Dünya liderlerinin katılacağı Glasgow İklim Konferansı bağlamında -okunması gerektiğine inandığım- bir yazı İngiliz Independent gazetesinde yayımlandı.
Yazarı Donnachadh McCarthy...
Başında “Aşırı şiddet içerir” uyarısıyla anılan televizyon filmleri ya da dizileri gibi “toksik” uyarılı bir köşe yazısı bu.
Sinir uçlarına dokunuyor, çarpıyor.
Ve...
Okuyuculara insanlığın geleceği için “bu yazıyı çoğaltmak sorumluluğu” yüklüyor.
Bu sorumluluk gereği o yazıyı yansıtıyorum.
........
Hayatımda hiçbir zaman bir rapor okuduktan sonra -çocuklarını seven her ebeveynin de okuması gerektiğini- iliklerime kadar hissetmemiştim.
Ayrıca...
İlk defa bir köşe yazıma “aşağıda yazılanların duygusal olarak rahatsız edici olabileceğine” dair bir “akıl sağlığı uyarısıyla” başlıyorum.
......
“Chatham House İklim Değişikliği Risk Raporu’nu” okuduğumda, “durumumuzun ne kadar umutsuz olduğunu” görünce yıkıldım.
Raporun temel ve ürkütücü mesajını -en iyi nasıl ileteceğimi- düşünürken, sadece “yalın gerçekleri ortaya koymam” ve “onların ruhunuza ulaşmasını sağlamam” gerektiğine karar verdim.
......
Medeniyet için en yıkıcı iki gerçekle karşı karşıyayız.
Birincisi...
Mevcut küresel yönetimlerin Paris İklim Anlaşması’nda yer alan “karbon salımlarını azaltma taahhütleriyle yetinilirse 1.5 santigrat derecelik küresel sıcaklık yükseliş sınırını aşmamak şansımız” sadece yüzde 1’dir.
Bu ürpertici gerçek, dünya çapında 200 akademik sağlık dergisinin ortak başyazılarında yayımlandı. (Eylül 2021)
O ortak başyazılarda, hükümetlere “1.5 santigrat derecelik artışın insan sağlığına şimdiye kadarki en yıkıcı ve geri döndürülemez tehdidi oluşturacağı” uyarısı yapılmıştı.
İkinci gerçek...
2 santigrat derecelik bir yükselişten bile dünyanın kaçınma şansı sadece yüzde 5.
Aslında rapor, devletlerin taahhütlerini yerine getirmekte başarısız kalmaları halinde karbon salımınının artmaya devam edeceğine ve “7 santigrat derecelik kavurucu bir ısı artışı” olasılığına işaret ediyor.
Müthiş endişe verici...
Dünyanın giderek daha büyük kısmı, insanların dışarıda çalışamayacakları sıcaklıklara maruz kalacak.
Böyle sıcaklıklar, klimasız ortamlarda ve yoksul kesimlerde kelimenin tam anlamıyla ölümcül olacak.
Kuraklık ve yangınlar
Rapor, “2050 yılına doğru Avrupa’nın her yıl yaklaşık 35 günlük sıcak hava dalgası yaşayacağını” öngörmekte.
Ekili alanların yüzde 40’ı şiddetli kuraklığa maruz kalacak.
Bu oran yüzde 50’ye yükselebilir.
Oysa...
1980-2010 arasında oran sadece yüzde 9’du.
2 santigrat derecelik bir artış, dünya çapında orman yangınlarında yüzde 800’lük bir artışa yol açacak.
Zaten...
Kuraklıktan etkilenen topraklar 2020 itibarıyla tüm tarihi referans rakamlarını ikiye katladı bile.
2040’larda dünyanın üç ana tahıl ambarında küresel çapta eşzamanlı çöküş olasılığı yüzde 50.
Bu eşzamanlı tahıl ambarı çöküş riski olmasa bile, rapor, nüfus patlaması nedeniyle yüzde 50 oranında fazla gıdaya ihtiyaç duyulacağını öngörüyor.
Dahası...
Feci kuraklık nedeniyle hektar başına mahsul verimi 2050 yılına kadar yüzde 30 düşebilir.
Bu tür gıda yoksunlukları yalnızca açlığa ve kıtlığa değil, gıda kaynakları için açlık savaşları ve insanlık tarihinde daha önce hiç görülmemiş ölçekte kitlesel göçlere neden olacaktır.
Hükümetler, aç çeteler tarafından devrilebilecek, siyasal yıkımlar da yaşanabilecek.
Sular altında
Çağımızda 230 milyon kişi deniz seviyesinden 1 metre daha az seviyede yaşıyor ve 1 milyar kişi de 10 metreden daha az yükseklikte...
Rapor, mucizevi olarak “2 santigrat derecelik yükselişin altında kalmaya dair yüzde 5’lik şansımız gerçekleşse bile, gene de deniz seviyesinde 12 metrelik yükselme” olacağını haber vermekte.
Antarktika’daki buzul kayıplarının 2012’den bu yana üç katına çıkması, bu sular altında kalma öngörüsünün kanıtıdır.
2020’de 30 milyondan fazla kişi ekstrem hava olayları nedeniyle yerinden oldu.
Tahminler Afrika, Asya ve Latin Amerika’da 140 milyondan fazla kişinin iklim felaketi nedeniyle evlerinden tahliye edileceği yolunda.
Ve...
Hükümetler, karbon salımlarında devam eden yükselişleri dizginlemezlerse, senaryolar, yukarıdaki dehşet verici öngörüleri bile gölgede bırakacak.
BM’den kötü senaryo
Chatham raporunun ardından BM’den de “devletlerin Paris Anlaşması’ndaki taahhütlerine rağmen yıllık karbon salımlarını 2030’a kadar azaltamayacağını, hatta yüzde 16 artıracağını” belirten bir rapor yayımlandı.
Potansiyel olarak en kötü senaryoya doğru ilerlediğimize işaret ediyor bu rapor.
Tıpkı Truva Kralı Priamos’un, şehre yaklaşan kıyameti önceden haber veren kızı Kassandra’yı dinlemeyi reddederek halkını yüzüstü bırakması gibi, liderlerimiz de insanlığı yüzüstü bırakıyor.
Ve...
Kibirli Priamos, “kapıların Truva Atı’na açılmasını” emretmişti; tıpkı liderlerimizin bu fosil yakıtlı çılgınlığa cehennemin kapılarını açması gibi.
OKUYUN, ÇOĞALTIN
Lütfen Chatham House raporunu okuyun.
Lütfen sonrasında kendinize, ailenize, torunlarınıza karşı şefkatli olun.
Lütfen, tüm arkadaşlarınızın ve tanıdığınız tüm ebeveynlerin bu raporu okumaları için ısrarlı olun.
Sonunda “Fridays for Future (Gelecek İçin Cumalar)” hareketinin kurucusu Greta Thunberg’e, “Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı)”nı örgütleyen Gail Bradbrook, Roger Hallam, Vandana Shiva’ya ve çatılardan haykırarak uyarıda bulunmak isteyen biz Kassandra’lara katılın.
Kim bilir, belki milyonlarca Kassandra’mız olursa, Priamos benzeri liderlerimizi harekete geçmeye zorlayabiliriz.
Yüzde 1 şans, hiç şans olmamasından iyidir.
.......
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Glasgow’daki İklim Konferansı’na katılacak.
Biden ile yapması planlanan görüşme -elbette- Türkiye için önemli...
Öte yandan...
İklim Konferansı’nın “dünyanın geleceği ve bizden sonraki kuşaklar için varoluşunu sürdürmek sorunu” da küresel ehemmiyette.