Türkiye, hemen hemen aynı zamanda 2 büyük operasyon için masaya yatırıldı.
Birincisi... Ekonomi sisteminin yeniden sağlığa kavuşturulması için "by - pass" ameliyatı.
İkincisi... Türkiye'nin temizlenmesi amacıyla bağırsak boşaltma ameliyatı.
Hala sürüyor.
Bu ameliyatlardan değil ikisi birden... Sadece biri dahi, toplumu halsiz düşürebilir.
Sancılar, siyasi kriz olasılıkları birbirini izler.
O nedenle... Türkiye'den manzaralara, biraz daha anlayışla bakmak gerekir.
Bir örnek verelim...
İsrail'de enflasyon yüzde 500'lerden 2 yılda yüzde 10'un altına indirildi.
Bu başarıyı gerçekleştiren Başbakan Şimon Peres, fiyatları ve ücretleri donduran, döviz kurunu sabitleyen en katı programı, hiç ödünsüz uygulamıştı.
Ekonomiye sanki çelik korse giydirilmişti.
Peres, konuşmamızda şöyle demişti: "Öyle zaman oldu ki, artık başında bulunduğum partimde bile yalnız adamdım. Dalga dalga kabaran toplumsal tepki nedeniyle en yakın çalışma arkadaşlarım bana selam vermiyorlardı. Ailem bile, İsrail halkının çektiği ekonomik sıkıntılar nedeniyle beni eleştiriyordu. 'Ya yanılıyorsan? Ya bunca sıkıntı boşa gidecekse? Ya bundan önceki ekonomik programlar gibi bu da çökecekse?' diye kuşku yüklü sorular yöneltiyorlardı.
Gene de... Doğru bildiğim yolda tek başıma ama dimdik yürüdüm.
Birinci yıldan sonra enflasyon iyice düşmeye başladığında, artık yeniden selamlanır, konuşulur bir adam olmuştum.
Ve ülkem için hedeflediğim sonucu aldım."
Şimon Peres, bir mucizeyi gerçekleştirdi.
Şimdi Türkiye'de de Şimon Peres'in yürüdüğü çetin yolun benimsenmesi gerekir.
Bu misyonu, Hükümet'teki liderler üstlenmeli.
Kemal Derviş'i kendilerine "rakip" ya da "dördüncü parti" olarak görmemeliler.
Çünkü... Siyasal sorumlu onlardır.
Derviş ise bir bakıma sadece kılavuzdur... Pusuladır.
Ama... Eğer 3 lider olayı böyle görmezlerse, TELEKOM'dan buğday fyatlarına çeşitli konularda, ateşteki kestanelere uzanmayıp ellerini yakmak istemezlerse, o zaman Şimon Peres misyonu bir başkasına kalır.
İşte Kemal Derviş'i "teknokrat" konumundan alıp, bütün okların hedefi olan "simgesel bir Şimon Peres siyaset koordinatına" oturtan ve ona ekonomik programın sahibi imajını veren neden, belki de budur.
Ancak fark var.
Peres, parti lideri ve başbakandı.
Derviş ise partisiz ve neredeyse bir konuk bakan.
O nedenle... Derviş'in de ne kadar kalıcı olabileceğini göremiyoruz.
Bıkıp, bırakabilir... Bıktırıp, bıraktırabilirler.
Çünkü ekonomi ve siyaset "ne Derviş'le... Ne de Derviş'siz" gibi bir yol çatağına doğru itilmekte.
Biraz da o trajik sapağa, bakanlarla ve liderlerle yeterli diyalog kurmayarak, çok erken siyaset mesajları vererek, "istifa ederim ha" tehditleriyle hem haklı, hem haksız olarak Derviş'in kendisi de yürümekte.
Türkiye'ye ve bunca çekilmiş sıkıntıya yazık olur.
Hükümet de, Derviş de Türkiye'de kaybeder.
Bu son şansa yazık olmamalı.
İkinci operasyona gelince...
Toplumun arınmasında da sancılar, acılar, tepkiler, kuvvet ve egemenlik alanı çatışmaları oluyor.
Bu da doğal.
Nice dükalıklar kuyruklu yıldızlar gibi kayıyor. Nice şatolar temelinden sarsılıyor...
Burada da önemli olan, temizliği yapanların dayanmaları, ayakta kalmalarıdır. Tıpkı İtalya'dakiler gibi...
Ama bir şey daha...
Bir ayaklarını toplum desteğine dayarken, diğer ayaklarını hukuk zeminine basmaya özen göstermezlerse aksarlar.