İŞTE top artık “sivil yargıda...”
İstenen de bu değil miydi?
Ergenekon savcıları dahil tüm adalet erki, sonuna kadar gidip her türlü olasılığı araştırabilir.
Gerçeği ortaya çıkarmak için kapı ardına kadar açılmıştır.
Askeri savcılık, “belge” olduğu iddia edilen metnin Genelkurmay ile ilgisinin bulunmadığını saptayarak sahte belgenin kimler tarafından ve ne amaçla üretildiği, TSK’nın hedef alınıp alınmadığı, Taraf gazetesi muhabirine nasıl ulaştırıldığı ve aynı gazetede yayımlanan eylemlerin adli yargının görev alanına girdiği bildiriliyor.
Bu süreçte oluşabilecek suçların sivil yargı tarafından kovuşturulacağını vurguluyor.
Askeri yargıya kuşku duyanlar için işte sivil yargı yolu...
Koro DAHA ilk günden “Askeri değil, sivil yargı baksın” nakaratını seslendiren koro oluşmuştu.
Yargı yetkisini düzenleyen usul hükümleri, Genelkurmay Savcılığı’nı görevlendiriyordu ama koro, başka notalardan söylüyordu.
Siyaset, hukukun önüne geçmişti.
Hatta “hüküm” verilmişti bile...
İnfaz çağrılarına geçilmişti.
Örneğin...
“Belge” olduğu iddia edilen metnin altındaki imza, gerçekti(!!..) Albay Çiçek, TSK’dan uzaklaştırılmalıydı(!!..)
Hatta Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ da istifa ettirilmeliydi(!!..)
Şu aşamada onlar hukuk değirmenlerinin de ağır ama -mutlaka- öğüttüğünü görmekteler.
YetmezGENELKURMAY Askeri Savcılığı’nın açıklaması tüm olasılıkları dikkate alarak en ileri teknolojinin kullanıldığını, uzmanlardan yararlanıldığını ve sivil kurumlara, bilirkişilere başvurulduğunu her aşamasıyla ortaya koyuyor.
Albay Çiçek’in iş ve evdeki bilgisayarlarıyla çalıştığı bölümdeki diğer bilgisayarların harddisklerinin incelendiği, izlerinin sürüldüğü ayrıntılarıyla anlatılmakta.
Dün bu köşede “o yöntemin kullanılması gerektiğini, büyük olasılıkla askeri savcılığın bunu zaten yapmış olabileceğini fakat açıklamak için başka bilgileri beklediği” ihtimaline işaret etmiştim.
O bilgiler de gelmiş anlaşılan...
Örneğin...
Kayıt ve kopya eksikliği, askeri yazım usullerinin yerine getirilmediği gibi saptamalar...
Bütün bunlara rağmen, haftalardır oluşan psikoloji için bu açıklama yeterli değil.
Kurban beklentisi sürüyor.
Hele daha ilk günden çok iddialı ortaya çıkan siyasetçiler, köşe yazarları, aidiyet paylaşanlar, bunca yargısız hüküm verdikten sonra nasıl dönüş yaparlar?
Israrlı olacaklardır.
Askeri savcılık açıklamasına kuşku söylemleri başladı bile...
Oysa...
Böyle bir uğultuya gerek yok.
İşte top, sivil savcıda...
Adalete altın skor armağan etmek için önündeki kapı ardına kadar açık...
ASLANTEPE İÇİN SON GÜN
ASLANTEPE öyküsünde bugün son...
Düğüm çözülemezse, TOKİ cuma günü müteahhit firmayla sözleşmeyi feshederek yeniden ihale açacak.
Bir sürü formalite ve zaman kaybı...
Oysa...
2010 Ağustos’unda top oynanacak hale getirilmesi hâlâ mümkün.
Sadece 100 milyon dolarlık (daha önce sehven 50 milyon dolar olarak yazmışım) bir kredi “uyuyan güzel” Aslantepe’yi uyandıracak hayat öpücüğüdür.
Galatasaray yönetiminin “sakin gücü” Işın Çelebi, bilseniz nasıl da formüller üretiyor, kanallar açıyor.
Sonuca ulaşmak için başarılı kariyerinin ağırlığını devreye koyuyor.
Başbakan Erdoğan’ın perşembe günü (bugün) çözülemeyen düğümü kılıçla kesmesi ve sonucu alması gerekli. Bir mucize olmazsa, bu son ve belki de tek çare...
Gerçi...
Galatasaray kulübü ve TOKİ arasında onların da taraf olacağı bir konsorsiyum formülü için yakınlaşmalar oldu ama sanıyorum bu oluşumun sırtını dayayabileceği siyasi iradeye ihtiyaç var.
Bu projeyi hayata geçirten siyasi güç olarak Başbakan Erdoğan sonunu da getirtmelidir.