El Bab’ı kuşatan Mehmetçiğin arkasında 80 milyon insanımızın yürek desteği var.
İçten dileklerimiz “MR sinerjisi” ile üstlendikleri görevi başarıyla sonuçlandıra-caklarına inanıyorum.
....................
Ancak...
Çok zorlu bir misyon olduğunun da iyi bilinmesi gerekir.
Rakka, Musul ve El Bab DAEŞ için “Mahşer’in 3 atlısı” gibidir.
“Askeri” olarak “hayatidir.” Tabanı içinse “İtibar sembolleri”dir.
El Bab’daki DAEŞ organizmasının “MR”ını görmekte yarar var.
Geçirdiğim “virütik grip” boyunca hastanedeki odamda DAEŞ için yazılmış -bana göre- en iyi kitabı -gözümü açabildikçe- okudum. (*)
“Tuğla” kitapta, DAEŞ’ten kaçabilen ve Halep’te kendine bağlı 80 kişilik bir savaşçı grubu kuran Ebu Halid’le yapılmış röportajdan satırlar sunuyorum:
(Ebu Halid’in DAEŞ’teki görevi “El Bab için cephe hattı yerel güvenliğinin eğitimini sağlamaktı.” )
......................
El Bab’da kalan yerli halkın sayısı 100 bin dolaylarında.
Halkı yönetebilmek için DAEŞ “havuç ve sopa” yöntemini uyguluyor.
Önce “havuç...”
Halka “mutlak adalet” inancı sağlamak için zaman zaman iyi yazılmış “senaryolar” uygulanıyor.
Örneğin...
DAEŞ’in bir numarası Bağdadi -diğer pek çok DAEŞ liderleri gibi korumasız, tebdil kıyafet gezerken- kendi kullandığı arabayla bir başka araca çarpar. Aracın sahibi onu tanımaz elbette...
“Yürü mahkemeye” der.
Birlikte mahkemeye giderler.
Bağdadi “kazada suçlunun kendisi olduğunu” kabul eder.
Bunun üzerine hakim, “Halife (!!) Bağdadi’nin araç sahibine tazminat ödemesine” hükmeder.
Olay DAEŞ’in hükmettiği bütün coğrafyada kulaktan kulağa dalga dalga yayılır.
Röportajda, böyle başka “senaryo” izlenimi veren ya da “olmamışı olmuş gibi” halka yansıtan algı operasyonları da anlatılmakta.
Hedef, “Havuç”, halkı DAEŞ’e duygularıyla bağlamaktır.
HHH
“Sopa” örnekleri de sunayım:
El Bab’da zaman zaman kafaların kesildiği meydanda bir de kafes var.
Sigara içmek, akrabası olmayan kızlarla takılmak, saçını ve sakalını kesmek gibi “adi suçlar” işleyenleri 3 gün oraya kapatıyorlar.
Belirteyim ki El Bab’da bir tane bile “berber dükkânı” yok!
Alkol içene 3 gün kafeste kapatılmanın yanı sıra “meydanda 80 kırbaç” cezası da var.
“İhbar” en büyük korku. Halk herhangi birine söyleyeceği, herhangi bir şey yüzünden sürekli korku içinde yaşıyor.
“İhanet” kesin “idam” demek.
“Türkiye’nin desteklediği ÖSO’yla, Suriye istihbaratıyla, CIA, Mossad, Rus istihbaratı ya da başka yabancı istihbarat örgütleriyle çalışmak, kafası kesilerek idamı gerektiren suçlar.”
Kesilen kafalar bir çubuğa geçiriliyor, bedeniyle birlikte 3 gün boyunca meydanda bırakılıyor.
HHH
“Ahlak polisleri” sürekli denetim yapıyorlar. Hoparlörlü araçlarından şöyle anonsları duyulmakta:
“Namaz vakti, herkes camiye! Kapatın dükkânları. Hey sen, kadın, evine git! “
HHH
TV izlenemez.
Gazete olarak sadece DAEŞ’in “Ahbar Devle İslamiyye” yayımlanıyor.
Bu gazetenin yayıncılık anlayışı için “Kobani’nin hâlâ DAEŞ’te olduğu” çarpıtmasını gösterebilirim.
HHH
Yabancı ülkelerden gelen devşirme DAEŞ savaşçıları -Ebu Halid’e göre- “kibirli ve saldırgan...”
Sadece “kendilerinin gerçek Müslüman oldukları” görüşündeler, “El Bab’daki ve Suriye’dekilerin çoğu -onların gözünde- herkes kâfir!”
Her gün herkese “iki dakikalık nefret” izlettirme eziyetine de işaret edeyim.
.......................
İşte böyle bir El Bab manzarası.
Ve bir bölümünün “sadık” hale getirildiği, Ebu Halid’in “zihniyet hapishanesi” diye adlandırdığı El Bab’daki sivil halka zarar vermeden operasyon, bu harekâtın en duyarlı noktası.
El Bab’daki “DAEŞ gerçeği” için aldığım notlara yarın devam edeceğim.
......................
(*) IŞİD - Terör Ordusunun İç Yüzü / Michael Weiss ve Hassan Hassan / Kırmızı Yayınevi