İtalya'da seçimleri alan Berlusconi, bizde de Kaya Çilingiroğlu'nun sunduğu "Film Gibi" adlı programın benzeri bir programa katılıyor.
Birbirleriyle uzun süre ayrı kalan ve sonra bu programda buluşturulan çiftlere "sorun ekonomiktir. Ben Başbakan olduğumda, artık çiftler arasında böyle ayrılıklar, kopmalar olmayacak" diyor.
"Aileyi birleştirmek" ve "umut yaratmak" mesajları vererek ilgi topluyor.
Berlusconi, "Biri Bizi Gözetliyor" programının İtalya'daki bir benzerine de katılıyor... Gençlere mesajlar veriyor.
"Bu tür programların gençliğin sesi olduğunu ve kendi televizyonlarına gençliği yansıtmak için o programı koyduğunu" öne sürüyor.
Gençler arasında da sempati topluyor.
"Yaşamın İçinden" programlarında da yer alıyor.
Bunları sosyal sancıların simgesi olarak kullanıyor.
Başbakan olduğunda o konularda gerçekleştirmeyi düşündüğü çözümleri" anlatıyor.
Yani... Kuru ve soğuk program söylemleri değil.
Her gece, arkasına İtalya ve kendi siyasi hareketinin simgesi olan bayrağı koydurtarak topluma sesleniyor.
Örneğin "vergileri indireceğini, 1 buçuk milyar gence işyeri açacağını" vaadediyor.
"Ben özel sektörde başardım. Devlette de başarırım" diyor.
Tam bir imaj bombardımanı...
Ve... Berlusconi seçimde galip geliyor.
Berlusconi'nin yukarıdaki satırlarda sıraladığım davranışları, bütünüyle sıradışı...
İtalya'nın alıştığı "klasik politikacı" tipi değil.
Zaten onun yaşamı da öyle...
Gemilerde dansörlük yapmış... Konutlar inşa etmiş.
İlk özel televizyonları kurmuş. Gazete ve yayınevleri almış.
Banka ve sigorta şirketi, reklam ajansı sahibi olmuş...
Milan kulübünü satın almış ve başkanı olmuş.
Bir gecede siyasete girmeye karar verişinden eşi bile habersizmiş.
11 ay sonra Başbakanlık koltuğu onunmuş.
Napoli'deki G - 7 toplantısında İtalya Başbakan'ı olarak Clinton'un yanında otururken önüne bir kağıt uzatmışlar.
"Ünlü Savcı Di Pietro tarafından vergi kaçakçılığı ile suçlandığını" bildirmişler.
Başbakanlık'tan istifa etmek zorunda kalmış.
Şimdi gene seçimlerin galibi ve Başbakanlık'ın eşiğinde...
İtalya'daki son seçimin diğer adayına bakınız...
Rutelli... Arkeoloji ve mimari okumuş.
Solun uçlarında yer almış... Bütün sokak gösterilerinde bulunmuş ve şiddet olaylarına karışmış... Sıkı bir entellektüel... Sonra Sol Partiler Birliği'nden aday olarak Roma Belediye Başkanı seçilmiş.
Çevre Bakanı olduğunda, törene motorsikletle gitmiş.
Herkesi şaşırtmış.
Eski Roma heykellerindeki tanrılara benzetilen yakışıklı ve hareketli bir adam.
Çağımızda demokrasinin yeni yüzüne "medyakrasi" deniyor.
Seçimler, artık televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında kazanılıyor.
Ama... Bütün bunların ötesinde "toplumun artık doğallıktan uzak, ciddiyeti yapmacık, bir tornadan çıkmışçasına hepsi aynı tipte kolalı ve kasıntı politikacılardan sıkıldığını" gösteriyor.
Hem Berlusconi hem Rutelli, sadece yaşamlarıyla farklı değil, söylemleriyle de yenilikler ortaya koyan politikacılar.
Türkiye'de de artık yeni yüzlere, sıradışı insanlara, farklılığı olan kişiliklere özlem var.
"Denenmişlerin yeni bir şey söyleyemedikleri, bir umut veremedikleri" kanısı yaygınlaşmakta.
Kamuoyu araştırmalarında "yarın seçim olsa" diye başlayan sorulara "hiçbiri" cevaplarının büyük oranda oluşu toplumdaki bıkkınlığın kanıtı değil mi?
Kemal Derviş'e geniş halk desteği de belki biraz bunun işareti.