Gani MÜJDE
SEVGİLİ çocuklar, mini mini birler, çalışkan ikiler, tembel üçler , nefis yüzde onlar...
Bugün sizlere, yüce ahlaktan bahsetmek istiyorum.
Ahlak, Fransızca'dan türeme bir kelime olup, 'Ahlaquie'nin günümüze değişerek gelmiş karşılığıdır.
Çift şeritli otoban anlamına gelir.
'Yüce ahlak' ise, bu çift şeritli otobanda insanın istediği gibi at koşturmasıdır.
***
Ahlaquie adlı kelime, Rusça'da Ahlakeviç şeklini alır.
Rusça'daki karşılığı da, bankaları batırıp ondan sonra sorumluluk almamaktır.
O yüzden, zaman zaman ne kadar yüce ahlaklı olduğumu düşünürüm ve mutluluktan uçasım ve uçurasım gelir.
İnsan ahlaklı olmalıdır sevgili minikler. İsterseniz önce kopya çekelim, sonra da bu fiili...
Ben ahlaklıyım, sen ahlaklısın, biz ahlaklıyız...
Bir de ahlat var; bir ilçemiz... Onun bu konuyla ilgisi yok mini mini birler, çalışkan ikiler, tembel üçler ve nefis yüzde onlar...
Bakınız sevgili yavrularım, size ahlak üzerine yine bir politikacı eşi olan Misis Clinton'un yazısından bir alıntı yapmak istiyorum.
"Satılık Honda... 1996 model 45.000 km de. Müracaat Hilmi Usta"..
Sanki yazı böyle değildi ama, bilmiyorum. Acaba kestiğim gazete küpürünün arkasını mı yazdım? Hah öyle tabi... Hillary Hanım'ın yazısı küpürün arkasındaymış.
Yazıyor işte; "Ahlaksız toplum çöker".
Bakın, ne güzel söylüyor.
Toplum ahlaksız olursa çöker mini mini birler, çalışkan ikiler, tembel üçler ve nefis yüzde onlar, ama birey ahlaksız olursa ona bişey olmaz. Toplum düşünsün...
Sevgili çocuklar, sizlere biraz da mutluluktan bahsetmek istiyorum.
Mutluluğun dört tane anahtarı vardır.
1- Yeniköy'deki yalının anahtarı.
2- Kuşadası'ndaki çiftliğin anahtarı.
3- Connectickut'taki otelin anahtarı.
4- Hangi eve ait olduğunu bulamadığım bir anahtar daha.
Bu anahtarlara sıkı sıkı sarılmalıyız sevgili çocuklar.
***
Mutluluğu bulmak için de size 3 sihirli formülden söz edeceğim.
1- Okuyun... Mutlu olmak için, okumak şarttır. Özellikle resmi gazetedeki ihaleleri okuyun.
2- Düşünün... Düşünmek insanın ufkunu açar. "Ben bu işten nasıl yırtarım? Amerika'ya en çabuk nasıl tüyerim?" Bütün bunları şimdiden düşünmek lazımdır sevgili çocuklar...
3- Ruhsal dünyanızın derinliklerini aşırın. Pardon araştırın... Ruhsal dünyada birçok sır vardır. Ben eğer ruhsal dünyamın derinliklerine dalmasaydım, daha önceleri Rus çarı ve Amsterdam kırmızı fener sokağında çalışan bir hayat kadını olduğumu öğrenemezdim.
Şimdi minik beyinlerinizle, "Hayat kadını ne demek? Benim annem de 'Hayatı seviyorum' diyor, acaba o da hayat kadını mı?" diye düşündüğünüzü biliyorum.
Belki öyledir, belki değildir, ama bu kelimenin anlamını büyüyünce öğrenirsiniz. Hatta bana gelin, mektebe birlikte gideriz sevgili mini mini birler, çalışkan ikiler, tembel üçler ve nefis yüzde onlar...
Sözlerimi Latince bir atasözü ile bitirmek istiyorum:
"Veni vidi vici".
Anlamını bilmiyorum aslında.
Marllboro paketinin üstünde yazıyordu, alıntı yaptım...
Biz bir tek "el" biliyorduk, o da Rafet el Roman... Demek ki başka eller de varmış yaban ellerde...
- Hey, çok güzel yağıyorsun. Adın ne senin?
- Nino... El Nino...
****
Ankara'da gazeteci döven polislerden birinin tarihe geçecek savunması:
"Bir polis ağabeyimin dövdüğünü görünce, dövülmesi gerektiğine karar verdim".
Afferim sana...
****
Orhan Pamuk anlatmıştı. Şişli'de yürürken Bomonti'nin oralarda yoksul bir semt kahvesinde buluvermiş kendini. Masada oturmuş gazete okurken, birinin kendisine baktığını görmüş. Bakan adam az sonra yanına sokulmuş Pamuk'un...
- Abi, sen Orhan Pamuk musun?
Orhan Pamuk yoksul bir semt kahvesinde tanınıyor olmanın şaşkın mutluluğu ile ve adamın kitaplarını okuduğundan emin sormuş:
- Nereden tanıdın beni?
- Ceketinden abi...
Bunları şunun için anlattım. Büyükada'da devamlı gittiğim Milano diye bir balık lokantası ve daha da önemlisi bu lokantanın herkesi tanıyan garsonları var.
Şarkıcıları, türkücüleri değil elbet, onları zaten herkes tanıyor. Bunlar medyada pek görünmeyen yazar, çizer, besteci takımını tanıyorlar daha çok:
- Abi, geçen akşam yazar Ahmet Altan burdaydı.
- Dün gece Orhan Pamuk geldi.
- Aranjör ve besteci Nino Varon her hafta bize gelir.
- Bak, şu geçen tarihçi Mete Tunçay...
Herkesi tanıyorlar, herkesi. Üstelik ceketinden değil...
* Sular benim de ayağımı kaydıracaktı. Tarkan aranacak, kaymamak için ne yapıyor öğrenilecek.
* Sel baskınlarında itfaiye yetersiz kalıyor. Alibeyköy'de sular altında kalan eve su sıkan iftafiye müdürü hangi tarikattan araştırılacak. Ona göre işine son verilecek.
* Bir can simidi temin edilecek. Can simidinin ortasındaki yuvarlak boşluk pek edebe aykırı; ortası dolu olanından bulunacak.
* Bir daha İstanbul'a belediye başkanı olunmayacak. 'Allahım neydi günahım' şarkısı kalabalık içerisinde söylenmeyecek.
Yazara EmailG.Mujde@milliyet.com.tr