ÇARŞAMBA gecesi Saracoğlu Stadı’nda “GS’nin kupayı nasıl da pisi pisine ıskaladığını gördüm ve kahroldum.”
O geceden izlenimler...
Saracoğlu’nda şöyle “erkek geyikleri” kulağıma çalındı.
“- Ağbi, Ukrayna’yı tutuyorum, kızları güzel...”
“- Ukraynalı kızlar gelmiş, onların yanında Shakhtar Donetsk diye bağıracağım. Kim bilir belki ekmek çıkar.”
“- Ukraynalı kızlar bu gece nereye gidecek?”
Bizim toplumda kadın açlığı İstanbul’un bu en batıya açık coğrafyasında bile çok net ortada...
İtiraf edeyim ki, Werder Bremen ve Shakhtar Donetsk taraftarlarına ayırılmış kale arkalarından başka, numaralıda, loca önlerinde serpilmiş papatya gibi sarışın Ukraynalı kızlar tribünlere estetik kazandırmıştır.
PapatyalarBENİM, Saracoğlu Stadı’na asıl gidiş nedenim Lucescu’nun UEFA Kupası’nı kaldırdığını görebilmek umuduydu.
Lucescu, Galatasaray’ı şampiyon yapmış, Real Madrid galibiyetine de imza atarak Süper Kupa’yı kazandırmıştır.
Ve o Lucescu’yu GS yönetimi teşekkür bir yana, cezalandırmıştır.
Onu gönderip, teknik direktörlüğe Fatih Terim’i getirmiştir.
Lucescu’nun bu hoyratlık karşısında gözlerinin dolduğunu, “Bana şampiyonluğun ve kupanın tadını çıkaracak 7 gün bile vermediler. Göndermek için 7 gün bile bekleyemediler” söylemini okumuş, bir GS’li olarak fena halde utanmıştım.
Böylesine vefasızlık ve kabalık, o sessiz, o olgun futbol bilgesini çok yaralamıştı.
Bunları okuduğumda yüreğim sıkışmıştı.
Bu manzara hepimizin kalem darbeleriyle çizilmişti.
Kırık vazoVİCDANIM rahat değildi. “Keşke, ilahi güç, bana hatamı telafi edebileceğim bir şans verse” diye düşünürken, bu isteğim ansızın oldu. Gazetenin yönetimi, “Milliyet Yılın Sporcuları” gecesinde Lucescu’nun ödülünü benim vermemi kararlaştırmış.
Yani... Tanrı isteğimi kabul etmiş.
Lucescu’ya ödülünü verdiğimde gözleri gene buğuluydu.
Kulağına eğildim...
“Ona müteşekkir olduğumuzu” söyledim.
Sonradan eşinin yanına geçip oturdu.
Salondan çıkarken bir kez daha konuştuk.
Bir erkek en çok eşine mahcubiyet halinde duyarlıdır.
Eşinin de duyacağı şekilde Lucescu Hoca’nın “GS’deki güzel anılarını, bize kazandırdığı kupaları hiç unutmayacağımız” mesajını verdim.
Vazo kırılmıştı bir kere... Parçaları iz bırakmadan yapıştırmak mümkün değil.
Ne var ki, kırılmış parçaları hiç değilse, daha fazla ezilmeden, özenle, sevgi ve saygıyla bir araya getirmek bile -göreceli- bir ruh detoksu...
Romen hoca Lucescu’ya, UEFA Kupası ve Süper Kupa kazandırdığı sene, “Romen Çingenesi, köylü, ucuzcu, görgüsüz” diyenlere o, çarşamba gecesi kaçacak delik arattı.
GS, Saracoğlu’ndaÇARŞAMBA gecesi Saracoğlu’ndaki UEFA finalini birlikte seyrettiğim dostlarım arasında FB’li, BJK’lı olanlar da vardı.
Yeşil sahadaki, çıtası hayli aşağıda futbola bakarak onların da ortak yargısı, “GS bu kupayı alabilirdi” oldu.
Gerçekten GS’nin dişine göre takımlardı. FB’nin Saracoğlu Stadı’nda UEFA Kupası’nı kaldırmak ne de keyifli olurdu.
Kendi ayağımıza çelmeler takarak elendik.
Neyse...
UEFA kuralları gereğince, UEFA Kupası’nı almış diğer kulüpler gibi GS’nin de posteri Saracoğlu Stadı VIP koridorlarına asıldı ya... Bu da GS’liler için büyük keyif. Maç perhiz yemeği gibi tatsız tuzsuzdu.
Gecenin lezzeti, bu poster ve Lucescu’nun kupayı kaldırışıydı.
Bunun son UEFA Kupası olduğunu da belirteyim. Gelecek yıldan itibaren UEFA Avrupa Ligi adıyla devam edecek.
Logosu ise sarı-kırmızı renklerden oluşan bir top.