ABD Başkanı Joe Biden, göreve gelir Avrupa’nın güvenliğine yeniden sahip çıkacağını açıklamıştı. Hatırlanacağı üzere selefi Donald Trump, NATO’nun varlık sebebini sorgulamış, ABD’nin Avrupa’daki askeri varlığını önemli derecede azaltma kararı almış, müttefiklerden de NATO bütçesine daha fazla katkıda bulunmalarını talep etmişti.
Trump’ın bu tutumu Avrupalı müttefik nezdinde kaygıyla karşılanırken, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin de ellerini ovuşturarak Rusya’nın Avrupa’daki askeri etkinliğini artırmaya yönelik önemli hamleler gerçekleştirdi.
Biden göreve gelir gelmez ABD’nin NATO’yu yeniden kucaklayacağının mesajını iletti, hatta Brüksel’de düzenlenen NATO zirvesinde de mesajını yineledi ancak düne kadar herhangi bir somut adım atmamıştı. Geçtiğimiz Cuma günü nihayet somut adım geldi. ABD Kara kuvvetleri Komutanlığı Almanya ve Belçika’da kapatılması öngörülen 5 karargâhı muhafaza etme kararı aldığını resmen bildirdi.
Bu çerçevede Ansbach’da bulunan Barton kışlası, Kaiserlautern’de bulunan Pulaski ve Mannheim’da bulunan Coleman Barracks göreve devam edecek. Stuttgartet’de bulunan Weilimdorf deposu, Pirmasens’de bulunan Husterhoeh kışlası ve Wiesbaden’de bulunan Amelia Earhart merkezinin de muhafaza edildiğini açıkladı. Pirmasens’de bulunan bir diğer askeri tesis olan Husterhohe kışlası da ABD’nin Avrupa ve Afrika hava kuvvetlerine transfer ediliyor.
Belçika’da da Daumerie kışlası muhafaza edilerek görev kapsamı genişletiliyor. ABD’den Avrupa’ya yapılacak askeri teçhizat ve personel sevkiyatının ana harekât merkezini oluşturacak.
Washington yönetimi, Trump’ın ABD’nin Avrupa’daki askeri varlığını azaltmaya yönelik kararın iptali gerekçesinde Avrupa’da güvenlik konusunda büyüyen ihtiyaç ve artan tehditlere işaret etti. Biden almış olduğu bu karar sayesinde NATO’daki Trump felsefesine de resmen son vermiş oldu. Bununla birlikte ABD’nin Avrupa’ya hızlı bir şekilde asker sevkiyatı yapmasını, Rusya’nın müttefiklere karşı agresif tutumuna yönelik olarak da caydırıcılığını pekiştirecek önemli kararlara imza atmış oldu.
Avrupa kıtasının güvenliğinin İttifak’ın sorumluluğunda olmaya devam etmesi sayesinde de Türkiye NATO üyesi sıfatıyla bu hususta söz sahibi olmaya devam edecek.
Avrupa’da sivil savunma güçlenmeli
Pandemi sürecinde de görüldüğü üzere, savunma ve istihbarat birimleri uyarılarda bulunuyorlar, ancak siyasiler pek kale almıyorlar. İstihbaratçıların kaygıları her zaman uzun vadeye yayılır. Siyasetçiler ise anı yönetmeye çalışırlar. 2008 yılında pandemi riski konusunda siyasetçileri uyarmaya çalışan ve bu konuda hazırlıklı olunması gerektiğine işaret eden Amerikan, Fransız, İngiliz istihbarat ve güvenlik birimleri seslerini duyuramamıştı. Rusya’nın Ukrayna sınırına yaptığı yığınaklar konusunda da uyarıda bulunmuşlardı ancak siyasiler harekete geçmek için Rusya’nın hakikaten Kırım’ı işgal etmesini beklediler. Zaten iş işten geçmişti. Pandemi sürecinde de güvenlik birimlerinin uyarıları bulunuyordu. Ancak uzun süre kimse pek kulak asmadı. Almanya belki bir istisna olarak not edilebilir. Ancak istisnalar kaideyi bozmaz.
Bugünlerde ise Belçika’da önemli bir tartışma yaşanıyor. Zira ülkede yaşanan doğal afetler ve özellikle sel felaketi esnasında sivil savunma konusunda yaşanan eksiklikler konusundaki sorumluluklar enine boyuna tartışılıyor. Hatırlanacağı üzere 2017 yılında Belçika’da sivil savunma reformu gerçekleştirildi. Dönemin başkanı olan Charles Michel ve koalisyon ortakları ülkede sivil savunma ihtiyacının kısıtlı olduğunu ileri sürerek personel ve malzeme miktarını ciddi ölçüde azalttılar. Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte artık sivil savunma ihtiyacını çok azaldığına işaret eden Michel, sivil savunma kışla adedini 2’ye, gönüllüler dahil personel sayısını 457’ye indirmeyi kararlaştırdı. Bir başka değişle 810 kişinin işine son vermiş oldu. Sivil savunmanın görevlerinin önemli bir bölümünü de itfaiye birliklerine transfer etti. Güvenlik birimlerinin itirazına rağmen, yasa kabul edildi ve 2019’da yürürlüğe girdi. Ancak o tarihten bu yana Michel AB Konseyi başkanı oldu. Belçika da, Hollanda, Fransa, Almanya ve Avusturya gibi çok ciddi yıkımlara neden olan, on binlerce kişinin sokakta kalmasına, köprülerin yıkılmasına neden olan ciddi doğal afetlerle karşı karşıya kaldı. Sivil savunma yetersiz, itfaiye de görevini yerine getiremedi.
Oysa güvenlik birimleri, küresel ısınmadan kaynaklanan doğal afetlerin artarak devam edeceğine işaret ediyorlar. Ayrıca Kovid-19 gibi salgınların, yangınlar ve teröre dayalı kimyasal ve biyolojik tehditlerin arttığına işaret ederek, sivil savunma kuvvetlerine eskisi kadar hatta daha fazla ihtiyaç duyulduğuna her fırsatta dile getiriyorlar. Zira orduların da istihkam birliklerinin de bu doğal afetletle de mücadele etme hususunda güçlendirilmeleri gerek. Bu husus sadece bir güvenlik meselesi değil, ülkelerin yurttaşlarını ve ekonomiyi de korumak için son derece önemli. Küresel ısınmadan kaynaklanan doğal felaketler bir şehir efsanesi değil gerçek. Pandemide de olduğu üzere bu hususa hazırlıklı ülkeler ayakta kalabilecek. Sair ülkeler ise kaderlerine terk edilecekler. Üstelik Sivil savunma Ar-Ge, ekonomi, ticaret, eğitim, istihdam alanında çok büyük katkılar sağlıyor. Bu alana harcanacak olan para ne olursa olsun doğal felaketin yaratmış olduğu yıkımın maliyetinden daha düşük olacağı kesin.
MOMU kapılarını yeniden açtı
Anvers moda müzesi nihayet kapılarını yeniden ziyaretçilere açtı. Pandemi sürecinden istifade eden müze uzun bir tadilat döneminden geçti. Anvers dünyanın sayılı moda başkentlerinden. İnsanların aklında Paris, Londra, New York ve Milano gibi şehirler geliyor tabii. Ancak Anvers Moda Güzel Sanatlar akademisi 2016 yılında dünya sıralamasında 4’üncü sırada yer alıyor.