Dünkü yazım “Atatürk hangi takımı tutardı?” sorusunun cevabına odaklıydı.
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş kulüplerinin “Atatürk bizim taraftarımızdı” görüşünü savunurlar.
Atatürk’ün kütüphanecisi merhum Nuri Ulusu’nun hatıralarını derleyen oğlu Mustafa Kemal Ulusu’nun kitabına göre ise Atatürk “Takım tutmuyorum. Hepsini seviyorum. Milli Takım’ı tutuyorum” demişti.
Yazıyı “Atatürk’ümüzü paylaşamıyor olmamız doğal” diye noktalamıştım…
…………….
Hürriyet gazetesinin yıllarca simgesi olmuş, BJK Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış sevgili Fikret Ercan aracılığıyla, BJK yöneticisi Umut Şenol dostumuz bir açıklama gönderdi.
Tarihi değeri nedeniyle Dr. Necati Karakaya’nın kitabından satırları yansıtıyorum…
Böylece sevgili Zübeyde Annemizi ve efsane kulüp başkanlarımızı da anmış olacağız.
Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919 günü Şişli’deki evinde erken uyandı. Samsun’a yola çıkacak olan Mustafa Kemal öğle yemeğinden sonra, yanına validesi Zübeyde Hanımefendi ile yaveri Cevat Abbas beyi aldı. Akaretler caddesindeki evine geldi. Bitişiğindeki Beşiktaş Kulübü’nün hocaları, sporcuları ve Zabit arkadaşları Mustafa Kemal Paşa’yı uğurlamak üzere kapısının önüne yığıldılar. Paşa, “Validem Hanımefendi’yi sizlere bir kez daha emanet ediyorum. Gözüm arkada kalmasın” dedi. Mustafa Kemal Paşa son kez, annesinin elini sokak kapısında öpüp ona sarılırken, Beşiktaşlılar haykırıyordu; “Kalbimiz seninle Paşam. Bizi unutmayınız” Mustafa Kemal Paşa otosundan: “Mutlaka... Mutlaka” diyerek el sallıyordu.
KULÜBE EMANET
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışından günler sonraydı... Zübeyde Hanımefendi’nin Beşiktaş Akaretler Caddesi’ndeki evinin kapısını iki genç hanımefendi çaldı. Kapıyı Zübeyde Hanım açtı. Onları görünce sevinçle içeri buyur etti. Bu iki genç hanıma kendi eliyle pişirdiği kahveleri ikram ederken ilk sözü, misafirlerinden daha yaşlı olanı aldı: “Ziyaretinize hem sizin ellerinizi öpmek hem de bir ihtiyacınız olup olmadığını sormak için geldik” dedi. Zübeyde Hanım teşekkürle şu cevabı verdi: “Paşa Hazretleri Anadolu’ya gittikten sonra sağ olsunlar komşumuz Beşiktaşlılar her gün kapımı çalarak ‘Valide Hanım bir arzunuz, bizlere bir emriniz var mı?’ diye sordular. Bana Paşa Hazretleri’ni hatırlatıyorlar. Onları çok seviyorum. İyi ki Selanik’ten doğruca buraya gelmişim. Paşa Hazretleri her zaman olduğu gibi bu defa da cepheye giderken beni kulübüne emanet etti.” Zübeyde Hanımefendi’nin iki misafirinden büyük olanı Muallime Şekibe Hanım’dı. Eşi Kurmay Albay Galatalı Şevket Bey tutukluydu. Zübeyde Hanım’ın ikinci misafiri Şekibe Hanım’ın kız kardeşi Muallime Adile Hanım’dı. Adile Hanım’ın eşi de Zübeyde Hanım’ın çok sevdiği Yüzbaşı Necati Bey idi. O sırada Necati Bey, Milli Mücadele için Anadolu’ya kaçmıştı. Zübeyde Hanım’ın gözlerinin önüne Selanik’ten kaçışı geldi. Necati Yüzbaşı, Zübeyde Hanım’ı lokomotifin kömürleri arasına saklayarak kışta kıyamette getirmişti.
YÜZBAŞI NECATİ FENERBAHÇELİYDİ
Yüzbaşı Necati Pankoğlu, 1911 yılında Mülazımsani (Üsteğmen) iken Trablusgrap’ta Binbaşı Mustafa Kemal’in yanında İtalyanlara karşı savaşmıştı.
Fenerbahçeli olan Yüzbaşı Necati Pankoğlu, Komutanı Mustafa Kemal’in 1904-1905 yıllarında Harbiye’de Kurmay Yüzbaşı iken 1903 yılında kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü tuttuğunu öğrenmişti. Yüzbaşı, Mustafa Kemal’in “kurucularının subay ve arkadaşları oldukları; eskrim-kılıç, gülle atma, süngü oyunları, güreş sporu yaptıkları için Beşiktaş Kulübü’nü tuttuğunu” her gittiği yerde anlatırdı…
BAŞKANLARIN KARARI
1964 yılında her pazartesi günü Türkiye Ligi’nin İstanbul kulüp başkanları İstanbulspor’un Mısır Hanı’ndaki lokalinde toplanıyordu. Toplantıya katılan kulüp başkanları şöyleydi:
Beşiktaş Hakkı Yeten, Fenerbahçe Dr. İsmet Uluğ, Galatasaray Ulvi Yenal, İstanbulspor Ali Sohtorik, Vefa- Hayrullah Güvenir, Beykoz Ziya Sönmez, Feriköy Dr. Necati Karakaya, Kasımpaşa Mehmet Gür, Karagümrük İbrahim Sevin, Beyoğluspor Napolyon.
Toplantılardan birinde Dr. İsmet Uluğ’un “Atatürk’e silah kaçırması” anısını anlatmasından sonra, kulüp başkanları “Atatürk’ün hangi kulübü tuttuğunu” tartıştılar.
En güzel açıklamayı İstanbulspor Kulübü İkinci Başkanı Enis Pankoğlu yaptı: “Babam Mustafa Kemal’in yanında cephelerde bulunmuş, onun Subayı Yüzbaşı Necati’dir.
Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ı Selanik’ten kaçırıp, getiren Yüzbaşı’dır.
Mustafa Kemal, babam ile Derne Cephesi’nde ve Selanik’te bulunurken ‘Beşiktaş’ı tuttuğunu’ söylemiş.”
Babam hasta Fenerbahçeliydi.
Yönetim Kurulu’nda idarecilik yaptı.
Fenerbahçeli olmasına rağmen, “Atatürk’ün Beşiktaş’a gönülden bağlı olduğunu” her yerde söylerdi.
Annem Adile Muallime ile teyzem Şekibe Muallime Hanımlar, Mustafa Kemal, Samsun’a gittikten sonra, Zübeyde Hanım’ı Beşiktaş’taki evinde ziyaret edip, bir ihtiyacı olup olmadığını sormuşlar. Zübeyde Hanımefendi şu cevabı vermiş: “Sağ olsun Paşa Hazretleri’nin Kulübü Beşiktaş’ın idarecileri, her gün gelip hatırımı sorarlar. Hepsini kendi çocuklarım gibi seviyorum. Paşa Hazretleri ne kadar iyi yapmış, beni buraya getirmiş.”
Bu konuşmadan sonra kulüp başkanları karar verdi:
“Atatürk Beşiktaşlı.”
…………….
Benim de bir notum var.
Sevgili Taha Akyol’un “Hangi Atatürk” başlıklı kitabını hatırlamakta fayda var.
Zamanın ruhuna ve gereklerine göre farklı Atatürk algılarıyla karşılaşırız.
Necati Karakaya’nın anlattığı Atatürk, Cumhuriyet öncesi yılların Mustafa Kemal’idir.
Cumhuriyet sonrası Mustafa Kemal Atatürk ise çok farklı bir konumdadır, Cumhurbaşkanıdır.
Nuri Ulusu kitabında bütün milleti ve bütün kulüpleri kucaklayan Atatürk’ü gene onun sözleriyle anlatıyor:
“Liderlerin takım tutmamaları ve tutuyorlarsa bile belli etmemeleri gerektiğini” söylüyor.
Ve şöyle diyor…
“Bütün takımları severim. Milli Takım’ı tutarım…”
Evet, vurguluyorum.
Atatürk’ümüzü seviyoruz. Sadece Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş değil, Türkiye’deki bütün takımlar ve taraftarlar olarak onu paylaşamamamız doğal.