Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında, Amerika’daki gazete ve televizyonlarda Türkiye’ye karşı çok sert rüzgârlar esiyordu.Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında, Amerika’daki gazete ve televizyonlarda Türkiye’ye karşı çok sert rüzgârlar esiyordu.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit siyasi görüş ayrılıkları nedeniyle yıllardır arasının açık olduğu, Robert Kolej’den arkadaşı gazeteci Altemur Kılıç’ı Başbakanlık’a davet etti.
Ona şöyle demiş:
Altemur, Türkiye’nin sana ihtiyacı var. Seni orta elçi unvanıyla New York’a göndermek istiyorum.
Medyanın merkezi New York’tur.
“Orada Kıbrıs harekâtımızın haklı ve meşru olduğunu bire bir görüşmelerle Amerikan medyasının etkili yazarlarına, TV’cilerine hatta NGO’lara (Non-Governmental Organization/Sivil Toplum Örgütleri) anlatmalısın. New York’ta medyadan ve NGO’lardan önemli kişilerle dostluklarının olduğunu biliyorum.”
Altemur Kılıç, Atatürk’ün en yakın çevresinden Kılıç Ali’nin oğludur.
Milliyetçi damarı güçlüdür.
Ecevit’e ve onun başında olduğu sol harekete karşı olmasına rağmen bu görevi kabul etmiştir.Hem kamu diplomasisini başarıyla gerçekleştirmiş hem de “kapalı kapı ardı” denilen klasik diplomasi kanallarında Ankara’ya yardımcı olmuştur.Bunu anlatmamın nedeni aşağıdaki satırlarda.
..................
Bu harekâtın 3 ayağı var:
1- “Diplomasi”
2- “Askeri”
3- “Kamu Diplomasisi”.
...............
Birincisi...
Şu koşullarda kimse “başarısız” diyemez...
Trump’a telefonda “Madem giriyorsunuz, DAEŞ’le mücadeleyi de siz yapacaksınız” dedirtmek çok önemliydi.Harekât yapılacak noktalardan -sayıları fazla olmasa bile- ABD askerinin çekilmesi önemli işaretti.“Yeşil” olarak yorumlanamaz.
Fakat...
“Turuncu” ışıktı...
“Yol, geçiş üstünlüğü olanındır” demekti.Ayrıca...Türkiye savaş jetlerine, helikopterlerine, insansız hava araçlarına Kuzey Suriye hava sahasının kapatılmaması harekâtın başarısında ciddi katkıdır. Ve...Son olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden “
Türkiye’ye karşı karar çıkmasının” ABD ve Rusya temsilcilerinin oylarıyla reddi Türkiye’nin diplomasi başarısı değil de nedir?Fırat’ın hem doğusunda, hem batısında belirleyici iki süper güç Türkiye’ye karşı tavrı önlemiş oluyor.Türkiye bu harekâtla, BM kararı alınarak “işgalci ve gayrimeşru damgalanamamış” oluyor.NATO’da “ılımlı tutumda.”Başta Fransa olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin, Arapların hatta İran’ın tavırları şu aşamada etkili değil.
..................
İkincisi...
Suriye’ye giren TSK önemli stratejik bazı koordinatları ele geçirdi.“İhtiyat vitesiyle” gerçekçi ilerliyor.Sağlam istihbarata göre vuruyor, sivil hedefleri özenle ayıran nokta vuruşlar bunlar.Suriyeli Arap Kürt ve Türkmen muhaliflerden oluşan “Suriye Milli Ordusu” yerel aşiretlerle ve PKK’nın zorba ve dayatmacı yönetimine karşı kesimlerle diyalog açısından da önemli.TSK’nın deneyimli komutanları ve onların savaş planlarıyla Türkiye elbette gurur duymakta.
.................
Üçüncüsü...
Ne yazık ki harekâtın üzerindeki “eksi.”Başta ABD olmak üzere küresel medyada karşı rüzgârlar esmekte.Dahası...
“Kara propaganda” sayfaları ekranları kaplamakta.
Yaptığımız açıklamalar tıpkı “yangın çıktıkça gönderilen itfaiye” gibi...Sonradan...Alevlerin yükselmesini takiben su sıkmak.Hepsine de yetişmek mümkün olmuyor.
Öte yandan.Dün TV’de Posta Ankara Temsilcisi ve CNN yorumcusu Hakan Çelik’i izliyordum.O da “kamu diplomasisi alanında ne kadar yetersiz kaldığımızı” anlatıyordu.
“Temsilciler Meclisi’nde, Senato’da Türkiye lehinde ses çıkarabilecek tek bir yasama üyesi olmadığından” yakınıyordu.Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha Başbakanlık döneminden bu yana çoğu dış gezisini izlemiştir.
ABD’nin nabzını iyi tutabilecek deneyime sahiptir.İşaret ettiği bu durum ivedilikle çözüm bulunması gereken bir sorundur.
Yazının başında işaret ettiğim anıyı bu mercekten okumakta fayda var.