Fazıl Say tek boş olmayan devasa Volkswagen Arena’daki sahneden çok ilginç bir duyuru yaptı.
Şimdi ilk ve son kez çalınacak
1’er dakikalık müzik.
Beethoven’ın 4 sonatından 1’er dakikalık bölüm.
Sonra da şef Murat Cem Orhan yönetiminde senfoni orkestramız bunları senfoni olarak seslendirecek.
Sonatlar tek enstrüman, piyano için yazılmıştır.
Ben kendimi Beethoven’in yerine koydum.
“Acaba Beethoven bu sonatları senfoni olarak yazsaydı, notalara nasıl dökerdi?”
İşte bunu yaptım.
Önce...
Ben 1 dakika sonat olarak piyanoda çalacağım.
Sonra da Murat orkestramızda bunun senfoni haline getirdiğim notalarını seslendirecek.
Evet...
Bu, dünyada bir ilk.
Ve... Bir daha tekrarı da olmayacak...
...................
Gerçekten tarihi bir olaydı. Salonda bir mutlak sessizlik.
Tıpkı “uzay sessizliği...”
...................
Piyanosuna geçti. İlk sonatı çaldı...
Önce sonatlar, sonra onların şef Murat Cem Orhan yönetimindeki orkestradan senfoniye dönüştürülmüş senfonileri...
Beethoven’in ünlü “Ay Işığı” ve “Fırtına” sonatları ve diğer iki sonat daha...
....................
Bütün salon ve balkonlarda herkes ayakta... Muhteşem ve duygu yüklü dakikalar.
Böyle “çok özel” dakikalara tanık olmak nasıl da büyük bir ayrıcalık. Unutulmayacak bir anı...
....................
Fazıl Say’ın o gece artık “geleneksel” denebilecek yıl sonu konserinin ortasında bir parantezdi yaşanan 8 dakika.
Birinci bölümde Say’ın “Umut (Hope)” adlı 4’üncü senfonik eseri çalındı. Bu yapıtın dünya prömiyeri 25 Ağustos 2018’de Dresden Filarmoni Orkestrası tarafından gerçekleştirilmişti.
“Savaşların, zorlukların ve terörün olduğu bir kötü dönemden geçerken, dünyanın aydınlık bir zamana varması hissiyatıyla” yazılmıştı.
Terör bölümünde bir yılbaşı gecesi yaşanan “Reina katliamı” da notalara yansıtılıyor.
Ama...
Bütün bunlar bitsin ve aydınlığa çıksın istiyoruz. İşte senfoninin adı olan “Umut” bu.
....................
İkinci bölümde ise “Su (water)...”
“Mavi Su”, “Kara Su” ve “Yeşil Su” olmak üzere 3 bölümden oluşuyor.
Fazıl Say şöyle anlatıyor:
Bu eseri zor
günlerimde çok severek kendime tedavi bularak yazdım. Tedavi et, tüm doğallığında tedavi ol. Tek bir şey düşünmeden su ol dedim.
.....................
Fazıl Say konserin bitiminde defalarca, defalarca, defalarca sahneye çağrıldı.
Müthiş bir alkış seliydi.
Volkswagen Arena’da unutulmayacak bir gece.
Mazhar Alanson Şeffaf Oda’da...
2020’ye çok az kaldı. Biz bugünden Şeffaf Oda’da yeni yılı kutluyoruz. Yılbaşının simgesi kokinalar ve simli, yaldızlı mumlar, dekorumuzun yılbaşı özel ayrıntıları...
“Yılbaşı özel Şeffaf Oda” konuğum ise usta sanatçı Mazhar Alanson.
Mazhar da dekorumuzla uyum içerisinde...
Mazhar’ın “Yazan Aşık” adlı albümü yeni çıktı. Programa albümün de adını taşıyan çıkış şarkısı “Yazan Aşık”la başlıyoruz:
“...Ben mısra peşinde
Her mevsimle barışık
Mısralarım basit manalı
Bilsinler yazan âşık
Bana kızıyorsun...
Sonra bir merhamet aniden
Beni affediyorsun
Seni sevmeme budur neden
Aşk vadisinde
Batağa düşmüş eşek
Çırpındıkça batar da batar
Bu aşkı nasıl tarif etsek...”
Her şarkısı yaşamından derin izler taşıyor.
8 şarkının da söz ve müziği Mazhar Alanson’a ait. Mazhar Alanson anlatıyor:
“Bu albümün çıkışı çok kolay oldu, MFÖ albümlerinde şarkı sıralaması için bile aylarca tartışıyor ve sonra karara varıyorduk.
Üç kişi orta yolu bulmak zaman alıyordu. Bu
albümde her şeye tek
başıma karar verdim.”
..................
Programdan önce şarkı sözlerinin olduğu dosyayı alıyorum. Şeffaf Oda’da tek tek şarkı sözlerini yorumluyoruz.
“Her şarkıyı nerede ve nasıl yazdığını” anlatıyor.
Albüm fotoğrafları ise eşi Biricik Suden’in kadrajından...
..................
Mazhar en sevilen şarkılarından olan Sarı Laleler’i de Şeffaf Oda’da söyleyip, öyküsünü paylaşıyor. “Sarı Laleler”i Biricik’e Hollanda’da yazmış. Para çekmek için dışarıya çıkmış. Bir kafede oturmuş ve biriyle uzun saatler sohbet etmiş. Eve geciktiğini anlayınca çiçek pazarından bir demet sarı lale almış ve Biricik’e getirmiş. Ardından bu ölümsüz şarkı çıkmış. Mazhar eşi Biricik’e olan aşkını ve yaşadığı zorlu süreci de tüm samimiyetiyle anlatıyor.
Portaxe’ın Boğaz manzarasında Mazhar Alanson ile keyifli, müzikli pazar sohbeti...
Serginin başyapıtı önünde
Yapıtları sınırların ötesinde yüksek düzeyde değerlendirilen sanatçılarımız arasındaki Ahmet Güneştekin’in “doğum günü” de sıra dışı...
Hafta boyu etkinliklerde, sergisinde, dost meclislerinde kutlandı.
Galeri gibi stüdyosunda ve konutunda, Pilevneli Sanat Galerisi’nde, arkadaşlarının evlerinde.
Bunlardan ikisi...
Elif Dürüst’ün Anadolu yakasındaki evindeki davet müzikli ve neşeliydi.
Bütün dostları bir aradaydı. (*)
En büyük ve kutlama serisinin son pastasını da kesti.
.....................
"Doğum günü" anons edilmeden bir de yemek daveti oldu.
Dokuz yıl aradan sonra Güneştekin’in ilk büyük sergisinin düzenlendiği Pilevneli Galeri’de “az sayıda konuklu” bir yemek.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, daha önce açılışına geldiği ama o kalabalıkta bir sosyal etkinlik gibi kalan sergi ziyaretinden sonra, bu kez eşi Dilek İmamoğlu ve danışmanı meslektaşımız Şükrü Küçükşahin ile geldi.
Sakin ortamda her yapıt için ayrı ayrı Güneştekin’den bilgi alarak sergiyi dolaştı.
Ardından da serginin başyapıtı önünde kurulan masada birkaç gazeteci ve eşleriyle yemekteydi.
Konuşmalar “sanat” ağırlıklıydı.
En çok da değerli sanatçı dost Zülfü Livaneli’nin kulakları çınladı.
...................
Ahmet Güneştekin’e böyle sanat yapıtları üreteceği, mutlu ve başarılı çok yıllar dileğiyle...
(*) Son anda çıkan bir zorunluk sebebiyle, ne yazık ki katılamadım.