Türkiye ve Rusya “ortak devriyesi” başladı.
Kamışlı’nın önünden geçerek 10 km’lik şeridin denetlenmesi çok önemlidir.
Kamışlı’nın PKK için özel anlamı var.
Abdullah Öcalan’ın Şam’daki konutunun yanı sıra Kamışlı’da da bir yerleşkesi vardı.
2 yıl önce, 18 Ekim 2017’de bu köşede şöyle yazmıştım.
..................
1990’lı yılların başında Bekaa Vadisi’nde konuştuğum Abdullah Öcalan, “Bunlar (Barzani ve Talabani) ölene kadar itişip kakışırlar” demişti.
Apo “kendine Talabani’yi daha yakın” hissederdi.
Şöyle bir tanım yapmıştı:
“Barzani demokrasiye inanmaz. Sonunda ‘melik’ olmak hevesindedir.
Talabani ise daha az otoriterdir.
Bizi destekler...”
.......................
Gerçekten...
Bu konuşmadan birkaç yıl sonra Barzani kuvvetleri Erbil’e girip Talabani’nin ofisini basmışlardı. Barzani orada ele geçirilen bir video kaydını Ankara Temsilcisi aracılığıyla bana da göndermişti.
Banttaki görüntüler şöyleydi:
Talabani, Öcalan’ın Suriye Kamışlı’daki yerleşkesini ziyaret ediyor. (Sıralanmış, selam duruşunda çok sayıda silahlı PKK’lının önünden geçerek yürüyorlar birlikte.)
Oturup sohbet ediyorlar.
Talabani Türkiye’nin Şam Büyükelçisi ile hafiften dalga geçiyor. (Kamışlı’ya gelmeden Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği’ne gittiğini, ona “ ‘Abdullah Öcalan Kamışlı’da mı?’ diye sorulduğunu” ve “Vallah bilmem” cevabını verdiğini anlatıyor, gülüşüyorlar.)
Öcalan’dan o sıralarda yeni yeni yayılmaya başlayan cep telefonlardan istiyor. Dahası...
Para yardımı istiyor.
Abdullah Öcalan “Artık para sıkıntımız kalmadı, hatta banka kurmayı da düşünüyoruz” diyor.
“Karşılıklı dayanışma” söylemleri uçuşuyor.
........................
İşte PKK’nın ve türevi YPG, SDG’nin Kamışlı’dan çıkıp 30 km güneye çekilmesi bu açıdan “simgesel” olarak da önemli.
PKK’nın Suriye’deki tek silahlı PKK’lıların bulunduğu coğrafyaydı Kamışlı.
Büyük PKK kampı ise Lübnan’ın -gene Suriye kontrolündeki- Bekaa Vadisi’ndeydi.
“Barış Pınarı Harekâtı”nı izleyen Soçi Mutabakatı’yla PKK Suriye’deki en eski, sembolik değeri olan köklerinden kopmuş oluyor.
O gülüşmelerin silinmesidir.
......................
Rusya “Soçi Mutabakatı” gereği kontrolü altındaki 30 km’lik sınır boyunun PKK ve türevlerinden “tamamen boşaltıldığını” Türkiye’ye resmen bildirdi.
“Hâlâ kalıntılar olursa, sızmalar yapılırsa TSK’ya karşı onları korumayacağını” da açıkladı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Sınır boyunca 30 km’lik derinlikte terörist unsurlar saptanırsa temizlenir” mesajını da yazın bir kenara.
Rusya’nın, ABD’ye kıyasla “sözünde durma duyarlılığı” çok daha yüksek.
.....................
Bununla beraber, PKK’yı ve türevlerini büsbütün karşısına aldığı ve alacağı da söylenemez.
Çünkü...
Bu kartı tamamıyla ABD’ye kaptırmak istemez.
Ama...
S-400’leri Türkiye’ye satarak NATO’da yarattığı çatlağı büyütmek, Türkiye’nin ABD’yle arasındaki makası daha da açmak için Ankara’yı uzaklaştırmayacak kadar ölçülü olacak.
İdlib’de uyguladığı ince ayarlı Türkiye politikasını, Türkiye’nin PKK’yla mücadelesinde de sürdürmeye çalışacaktır.
Türkiye’yi kırmayacak ama PKK ve türevini de arka planda elinde tutacak formüller deneyeceği söylenebilir.