Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ABD'de 83 hafta boyunca en çok satan kitabın adı: KONUŞTUKÇA BATIYORUZ.
"İletişimin başarısızlığa uğradığı anda problemlerin çözümü için anahtar kitap..."
Bu kitap, sanki Ecevit'in Başbakanlığı'ndaki 3'Hükümet için yazılmış.
Konuştukça batıyor...
Konuştukça batırıyorlar...
Son örneği, Özelleştirmeden Sorumlu Yüksel Yalova verdi.

Yunus'tan bir seçme...
"Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola zehirli aşı
Bal ile yağ ede bir söz."
Dün Yüksel Yalova, bir sözle kendi başını kestirdi. Yazık...
Bunca yıl temiz siyaset için mücadele vermişti.
Ama... Anlaşılan iyi görememiş.
"Ağızdan çıkıncaya kadar sözün efendisi sizsiniz... Ağızdan çıktı mı, söz sizin efendiniz."
Ne gerek vardı bugün böylesine esip gürlemeye?
Kemal Derviş'i hedef alıp "IMF'ye kim imza attıysa o düşünsün... Tütün Kanunu böyle yalapşap çıkmaz" gibi efendilenmelere?
"Yoksa birilerine hoş mu görünmek istedi" demek istemem.
Onların, adamı boşlukta bırakıvereceklerini bilmez mi?
Sıklaşan bu tavır koyuşlarda, Derviş'i yıpratmak çabaları uğruna, aslında "Türkiye'nin verdiği sözlerin arkasında duramadığının imajı" çiziliyor.

Bir "Derviş kompleksi" mi?
Bu yüzden "Hükümet dün de gitti, geldi... Siyasi kriz ekonomide deprem yarattı" gibi manşetlerle karşılaşıyoruz.
Ama... Laforizma kaynaklı ilk sarsıntı, Derviş öncesinde yaşandı.
Şubat krizi, Cumhurbaşkanı Sezer'le Başbakan Ecevit arasında havada uçuşan kelimelerden patlamamış mıydı?
Türkiye, o yüzden 4'te 1 fakirleşti.
Hepimiz, bunun acısını evlerimizde, maaşlarımızda, yaşantımızda çekiyoruz.
Her sektörde işsiz yığınları oluştu.
Oysa... Milli Güvenlik Konseyi'nde olanlar, orada kalamaz mıydı?
Ne yazık ki, siyasi krizlerin artık yeni ekonominin çok hassas dengelerinde sarsıntılar yaptığı, hala yeterince anlaşılmış değil.
Devleti yöneten bazılarının, yeni ekonomideki deyimlerin değil işlevlerini bilmek, onları işittiklerini bile sanmıyoruz.
2. Dünya Savaşı'nın bittiğini bilmeyen ve 50 yıldır ıssız pasifik adalarında yaşayan, gördüğü ilk Batılı turiste - düşman diye - saldıran eski Japon askerleri gibiler.
Cumhurbaşkanı Sezer, deneyim elde etti.
Ortamı gerebilecek söylemlerden özenle uzak duruyor.
Ama ya diğerleri?
Hiç ders almış gibi değiller.

TELEKOM gerginliği, ekonomide deprem...
Buğday alım fiyatları, ekonomide deprem...
Jandarma tartışmaları, ekonomide deprem...
Bunlar, "devlet adamlığı" disiplini içinde, kapalı devre konuşmalarla çözülecek ve topluma yansıtılmayacak konulardı.
Durduk yerde üretilen bunalımlardı.
Ama... Diller tutulamıyor.
Siyasi iktidar da sanki bir "ortak Hükümet" değil de "egemenlik parselleri olan bir federasyon."
Ortaklar, omuz omuza değiller... Sanki birbirlerine tahammül ediyorlar.
Bakanlar, yarın seçim varmışçasına kendi tribünlerine oynuyorlar.
Yazık değil mi?
İşte dün ekonomi gene gitti, geldi.
Yüksel Yalova'nın nedeni anlaşılmaz konuşmaları yüzünden.
Ancak... Gene de Yalova'nın "olumlu puanını" teslim etmeliyiz.
Hiç değilse yaptığı yanlış ve sebep olduğu tahribat nedeniyle istifa edebildi.
Pişkinlik yapmadı.