Milletvekili maaşlarına toplum tepkisi, demokrasinin miladına dayanır.
"Fransız İhtilali sonucu kurulan ilk Cumhuriyet'te, milletvekilleri maaş almazlardı!
Çünkü... Milletin vekili olmak bir meslek değil, bir yurttaşlık görevi sayılırdı.
İkinci Cumhuriyet Meclisi'nde vekiller, günde 25 frank ücret almaya başladılar.
2 Aralık 1858'de Fransız Cumhurbaşkanı 3.Napolyon Parlamento'yu fesh etti.
Aynı gün Paris'in işçi semtlerinde isyan başladı.
Milletvekili Alphonse Baudin, ayaklanan işçileri desteklemeye geldi.
İsyancılar ona 'sen aramıza halkı ya da Cumhuriyeti değil, Meclis'ten aldığın ücreti savunmaya geldin' diye hakaret ettiler.
Milletvekili Baudin, inancı uğruna isyana katıldığını barikatlarda işçilerle birlikte savaşarak gösterdi.
Kurşun yağmurunda elinde mermisi bitmiş silahıyla dikilirken, yanındakilere 'şimdi göreceksiniz nasıl ölünür 25 frank için' diye bağırdı. Vuruldu ve öldü.
Şehit düştüğü yerde şimdi bir heykeli var..."
Yukarıdaki satırları, Mine G.Kırıkkanat'ın "Zam Kahramanları" başlıklı yazısından özetle yansıttım. (Radikal, 12 Ekim 2001)
"Özetle" olduğu için onun ifadesindeki lezzeti yeterince yansıtmıyor ama halkın milletvekili maaşlarına duyarlığının sadece bize özgü ve yeni olmadığını gösteriyor.
Hadisenin özünde, "profesyonel siyasetçi" kavramına hala süregelen tepki var.
Toplumun kolektif bilinçaltı böyle.
Oysa... Milletvekilinin de ailesi, zorunlukları, kişisel ihtiyaçları olduğu gözardı edilmemeli.
Tam gün mesai verdiği siyaset, bir meslek.
Elbette bu görevi onurla, kimseye kambur kalmadan, kimseye minnet duymadan, omurgası dik yapabilmesi için hakça bir ödenek alması gerekir.
Ama... Milletvekili ödenek ve yolluklarına son Anayasa değişikliği ile yapılan zam, bu çerçevede mi?
Sanmıyoruz.
- Avrupa Birliği ile uyum sağlamak üzere "insan hakları, özgürlükler ve Hukuk Devleti için yüksek değerleri hedefleyen Anayasa değişiklik demeti" içine, bu kavramlarla ilgisiz "maaş ve ücretleri", adeta bir "ayrık otu" gibi konulmuştur.
- "Cumhurbaşkanı'na Anayasa ve yasa maddelerini kısmi veto yetkisi" tanıyan değişiklik maddesine bir de "uyanıklık" maddesi eklenmiştir.
"Cumhurbaşkanı'nın halkoyuna götüreceği maddelerin ayrı ayrı mı yoksa birlikte mi oylanacağına TBMM'nin karar vereceğini" öngören bir madde bu.
Böylece "diğer maddelerle birlikte referanduma götürmek ya da götürmemek kararının Meclis iradesine kaydırıldığı" sanılmıştır.
Sezer'in sadece tek madde için referandum kararı, bu engeli aşıyor.
- Milletvekilleri maaşlarının, en yüksek devlet memuru olarak görülen Başbakanlık Müsteşarı'na değil de Genelkurmay Başkanı'na endekslenmesi anlaşılabilir.
Ama... Anayasa değişikliğinde endekslenme yok. "Genelkurmay Başkanı maaşı taban oluyor. Tavan serbest bırakılıyor."
- Bütçede insanlarımızı deli gömleği gibi sıkacak daralmalar öngörülürken, işyerleri kapanırken, işsiz selleri oluşurken, şu kriz döneminde milletvekillerine zam, olur şey değildi.
Millet öylesine burnundan soluyor ki... "Zam" bir yana, "milletvekilleri ödenekleri zamdan önceki miktarda kalsın mı?" diye referandum yapılsa bile cevaplar yüzde 90'nın üzerinde "HAYIR" olur.
Zaten... TBMM de yanlışını görmüştür.
Alelacele oyladığı bir yasayla milletvekili ödeneklerini eski haline getirmiştir.
Ama... Sezer bunu da veto etmek ya da Anayasa Mahkemesi'ne göndermek durumunda.
Çünkü... Ortada referanduma götürülecek olan Anayasa maddesine aykırılık var.
O halde aklın yolu birdir.
Uyum Komisyonu toplanır.
Yanlışları giderecek Anayasa değişikliği süratle gerçekleştirilir.
TBMM, yıpratıcı tartışmaların menzilinden zaman yitirilmeden çıkarılmalıdır.