Gani MÜJDE
BÖYLE olacağı belliydi zaten...
İkide bir "herkes Bahama Adaları'na röportaja giderken beni sadece Ankara'ya gönderiylorlar" diye şikayet edince adı sabah ezanlarıyla söylenesice genel yayın yönetmenim beni odasına çağırıp "Sana Amerika yolu gözüktü" dedi.
tabii hemen aklıma iki şey geldi.
1- Genel yayın yönetmenim Amerika'nın benden yıllar önce, Kristof Kolomb tarafından keşfedildiğini bilmiyor.
2- Amerika'da zenciler ayaklandı, beyazları kesiyorlar.
3- Genel yayın yönetmenim Naomi ve Kate Moss ile aramda bişey olduğunu kabul etti. Bu kabul sonucunda pişman oldu ve kendini affettirmek için Amerika'ya gitmemi istiyor.
* * *
MEĞER kazın ayağı öyle diilmiş?
Ben Naomi hanfendi ile Central Park'ın bir tenhasında pamuk helva yiyip, Kate Moss hanımefendi ile hürriyet heykeline bakarak hürriyetimizi sonuna kadar kullanmayı düşlerken kendimi bir anda Wall Street sokaklarında Mesut Yılmaz kovalarken buldum.
Meğer kazın ayağı böyleymiş.
* * *
"MESUT Yılmaz New York Borsası'nda çan çalacak saat 07.30'da orada olun" dediklerinde kulaklarıma inanamadım.
Çünkü bildiğim kadarı ile Dow Jones'u ile ünlü New York Borsası saat 09.30'da açılır.
Milliyet'in New York temsilcisi Sema'ya "Ya Mesut Yılmaz 07.30'da çanı çalmaya başlar ve 09.30'a kadar hiç susmazsa ne yaparız?" diye sordum.
"Yok canım, 07.30'da uyanamaz. Dün gece Holbrooke'la beraberdi" dedi.
"Vay canına bu büyük haber" diye fırladım. "Biz Naomi hanımı rüyamızda bile göremezken - ki görsek de gece olduğu için farkedemeyebiliriz - Mesut Yılmaz ünlü manken Holbrooke'la bir gece geçiriyorlar ha?!"
"Saçmalama salak. Holbrooke Amerika Dışişleri Bakanlığı'nda özel temsilci" diye sözümü kesti Sema, ben de rahat bir oh çektim...
Sinir olmuştum n'aapiyim. Yapan var yapamayan var.
* * *
SAAT 08.30'da dünyanın en ünlü borsasındaydık.
Kapıda ziyaret sebebimizi soran güvenlik görevlisine "Naomi hanfendi için "dediysem de Sema lafı toparlayıp içinde iki kez "stupid" geçen bir cümle kurdu ve "stupid"lerde beni göstererek içeri girdik. (Sordum stupid "sayın" demekmiş)
Bizi balkon gibi bir yere aldılar.
CNN'in kadın muhabiri borsadan canlı yayındaydı.
Kadının arkasından memlekete el sallayarak "ülkemi en iyi şekilde temsil etme" girişimim gene Sema tarafından engellendi.
Ama cebimdeki bir dolarla borsa endeksine katılmak ve Dow Jones hazretlerine bir nebze de olsa katkıda bulunmak istememi anlayışla karşıladı. Çünkü Loto'da kaybedince Linda Evangelista hanımın sırtına güneş yağı sürme umudumu da kaybetmiştim. New York Borsası'nda 1 dolarla oynayacağım bu kumar hayatımı bir anda altüst edebilirdi. Mikrosoft Başkanı Bill Gates bir gecede 10 milyon dolar kaybediyor da ben niye bir gecede onun kaybettiğini kazanmayayım ki" diye düşünerek Portland çimentolarına yatırdım parayı.
* * *
Paran var mı derdin var atasözüne uygun olarak sonra da başladım kederlenmeye... Çünkü borsada artık 1 dolarım vardı ve Türkiye gibi enflasyonist bir ülkenin Başbakan'ının "uğurlu" elleriyle çalacağı çan sonrasında borsa altüst olabilir ve bütün servetimi kaybedebilirdim.
Neyse ki korktuğum başıma gelmedi. King Burger aynı gün borsaya gireceği için çan çalma şerefi King Burger kralına verildi. (Bu arada ülke olarak itibarımıza dikkatinizi de çekerim, bu ayrı konu)
Ben olsam "Madem çan çaldırmıyorsunuz, bari borsa başkanıyla borsanın ortasında yağlı güreş tutalım" diye ısrar ederdim ama yapmadı işte, tutuk adam şu bizim Mesut..."
* * *
Ben tabelalarda Portland çimentonun yükselmesini izlerken (Bir ara 1 dolar 0007 sent oldu) Mesut Yılmaz'ın kahvaltıya oturduğu haberi geldi.
Borsa başkanı nasıl iştahlı olduğunu bilmediği için Mesut Yılmaz'ı kahvaltıya çağırma talihsizliğinde bulunmuştu. Bu şu demekti: Mesut Yılmaz, Washington'a gideceği uçağı kaçıracaktı...
Kaçırdı da...
* * *
Tabelalarda Smokey bakliyat firması ile Blockbusters kadın bağı firmasının borsa rakamları geçerken bir ara "Welcome Prime Minster of Turkey" yazısını gördüm. Demek ki Başbakanımız salona girmişti.
Ordan oraya elinde kağıt koşturan bir iki densiz brokırın omuz atması ve korumaların bu brokırları çeşitli yerlerinde brokırlaması bile keyfini kaçıramamıştı Başbakanımızın.
Tabelalar arasında keyifle dolaştı...
Borsa başkanına bile ANAP selamı verdirtti.
Ve Mesut Yılmaz ertesi gün Washington'da Clinton ile buluşurken benim Harlem sokaklarında Naomi hanımefendiyi arama ve bir muhallebicide aşkımı açıklama çabalarım hüsranla sona erecekti.
DİP NOT: "Zencilerin hepsi Harlem'de oturur" diyen arkadışımı bir yakalarsam çaldırdığım 50 doların ve yediğim yumrukların hesabını sorucam...
Yazara EmailG.Mujde@milliyet.com.tr