Gani Müjde

Gani Müjde

-

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       "URFA'da Oxford vardı da biz mi okumadık" atasözünün mucidi olarak Urfa'ya ilk gelişimdi.
       Yıllar önce sahnede çok iyi İbrahim Tatlıses taklidi yapan Uğur Yücel'e yazdığım metnin içinde bir cümleydi bu. Sonra baktım İbo her yerde gururla aynı cümleyi tekrarlıyor, demek ki şekerden karınca yaratan Rabbim yaşarken bir atasözümü görmeyi bana nasip etti dedim.
       Ama Urfa'yı bilmiyordum.
       Bütün bildiğim Halilü'r - Rahman Gölü, İbrahim Tatlıses, lahmacun ve Nuri Sesigüzel'den ibaretti.
       Bir de bir türkü vardı yanık yanık söylediğim.
     "Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar aman aman".
       * * *
       AYDIN Doğan Vakfı karikatür sergisinin Urfa'daki açılışına ve paneline katılma teklifi beni bu yüzden çok heyecanlandırdı.
       Üstelik ekip de sıkıydı. Sabah gazetesinden Salih Memecan, Marmara Üniversitesi Doçenti Gürbüz Doğan Ekşioğlu ve tornacı olmayı kafama koymuşken beni mizahçı yaparak kötü yola düşüren Oğuz Aral abim.
       Hemen Naomi Hanım'ı aradım. Gene telesekreteri çıktı, not bıraktım. "Karabiberim ben Urfa'ya gidiyorum. Sana isot da alıcam. Öptüm bay"...
       * * *
       YILLAR önce karşısında tir tir titrediğimiz Oğuz Abi başöğretmen olarak önde biz arkada ver elini Urfa...
       Vakfın yöneticileri Işın Hanım ve Orhan Bey Urfa'daki otellerde yer bulamadıklarından (bizim gelişimizin şehirde yarattığı heyecan dalgasına bakın) gece de Gaziantep'te kalacağız.
       (Bu arada bu şehirleri savaşarak geri aldığımız için biz Şanlı ve Gazi diyoruz peki ya kaybeden Fransızlar n'apıyor? Onlar da kaybetmenin acısı ile ÇorakUrfa, GidersegitsinAntep diyor olmasınlar sakın.)
       Urfa'ya ayak basar basmaz havaalanında bin kişiye yakın bir kalabalık ve önde davul zurnalar gördüm. Hatta davulcunun biri pistin ortasına kadar gelmiş, gelen giden uçaklara tokmağı ile yol gösteriyor.
     "Eh Urfalılar da abartmışlar Oğuz Abi. Ne gerek vardı bu törenlere" dedim, başöğretmenim Huysuz İhtiyar Oğuz Abi enseme bir şaplak patlatarak, "Şapşal, onlar sana değil uçaktaki bakana gelmişlerdir" dedi.
       Uçaktayken de korktuğumu görünce, "Bu uçak mutlaka yere inecek, ama öyle ama böyle" demişti. Her zaman olduğu gibi gene haklı çıktı ustam.
       * * *
       URFA'yı bıraktığım gibi buldum. Bir hipnoz seansında hipnozcum benim 700 yıl önce Urfa'daki Harran Üniversitesi'nde uçak mühendisliği kürsü başkanı olduğumu söylemişti. O zamanlar çok etkisiz ve görevleri iyi bilinmeyen bir kürsüymüş. İşte o günden bu yana pek değişmemiş Urfa.
       Bizi önce bir otele alıp çay, kahve içirmek istediler.
       Urfa'nın yöresel kahvesi mırra içicez. Oğuz Abiye de söz vermişim. Garsonu çağırdım. Mırra istedim.
     "Mırra yoktur abey. Kapuçino, ekisprisesso vardır" dedi.
     "Urfa'nın meşhur ekispiressosundan" içip panele yöneldik.
       Panelin yapılacağı Şair Nabi Kültür Merkezi gayet hoş bir salon. Tiyatroculara duyurulur.
       Paneli başöğretmenim Oğuz Abi yönetti ve hiçbirimizi konuşturmadı. Hatta sinemada mizah konusunu iyi anlatamadım diye elime cetvelle vurup kulağımı çekti.
       Panel bitince dostların arasında buldum kendimi.
       Urfa Eğit - Sen şubesi yöneticileri bürolarında kitap - üstelik yasal kitap - bulunduğu için altı aydır kapalı olduklarını anlattı.
     "Öğretmen adam kitap okuyup da noolucak. Az bile yapmışlar" dedim, gülüştük.
       Oradan da Aydın Doğan Vakfı 13. Uluslararası Karikatür Yarışması'nın Urfa sergisini açmaya gittik.
       Urfa'da bir karikatür sergisini izlemek için nasıl bir izdiham yaşandığına gözlerimizle şahit olduk ve akşam konaklamak için Gaziantep'e doğru yola çıktık.
       Yol boyunca Salih Memecan başını cama dayayıp uyudu, Gürbüz Doğan cep telefonu ile ilgili olarak konuştu, şoförün yanında oturan Oğuz Abi de yoldaki trafiği düzenleyip hatalı sollama yapan kamyonculara küfür etti.
       * * *
       AKŞAM Antep'teydik.
       Ben hemen kendimi sokağa attım. Amacım şehirde tek başıma dolaşmak. İki adım atınca enselendim tabii... "Gani Müjde?!."
       "Evet o benim". Antep'te bilgisayar işleri yapan Emre ile şehrin caddesini voltaladık biraz. Bana şehri anlattı. Mutfağı ünlü Antep'in iyi bir lokantasını sordum. "Valla biz pizzacıda yiyoruz abi" dedi.
       Otele döndüm kızlı - erkekli kalabalık bir bankacı grubu masalarına çay içmeye çağırdı beni, martini içtim. Sonra elinde rakısı Oğuz Abi geldi, bu keyifli insanlarla yapılan küçük ve programsız panel sonrasında sabah baklavacıda buluşmak üzere dağıldık. Urfa'dan Antep'e kadar yaptığım bu yolculuktan şunu anladım.
       Güneydoğu'nun sadece havası sıcak değil...

     1- Dikiz Aynalı Evler.
       Urfa'da anlattılar. Manisa'nın Demirci ilçesindeki evlerin pencerelerinde tuhaf bir şekilde otobüslerde kullanılan dikiz aynalarının olduğunu görmüş bir arkadaşım.
       Örneğin dört katlı bir apartman ve her katın penceresinde otobüslerde kullanılan dikiz aynaları.
       Neden dersiniz?
       Haftaya anlatıcam. Biraz merak edip soruşturun istedim.
     2- Diyar - ı Bekir'deyiz.
       16 Mayıs Cuma günü Metin Üstündağ, ben ve Muhsin Kızılkaya Diyarbakır'da imza günü yapıyoruz. Ayrıntıları ben de çok iyi bilmiyorum. Afişlerden okuyup nerede yapacağımızı siz öğreniverin bir zahmet. Eğer o güne kadar ararsa Naomi Hanım'ı da getiririm o da kitaplarını imzalar.

       * Fener şampiyon olamadığı için saçlar kesilecek. Saçlar hazır kesilmişken askere gidilecek.
       * Bana fahişe tipli diyen Rüştü'ye dava açılacak. Bunu ispatlaması istenecek.
       * Bundan vazgeçilecek.
       * Rüştü'ye cevap verilecek. "Ağzına geleni söyleyeceğine, eline gelen topları tutsaydın şimdi şampiyonduk" denilecek.


Yazara E-Posta: G.Mujde@milliyet.com.tr