Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen (VDL), hafta başında “Birliğin Durumu” ile ilgili Avrupa Parlamentosu’nda (AP) bir konuşma yaptı. Selefi Jose Manuel Barroso’dan bu yana kısa adı “SOTEU” olarak bilinen “Birliğin Durumu” konuşması, Avrupa Komisyonu Başkanı’nın, Avrupa Birliği (AB) kamuoyuna seslenip, son bir yıldaki çalışmalarıyla ilgili bilgi vermesini, ileride atacağı adımlar ve gerçekleştireceği reformlar hakkında niyetini beyan etmesini hedefliyor. Bu sayede “AB kamuoyu”, 27’lerin kurumsal olarak gittiği istikamet hakkında biraz daha bilgi sahibi oluyor. Bu konuşma yılda bir kez, Eylül ayında ve Avrupa Parlamentosu’nun Strasbourg’daki genel kurul çalışmaları sırasında yapılıyor.
Aslında bunun, biraz da “ABD özentisi” olduğunu söylesek yalan olmaz. Bilindiği üzere ABD, federal bir devlet. Başkan da her yıl başında “birliğin durumu”yla ilgili Kongre’ye hitap ederek, attığı ve atacağı adımlara ilişkin bilgi paylaşır. Bu vesileyle de Kongre üyelerinden, gelecekteki planlarla ilgili destek arayışına gider. ABD’de kurumsal olarak, yani ABD Anayasası’nın 2. maddesinin 3. bölümünün birinci bendinde yer alan yükümlülüğüne dayanarak konuşan ilk başkan 1934’te Franklin Roosevelt idi.
Nelere değinildi?
Ancak VDL’ın, her yıl olduğu gibi bu yıl da AP’nin Strasbourg’daki genel kurul oturumunda “ABD’ye çokça özenerek” yaptığı konuşması, Avrupa kamuoyu nezdinde pek karşılık bulmadı. Göreve geldiğinde AB ile Afrika kıtası arasında çok derin bir iş birliğine imza atmak istediğini vurgulayan VDL, AB-Afrika ilişkilerinin seviyesini, iş birliğinin yelpazesini de derinleştirmeyi hedefliyordu. Oysa maalesef önce Çin, ardından da Rusya, Afrika’da AB’nin önde gelen temsilcilerinin siyasi etki alanlarına “zehirli bir şekilde” son veriyor. Hatta Nijer ve Gabon’daki darbeler, bunun en son örneği. VDL bu husustan neredeyse hiç bahsetmedi bile...
Ve maalesef transatlantik ilişkilere de değinmedi. AB, Ukrayna’daki savaşta Kiev yönetimine en çok mali destek verenlerden. Ama Rusya-Ukrayna savaşının devam ettiği bir dönemde VDL’nin “AB milliyetçiliği” yapmaya çalışıp, NATO’yu göz ardı ederek hiç bahsetmemesi de hayli tepkiye çekti denilebilir. Zira Türkiye’yi bu bağlamda veya genişleme bağlamında istiskal etmiş olması da abes...
VDL için önümüzdeki yaz seçim yılı. Avrupa Komisyonu Başkanlığı’na yeniden aday. Bu yüzden AP milletvekillerinin de desteğine ihtiyacı var. Ancak VDL, AB’yi dünyada konumlandırma fırsatını çok cömertçe harcadı. Türkiye’den aday olarak bahsetmek istemese bile, Ankara’nın tahıl koridorunu ortaya atmış olması, mültecilere ev sahipliği yapması, NATO’nun güney kanadına siper olmasi gibi AB’ye yaptığı stratejik katkı ve çabalara değinebilirdi.
NATO ile kendisini aynı kulvarda hatta üstün görse bile, İttifak’ın Ukrayna’yı silahlandırma çabasının altını çizer, Rusya ve Çin’e karşı AB ile NATO ülkelerinin el ele, omuz omuza çalıştıklarını vurgular, Transatlantik hattının dostluk ve dayanışma halkasının kırılamayacağını gösterebilirdi.
Ama olmadı. Zaten Avrupa ve dünyanın önde gelen kurumlarında çalışan meslektaşlarımın da ağırlıklı olarak VDL’nin dış politikadaki stratejik vizyon eksikliğine işaret etmiş olmaları bir tesadüf değil.
Belçika istihbaratından Çin aygıtları uyarısı
Belçika istihbarat birimleri, belirli aralıklarla ülkenin ve NATO müttefiklerinin güvenliği konusunda uyarılarda bulunuyor. Hatta her yıl tehdit değerlendirmeleri konusunda bir rapor yayınlıyor. Ülkede, üçüncü ülkelerin gerçekleştirdiği istihbarat faaliyetlerine de dikkat çekmeyi ihmal etmiyor.
Bu çerçevede Belçika istihbarat teşkilatı, Brüksel borsasında işlem gören “Proximus, Fluxys”, “Colruyt” gibi şirketler ve devlet birimlerini, Çin yapımı video konferans aletlerini kullanmama konusunda ciddi şekilde uyarıyor. Özellikle pandemi döneminde yaygınlaşan video konferans uygulamalarının ardından ülkeye Çin’den ithal edilen “Yealink” tipi aletlerin güvenlik açısından çok büyük kaygılara neden olduğuna vurgu yapıyor. Belçika’nın AFAD’ı olarak bilinen kriz merkezi ve Brüksel belediyesi gibi kamu kurumlarının da kullandığı bu aletlerin sakıncalı olduğunun altını çiziyor.
Yealink’in diğer Çin firmaları gibi elde ettiği verileri Çin devletiyle paylaşmayı yasal bir anlaşmayla taahhüt ettiğini hatırlatan uzmanlar, bu açıdan dinlenme ve rıza olmadan paylaşılan verilerin ötesinde siber ve teknik güvenlik açıklarının da bulunduğuna vurgu yapıyor.
Dikkat çeken hususlardan biri, bu tür uyarıların her geçen gün artıyor olması. Huawei’nin 5. nesil cep telefonunun antenlerinin ardından şimdi de video konferans ve telefon aygıtları gündemde. Yani transatlantik topluluk kendi teknolojisini üretmedikçe, bu alanda “güvenli” olamayacak anlaşılan.
Gökhan Abur ağabeyime veda...
Kendisini “Rüzgarların Efendisi” olarak adlandırıyordum. Ama sadece rüzgarların değil, bulutların da üstadıydı.
O, NTV’nin meteoroloji editörü ve yüksek mühendis, bense aynı kurumun Brüksel temsilcisi. Ancak bizleri birleştiren, benim yelken ve rüzgar sevdam. Onun da bu konudaki engin bilgisini benimle alçak gönüllülük ve cömertlikle paylaşması...
NTV’ye geldiğim her sefer mutlaka kendisiyle bir araya gelir, sohbet ederdik. Bana sadece rüzgarları, bulutları, yağmurları anlatmadı. Knidos Feneri’ne olan aşkımı paylaştı. Tutkulu bir meteorolog olmanın dışında bence önemli bir hezarfendi. Antik çağın tarifiyle hezarfen değil, hakikaten pek çok konuda hayli bilgiliydi. Müziğe sevdasını bilmeyen yok, ki zaten bu aşkını dolu dolu yaşamıştı. Frank Sinatra, Paul Anka türü müziklere olan müthiş ilgisi de hakikaten göz kamaştırıcı nitelikteydi. O tok ve her zaman nezaket dolu sesi, müthiş ekin sermayesine rağmen, alçak gönüllülüğü, bilgiyi paylaşma konusundaki cömertliği ve dayanışma ruhu da cabası. Hatta böyle bir amansız hastalıkla mücadele etmesine rağmen, Eylül ayının çocuklarının dayanışma ruhuyla, doğum günümü güzel sözleriyle kutlamayı eksik etmedi. Yokluğu, 27 Eylül olan doğum gününde artık dev bir boşluk yaratacak. Güzel ailesine, NTV’deki tüm çalışma arkadaşlarıma ve meteoroloji dünyasında yetiştirmiş olduğu sayısız insana sabırlar diliyorum. Güle güle güzel insan.