Türkiye üç cephede mücadele ediyor...
ABD ve Rusya gibi iki süper büyükle oyun masasında.
Postmodern zamanın bir gerçeği de şu...
Artık “devletler arasında her konuda ittifakın yerini zamana ve coğrafyalara göre değişebilen ittifaklar alıyor.”
ABD’yle “hem müttefik hem de karşıt olmamızı” bu “yeni gerçeklikle” okumalıyız.
Rusya’yla da öyle...
.................
Aşağıda daha çok ABD’yle durumumuzu ortaya koyan Dr. Naim Babüroğlu Paşa’nın makalesini yansıtıyorum.
Bu mercekten bakarak da okuyunuz.
..................
30 Eylül 2019’da, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sonrası alınan kararlar açıklandı. Türkiye’ye yönelen ana tehditleri ortaya koyması açısından önem taşıyan kararlar.
- Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine saygı...
Yeni anayasa temelinde siyasi çözümün desteklendiği...
- Suriyeli sığınmacıların evlerine bir an önce dönmelerini sağlayacak “Güvenli Bölge” projesi...
Bu konuda samimi gayretlerin daha ileri adımlarla güçlendireceği...
Yani...
Fırat’ın doğusunda ABD’yle yürütülen görüşmelerin sürdürüleceği ve iki ülkenin birlikte uyguladığı devriye faaliyetlerinin devam edeceği...
Bununla beraber, milli güvenliğinin sağlanması için gereken iradeyi ortaya koymakta tereddüt edilmeyeceği...
Sonuç...
ABD’ye, “Fırat’ın doğusuna olası bir operasyonun masada olduğu” hatırlatılıyor.
- Kuzey Irak’ta yürütülen terörle mücadelenin kesintisiz şekilde ve kararlılıkla sürdürüleceği...
- Doğu Akdeniz’de, Türkiye ve (KKTC)nin yetki alanları yok sayılarak, Yunanistan ve (GKRY) diğer ülkelerle yaptığı doğal gaz sondaj çalışmaları nedeniyle Yunanistan ve GKRY’ye uyarı...
MGK açıklamasından ortaya çıkan sonuç
Türkiye, üç cephede birden mücadele ediyor: Suriye’de, Doğu Akdeniz’de ve Kuzey Irak’ta PKK’yla...
.....................
15 Kasım 2018’de, ABD Enerji Kaynakları Bakanı Francis Fannon GKRY’yi ziyaret etmişti.
“ABD’nin GKRY’ye doğal kaynaklarından faydalanması konusunda desteğini sürdürdüğünü” söylemişti.
ABD, Suriye’de olduğu gibi Doğu Akdeniz’de de Türkiye’yi tehdit eden cephede yer alıyor.
ABD’nin Suriye politikası çok açık. “Suriye’yi parçalamak; Türkiye’ye tehdit olan PYD/PKK terör örgütünü desteklemek ve bölgede haritaları değiştirmek...”
İki soru:
- ABD’yle “Güvenli Bölge” faaliyetleri yürütülürken, ABD’nin Suriye’de varlığı meşrulaşmıyor mu?
- PYD/PKK’ya karşı alınacak etkili önlemleri de geciktirmiyor mu?
Ve...
Türkiye, Rusya ve İran “Suriye’nin toprak bütünlüğünü” savunurken, “Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 40’ını elinde bulunduran” ABD, “Suriye’nin parçalanmasından yana” politika izliyor.
Bu durumda, Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin ABD ile işbirliği yapması, “Suriye’nin toprak bütünlüğü” hedefiyle çelişmiyor mu?
Öte yandan...
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politik hedefleri şöyle:
“- Türkiye-Suriye sınırındaki PYD/PKK terör örgütünü etkisiz duruma getirmek,
- Terör koridorunu önlemek,
- Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak,
- Suriyeli sığınmacıların ülkelerine emniyetle dönüşlerini sağlamak.”
Peki... ABD’yle Suriye’deki işbirliği, Türkiye’nin ortaya koyduğu bu dört Politik Hedefi karşılar mı?
Öyle görünmüyor.
O halde, “Güvenli Bölge” konusunda ABD ile işbirliği neden?
...................
Sonuç...
Suriye’de Fırat’ın doğusuna harekât ertelenmemeli, Süleyman Şah Türbesi eski yerine konuşlandırılmalı, PYD/PKK terör örgütü kukla devletçiği önlenmelidir.
Strateji “kuvvet-zaman-mekândır… Stratejide kısa süreli gecikme, gelecekte giderilmesi mümkün olmayan sonuçlara yol açabilir.”
...................
Gerçek Gündem’de yayımlanan, Sayın Babüroğlu’nun makalesini yer darlığı nedeniyle kısaltarak sundum. Yanlışlar yapmışsam sorumluluğu üstleniyorum.