Geçen hafta Güney Afrika’da tespit edilen ve daha şimdiden “Kovid virüslerinin Frankeştayn’ı” olarak anılan Omicron “küresel maske zorunluğunun” yeniden dayatılmasına neden oldu.
Dünkü Washington Post “Güvenilir maskeler bulmak zor olabilir” başlığıyla okuyucularını uyardı.
Omicron’a “aşıların etkili olup olmadığı” henüz netleşmedi, araştırılıyor.
“Kovid-19 hastaları için bulunan aşılar Omicron’a etkili mi?”, o da araştırılıyor.
Yerküredeki bütün ülkelerde, pandeminin ilk görüldüğü günden bu yana geçerliğini sürdüren “maske” yeniden “cankurtaran simidi” gibi.
Bütün ülkelerde toplumlara “Maske takın” çağrıları yapılıyor.
Washington Post “maskeye bu yeniden yükselen talep dalgasını karşılamakta üretim ve stokların yetersiz kalabileceğine” işaret ediyor.
Özellikle
Dünya, “Delta”dan iki kat daha bulaşıcı “Omicron” virüsünün şokunda.
Önce…
Adından başlayayım.
Kovid-19’un mutasyonları için bilim adamları “kadim Yunan alfabesinin harflerini” kullandılar.
İlk varyant “Alfa” idi.
Son varyant ise “Delta.”
Deltadan sonra gelen harfler
Sahneye yeni bir türü daha çıktı; “Mu” varyantı (Güney Afrika’da görülen, süratle yayılan, çok daha tehlikeli olan B.1.1.529 ya da Nu olarak anılan varyanttan Güney Amerika menşeili ‘Mu’ varyantı farklıdır)...
Bu yeni Kovid-19 mutasyonu da “kaygıyla” tartışılıyor.
“Mu” aslında efsanevi “kayıp kıtanın” adıdır.
İnanışlara göre 14 bin yıl önce Pasifik Okyanusu’nun ortasında batarak kaybolmuş bir kıta.
Keşke bu yeni Kovid-19 varyantı “Mu” da efsanedeki kıta gibi yok olsa.
………………
Soru ve cevaplarla
Dün dünyada “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” anıldı.
…………..
“Farkındalık” yaratmak amaçlı o günün, hüzün yüklü hikâyesini yansıtayım…
……………
Dominik’i halkımız genellikle TV
ekranlarındaki Survivor programıyla bilir.
Hikâyemiz de işte o doğa harikası ülkede başlıyor.
Enrique Mirabal
Avrupa’da yeni bir Kovid-19 dalgası “tsunami” misali yükseliyor.
Buna karşılık Japonya’da ise bir “mucize” yaşanmakta.
Günde 26 bin dolaylarında vaka kaydedilirken eylül ortasında bu sayı 5 binin altına düştü.
Ekim sonunda ise 200’ün altına…
7 Kasım’da -yaklaşık 15 aydır ilk kez- Kovid-19 nedeniyle ölüm kaydedilmedi.
“Sıfır” can kaybı.
Tokyo’da en son geçtiğimiz cuma günü sadece 16 vaka kaydedilmişti.
Gerçekten bir mucize.
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına Türkiye hangi yönetimle girecek? Zamanında ya da erken, hangisi olursa olsun seçim havasına girildi.
Evet...
Cumhurbaşkanı seçimi için yüzde “50+1” tartışmaları...
Ankara’da “açık”, İstanbul’da “gizli” ittifak görüşmeleri...
Seçmen nabzını tutan kamuoyu araştırmaları...
...................
Ancak...
Demokrasiye
Yazıya şu sloganla başlıyorum:
“Herkes Cennet’e gitmek istiyor ama kimse ölmek istemiyor…”
Hepimiz bu güzelim dünyada olabildiğince uzun yaşamak ve ecel geldiğinde elbette cennete gitmeyi isteriz.
Neden böyle bir giriş yaptım?
Gazetem Milliyet 21. yüzyılın yükselen değeri “yaşanabilir dünya” sorumluluğuna katkılarını sürdürüyor.
Bu bağlamda “Glasgow İklim Zirvesi”nden sonra durum ne?
Dünkü New York Times’ta Thomas Friedman yazısına şöyle girmiş:
“Glasgow Zirvesi’ndeki vaatler için çok dürüstçe dile getirebileceğim tek bir slogan var. Herkes cennete gitmek istiyor ama kimse ölmek istemiyor.”
WHO’ya (Dünya Sağlık Örgütü) göre Kovid-19 bugüne kadar 5 milyon can aldı.
Örgütün “resmi verilere” göre verdiği bu rakamın, aslında 15 milyon olması gerektiği tahmin ediliyor.
“Aşıyla” pandeminin üstesinden gelmek mümkündü.
Ama...
Bir yandan “aşı karşıtları”, öte yandan az gelişmiş coğrafyalarda yaşayanların “aşıdan yoksun kalmaları” nedeniyle, pandemi hâlâ küresel mega sorun.
Oysa...
Mavi gezegenimizde aşılar ilk bulunduğunda nasıl da umut ve esenlik rüzgârları esmişti.
İKİNCİ ŞANS