ABD çekiliyor. Afganistan başkenti Kabil’in havaalanı TSK tarafından korunacak.
Hem bu kritik görev nedeniyle hem de ivme kazanan Afgan göçüyle “Taliban, Türkiye gündeminin ilk sıralarında.”
.........
Afganistan yeniden “uluslararası cihatçılığın” sığınağı/merkez üssü olursa Türkiye’nin “Afgan göç seli” ve “Kabil Havaalanı’nın korunması” ikizi daha da ciddi tehdide dönüşebilir.
Taliban’ın verdiği söz
Son Amerikan askerinin Afganistan’dan ayrılması yakın.
“Taliban destekli El Kaide tarafından gerçekleştirilen 11 Eylül saldırılarına misilleme olarak” ABD 2001 yılında Afganistan’a girmişti.
ABD’nin en uzun savaşı...
Ekim 2001’den 31 Ağustos 2021’e kadar tam 20 yıl.
.......
Trump yönetimi ile Taliban arasında Şubat 2020’de anlaşma imzalandı.
Katar’da imzalanan bu “Afganistan’a Barış Getirme Anlaşması’ndaki bir güvence” çok önemli.
“Taliban, Afganistan’ın yeniden dünya cihatçılar sığınağı/merkez üssü olmasına izin vermeyecek...”
Aksi halde?
Gene bu anlaşmaya
göre, ABD Afganistan’ın uluslararası cihatçılık üssü haline gelmesi halinde tekrar müdahale edecek.
Geri çekilme anlaşması
Le Monde’da Jacques Follorou imzalanan bu metin için şöyle yazmıştı: “Barış anlaşması olmaktan çok uzak. Bir geri çekilme anlaşmasından başka bir şey gibi görünmüyor.”
Bu nedenle de dünkü Le Monde, “ABD’nin Afganistan bir kez daha cihatçılık üssü olursa tekrar
müdahale ederim tehdidinin caydırıcı olmadığına” işaret ediyor.
Ve...
“Taliban’ın denetlenmesinin çok zor hatta imkânsız olduğunu” şöyle vurguluyordu.
Taliban, İslam Emirliği iç organizasyonunu çok gizli tutar.
Karar alma sürecini belirsiz hale getirir.
Misal...
Taliban’ın kurucusu Mustafa Ömer 2013’te ölmüştü. Dünya onun ölümünü ancak iki yıl sonra, 2015’te
öğrenebildi.
.........
DAEŞ’e karşı
Taliban’ın ABD’ye verdiği güvence için kuşkular var ama “pozitif bir duruma” da işaret edeyim.
“Taliban, DAEŞ’e kesinlikle karşı tavırlıdır...”
Sözde değil, eylemde de bunu ortaya koyuyor.
Ocak 2015’te kendi kendini Halife ilan eden Ebu Bekir el Bağdadi DAEŞ militanlarını Afganistan’a göndermişti.
“Horasan’daki İslam Devleti” adıyla DAEŞ’in Afganistan şubesini kurdurmuştu.
DAEŞ, Pakistan sınırında ve Kurlar eyaletinde alan tutmuştu.
Ancak...
Taliban’ın başındaki Molla Akhundzade sert tavır koydu.
DAEŞ güçlerine büyük darbeler vurdu.
Öyle ki...
“Cihatçı DAEŞ’liler Taliban’dan kaçarak Afganistan devlet güçlerine teslim olmak zorunda kaldılar.”
Yani...
Suriye ve Irak’tan kazınan DAEŞ’lilerin Afganistan’a sığınması ve Taliban’dan destek alması artık mümkün görünmüyor.
Bu bir “artı...”
Ama...
Kolu kanadı hayli kırılmış olan El Kaide için aynı iyimser görüş paylaşılmıyor.
İdlib’den -ileride- uzaklaştırılacak bazı radikal örgütlerin ve başka coğrafyalardaki nispeten küçük -diğer- radikal gruplar için, Taliban Afganistan’ı “sığınak
ve merkez üssü” olmamalı.
Bugün Suriyeliler, yarınlarda Afgan göçmenler...
Rüşvet (II)
Dün bu köşede “Prof. Dr. Ahmet Mumcu’nun Osmanlı’da Rüşvet” kitabından bazı alıntıları yayımladım.
TBMM Başkanlığı’nda ve Adalet Bakanlığı’nda gerçekten başarılı hizmetleriyle tanıdığımız Cemil Çiçek deneyimli, saygın ve dürüst kişiliğinin yanı sıra önemli bir aydındır.
Dün telefonda “Osmanlı’da Rüşvet” kitabı ekseninde bu konuyu konuştuk.
Hafıza notlarımla, görüşlerini -mealen- yansıtayım.
.........
Tarihimizi sadece artılarıyla değil eksileriyle de görmeli, anlatmalı ve dersler çıkarmalıyız.
Rüşvet, maalesef Osmanlı döneminde de yaygındı.
Koçibey, Kâtip Çelebi, Defterdar Mehmet Paşa, Tunuslu Hayrettin Paşa ve İstanbul’da görev yapmış büyükelçiler bu rüşvet sorununu yazmışlardır.
Bazı sadrazamlara ve padişahlara kadar rüşvet hastalığı sirayet etmişti.
En pahalı memuriyet Rumeli Beylerbeyli’ğiydi. 40 bin altın rüşvet karşılığı elde edilirdi.
Her kademede rüşvet vardı.
Devşirmeler toplanırken bile rüşvet işlerdi.
Kadılar ve özellikle ithal kadılar arasında rüşvet yaygındı. (İran’dan kadı
ithal edilirdi.)
Ehliyet/liyakat değil, rüşvetin geçerli olması büyük sorundu.
1559’dan itibaren adalette reformdan
söz edilir.
Cumhuriyet döneminde serbest fırka programında 11 madde arasında “rüşveti önlemek” ile “ehliyet ve liyakate” göre tayin esasları da yer almaktaydı.
........
Fuzuli de “Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar” diye yazmıştı.