat sahnede oynamak için hazırlanmamış, bir ya da birkaç solo şarkıcı ve orkestra için yazılmış yapıtlara “sahne kantatı” deniliyor.
‘O Fortuna’
Carmina Burana’da seslendirilen, şiirlerin en bilineni ve beğenileni “O Fortuna”dır. Şölen bu şiirle başlar ve sonlanır.
Tarım ürünleri fiyatlarının, gıda fiyatlarının artışının arkasında tarımda kullanılan ana girdilerin, mazot, gübre, tohum, ilaç, elektrik girdilerinin fiyatlarındaki artış var. Tarımda üretici ana girdilerden mazot, gübre, ilaç ve elektriğe giderek daha fazla ödeme yapınca, tarım ürünleri fiyatları da artıyor.
2017 yılında gübre fiyatları 2016 yılına göre yüzde 26.4 ile yüzde 37.6 arasında arttı. Uluslararası gübre fiyatları, 2013 yılından itibaren gerilemeye başlamıştı. 2016’nın son aylarında fiyatlar, döviz kurlarının artışının yanı sıra dünya fiyatlarının da artmasıyla yükselme trendine girdi.
Tarımda 2016 yılında 6 milyon 750 bin ton gübre kullanmıştık. 2017 yılında gübre fiyatlarının artması sonucu gübre talebi geriledi.
Fiyat arttıkça gübre kullanımı azalıyor. Halbuki gübrenin bilinçli kullanılması, üretim artışı bakımından önemli. Gübre kullanımının sürdürülebilir olması için çiftçinin gübre maliyetinin aşağıya çekilmesini sağlayacak desteğe ihtiyaç var.
Destek önemli
Mazot fiyatları 2017 yılında yüzde 15.9 artarak 4 lira 40 kuruştan 5 lira 10 kuruşa yükseldi. Mazotun satış fiyatının yarıdan fazlası vergiden oluşuyor.
2017 yılında kullanılan mazot bedelinin yaklaşık yarısının
Havaların mevsim normal-lerine göre sıcak gitmesi, yağışların olmaması, “2018 kurak mı olacak?” endişesine yol açıyor. Geçen yıl yağışlar normalin altında kaldı.
Meteoroloji’ye göre, yıllık normal yağış miktarı 574 mm iken, 2017’de 506 mm oldu.
2009’dan beri 2013 hariç yağışlar normalin üzerindeydi. 2016’da 586.9 mm olmuştu. 2017’de azaldı.
Bölgesel yağış dağılımında denge bozulduğundan bazı bölgeler fazla yağış alırken, bazıları kuraklık yaşıyor. Yağışlar tarım için önemli. Günlük yaşam ve sanayi için önemli. Elektriğin % 25’i sudan üretiliyor. 2018’e 2017’nin son 3 ayındaki dengesiz yağışla girdik.
2016’ya göre artış var
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne göre, 2017 son 3 ayında yağışlar normaline göre azaldı ama gene de 2016’nın aynı döneminin üzerinde oldu.
Türkiye’nin 3 aylık su/tarım yılı yağışı miktarı normalde 199.4 mm iken, 2016’da son 3 ayda yağış 148.4 mm, 2017 son 3 ayda 163.2 mm yağış aldık.