Yaşam öykülerini bakışlarda tuvallere yansıtan iri kadın gözleri, altlarında imzası olmasa da bilinir ki... Nuri İyem'indir.
İsmet İnönü bir sergisini gezerken, eşi Nasip İyem'in kolundan tutar ve o şakacı haliyle "kocanın kadınlarla arası çok iyi. Kontrol ediyor musun?" diye takılır.
İri gözlü, çatık kaşlı, beyaz yemenili, Anadolu kadını yüzleri, sanata duyarlı her eve giren çok farklı, İyem tarzıdır.
Ama, Akademiden mezuniyet konkuru tablosunun "Nalbant" olduğu pek bilinmez.
Bu tablo nedeniyle, çiçeği burnunda bir akademi mezunuyken mahkum olup, hapse girdiği de...
Tabloda nalbant ve çırağı bir atın ayağına nal çakmaktalar. Çırağının elinde orak benzeri bir keski... Yerde ise bir çekiç...
İşte 1944 yılının zaptiye kafasına göre, orak - çekiçle tam teşekküllü komünist propagandası(!)...
Nuri İyem bu tablo nedeniyle hapse girer. Yıl 1944...
Sanatçının meslek yaşamına başlarken aldığı "ne güzel" bir armağan(!)...
Her desende, hatta tuvallet duvarlarında bile orak - çekiç denetimlerinin yapıldığı ve insanların sorgulardan, işkencelerden geçtiği, hapis edildiği yıllardı 1940'lar.
B>400 kolleksiyoncu ve ailesinden toplanan ve 1500 dolaylarında Nuri İyem resimleriyle oluşan sergi TÜYAP'da...
Nuri İyem hapishanede bir kaç mahkum arkadaşının portrelerini yapar.
Sonra...
Sehpası, boyaları, fırçaları, tuvali hapishane yönetimince elinden alınır.
Sakıncalı sanat yaptığı için(!) resim ona yasaklanmıştır.
Anlattığına göre, mahpusluk neyse, ama, resim yapamamaya dayanamaz. Bir ara intiharı bile düşünür.
Sergideki, Nalbant tablosunun hemen yanında bir başka ilginç tablo; "yolculuk var."
Eminönü Meydanı'nda, şarkı sözlerinin satıldığı 1940'lı yıllarda kırmızılı bir kadın... Kalabalığın arasında mandolin ve akardiyon çalanlar.
Ancak, kırmızılı kadının elindeki şarkı sözlerinin bulunduğu kağıtlar, dönemin siyasi polisi tarafından, komünist bildiri olarak yorumlanır.
Yıllar sonra ise bu tablo, müzayedelerde en yüksek bedelle satılır.
Nuri İyem verilen fiatı duyunca yanındaki eşi ve çocuklarına gülümseyerek şöyle der:
"Oysa, bu tablo yüzünden poliste ne çok dayak yemiştim."
Oğlu Ümit İyem'in anlattığına göre Nuri İyem'in 3 bine yakın yapıtı var. Bunların çok büyük çoğunluğu kadın yüzü ve gözlerinden oluşuyor.
İri, derin, sorgulayan, sessiz çığlıklı, acılı gözler...
Çok az erkek yüzü çizmiş.
Örneğin yakın dostu Rıfat Ilgaz, kendi otoportresi, Heykeltraş Sadi Çevik, oğlu Ümit...
Ancak belki de en etkileyici tablolardan biri ise...
Şimşek çakışlı, çelik mavisi gözleriyle Atatürk resmi... Ata'ın gözleri onun yorumuyla görülmeli..
Nuri İyem'in komünizm propagandası nedeniyle hapse düşmesinden sonra, bir fotoğrafı mezun olduğu Güzel Sanatlar Akademisi kapı görevlilerine verilir.
Böylece bu çok değerli sanatçının, değil Akademi'de ders vermesi, içeri girmesi bile yasaklanır.
Buna karşın...
İyem'in Asmalı Mescit'teki atölyesi alternatif akademidir.
Pek çok resim ustası oradan geçmiştir. Örneğin Ömer Uluç...
Fakat siyasi polise, "burada, gencecik beyinler komünizm propagandası ile yıkanıyor" diye ihbar yağmaktadır.
Hatta, İyem, damadı Bülent Tanla'ya dönemin emniyet müdürünün şöyle dediğini anlatmış:
"Eşim de sizin atölyeye devam etti. Ondan biliyorum ki, atölyenizde sadece sanat yapılıyor. Fakat ihbarlar çok yoğun... Artık direnemiyorum. Siz en iyisi burayı kapatın."
Yazıyı Turgay Gönenç'in İyem'in resimlerindeki gözler ve yüzler için dizeleriyle noktalayalım:
"Her yüz bir öykü yazıyor belki,
Her yüz bir yaşam özeti..."