Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Deprem bölgesine ve Zonguldak'a son gezimizde, şöyle acı sorularla sık sık karşı karşıya kaldım:
"Türk bayrağının rengi mi değişti? Biz bilmeden Amerikan bayrağının kırmızı beyaz mavi renkleri, bayrağımız mı oldu?
Bu dolar tutkusu nedir? Dolarla alışveriş yasaklanmalı..."
Gerçekten... Türkiye, artık bütün mal ve hizmetlerin dolara endekslendiği bir acı süreci yaşıyor.
Deprem bölgesinde bazı prefabrik dükkanların bile dolar - mark üzerinden kiraya verildiği gerçeği, hadisenin vahim boyutunu ve tepkileri ortaya koyar.

Yıllar önce Rusya'ya gittiğimde 100 dolar bozdurmuştum.
Bana bir koli dolusu ruble vermişlerdi.
Harcamak mümkün değil. Kimse kabul etmiyor ki...
Sonunda... Kaldığımız otelin kat sorumlusu hanıma bahşiş olarak vermek istedim...
Koli içindeki Rus paralarını avuç avuç masasının üzerine yığdım.
Kadın şöyle bir yüzüme baktı...
Sonra... Elinin tersiyle paraları yere saçtı.
Ve sert bir sesle şöyle bağırdı:
"Bunlar ne? Rus kağıt parçaları... İstemem. Dolar var mı?"
Buna karşılık... Fransa'da bir restorana, kitapçıya gittiğimde eğer cebimde frank yoksa ve dolar önerirsem, çoğu kez satıcı nazik bir sesle yöredeki en yakın döviz bürosunu tarif eder ve "orada bozdurun. Frank olarak ödersiniz. Kredi kartınız varsa o da olabilir" der.
İtalya'da bile böyle... Almanya'da ise dolar göstermek, Alman'a hakarettir.
Türkiye, AB'ye girmekte kararlıysa, "bayrağı kadar parasının da onuru olduğunun" bilincine varmalıdır.
Aksi halde yurttaş "bayrağımızın rengi değişti ve kırmızı - mavi - beyaz renkleri mi aldı?" diye kara mizah soruları yöneltir.

Eski İstanbul milletvekili ve Bakan Doğancan Akyürek'in bir önerisi var.
Aynen yansıtıyorum:
"Başbakan, başbakan yardımcıları, bakanlar, iktidar partilerinin milletvekilleri, ekonomi bürokratları 'bütün tasarruflarını TL olarak tuttuklarını, devlet kağıtlarına ve hisse senetlerine bağladıklarını, şimdiye kadar olan döviz hesaplarını da TL'ye çevirdiklerini' kamuoyuna açıklamalıdırlar.
Bu ortak tavır, toplumda ekonomik program ve TL'nin geleceği için bir güvence olabilir.
'Adamlar inanıyorlar ki kendi paralarını da TL'ye çevirdiler' diye düşünülür.
Hele bunlar arasında Kemal Derviş'in ve Merkez Bankası Başkanı'nın bu vitrini çizmeleri, özel önem taşımaktadır."
Onlar inandıklarını ortaya koyacaklar ki, ulus da inansın... Sınırların ötesinde de güven oluşsun.
Ama... Bu hükümetin bir bakanının cebinde TL olmaz ve cüzdanından sadece Amerikan doları çıkarsa, olay gazeteciler tarafından kamuoyuna yansıtılırsa, sokaktaki "vatandaşın TL'den kaçıp dövize endekslenmesi" doğal değil mi?

Türkiye'de enflasyonun kaç olacağı, 2 - 3 yıl sonra TL'nin değerinin nereye fırlayacağı bilinmezken TL'ye endeksli yatırımı kim yapabilir?..
Herşeye rağmen GSMH'nın her yıl yüzde 20'si kadar yatırım yapılmışsa, bütün hesapların dolara endekslenmiş bulunması nedeniyledir.
Fabrikaların, hatta gazetelerin ve televizyonların karları, reklam gelirleri dolar hesabıyla değerlendirilir.
Sıradan inşaatlar bile dolar üzerinden getirileriyle düşünülmüştür.
Şimdi yatırımlar neredeyse durdu... İşsizlik açısından kötü haber.
Ama... Artık doların önlenemez yükselişi et kalınlığını aşıp kemiğe dayandı ve böylece yeniden ulusal paraya dönüş için bir fırsat oluştu.
Başta Ankara Ticaret Odası olmak üzere, pek çok odanın, üyelerine "dolarla alışverişi yasaklama" kararı... Sabancı'nın bu kararı desteklemesi ve grubun bütün fabrika ve ticaret - hizmet şirketlerinin bundan böyle "tüm üretim ve hizmetlerini TL üzerinden gerçekleştirme" yolundaki kararı, işte bu uygun ortamı işaretlemektedir.
Her felaket, iyi bir başlangıcın hareket noktası olabilir.