Gani Müjde

Gani Müjde

-

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gani MÜJDE


NEFİS bir havada, tekneyle Türkiye sınırlarına girdik.
`Türkiye bir polis devleti' diyorlardı. Burada rahat edeceğimizi sanıyoruz. Police'in solisti Sting, "Kendi ülkeme gelmiş gibiyim" diyor.
Cennet gibi koylarda geziyoruz. Bu arada Türkler çok ilerlemiş. Denizde patlıcan ve lahana yetiştirmeyi başarmışlar. Helal olsun adamlara.

Bodrum açıklarına demirledik. Burada olduğumuzu kimse bilmiyor. Tanınmamak için Sting'le adlarımızı değiştirdik zaten. Gazetelerden kendimize Türk isimleri bulduk. Sting'in adı Erbakan, benim adım da Zeynep Uludağ oldu. Söylenmesi zor, ama olsun. Bugün kıyıya çıkmayacağız. Sting erken yatıp sabah yoga yapacağını söyledi.
Türkler denizde karpuz da yetiştirmeye başlamışlar. Helal olsun.

Sabaha karşı üçte gök gürültüsüyle uyandım.
Fakat gök ilginç bir şekilde gürlüyordu. "Un, dos, treeees - un dos treees"...
Güverteye fırladım. Sting iç çamaşırlarıyla güvertedeydi ve elindeki pompalı tüfekle Halikarnas Disko'ya ateş ediyordu.
Gürültü sabaha kadar sürdü ve ben sabaha kadar koyun saydım.
"Un, dos, treeees"..

Bugün karaya çıktım... Sting bir sonraki gece için domuz kurşunu ısmarladı.
Sokaklarda küçük Hoffman'ı sallayarak geziyorum. Geldiğimden hiçbir gazetecinin haberi yok... Aman Allahım, biri tanıdı galiba. Bir kamera üstüme doğru geliyor...
Benden bişey söylememi istiyor adam... Söylenmesi zor ama sonunda başardım...
"Maraba Televole"..

Bugün Sting'le beraber tekrar kıyıya çıkacağız. Sting'e, "Rahat ol, kameraya çeken bile beni tanımadı. 'Maraba Televole' dedirttikten sonra çekti gitti" dedim. Çok şaşırdı.
Türkler denizde pet su şişesi de yetiştiriyorlarmış. Çok ilginç...
Karaya ayak basar basmaz, yaklaşık 10 bin gazeteci etrafımızı çevirdi.
Yağmur Ormanları'na karşı aslanlar gibi direnen Sting'in gözlerinden yağmur gibi gözyaşları akıyor. "Hadi gidelim Dustin" deyip duruyor ama, kımıldamak ne mümkün.
Yirmiye yakın gazeteci bana sarılarak resim çektirirken nasıl hareket edebilirim?
Bir gazeteci de pipisi açıkta çocuğunu kucağıma verdi.
Çocuğun pipisini öpmemi istiyor. Öperken resim çekecekmiş. Deli mi ne?
Sting, "Maraba Televole" dememek için dişim ağrıyor numarasına yattı, ama az sonra aynı ekip yanlarında bir dişçi ve dişçi koltuğuyla geri geldi.
Ben bir gelin arabasında gazetecilerin davetlisi olarak tanımadığım birilerinin düğününe giderken, Sting sahilde dişlerini çektirmemek için "Merhaba Televole" diye bağırıp duruyordu.

Peşimizden yüzerek gelen muhabirleri Karaada açıklarında atlatıp, Datça'ya kaçtık...
Datça'nın türkücü belediye başkanı bizi sahilde efeler arasında türkü söylerken karşıladı.
Bir anda kendimi kılıçlı efelerin arasında buldum. Birinin kılıcı kolumu sıyırdı.
Sting gene televolecilere yakalandı. Ben dün, "Maraba Televole" demiştim dese de, kimse onu dinlemedi. Bu başka bir kanalın televolesiymiş çünkü...
Sting söylememekte direnince, bir muhabir yumurtalarını kıstırıp önce Onuncu Yıl Marşı'nı söyletti, sonra da "Maraba Televole" dedirtti.
Ben "Süper Firikik" için yeni doğmuş bir çocuğun kirveliğini yaparken, Sting ağlıyor ve kendisine her yaklaşan televizyon kamerasına `Merhaba Televole' diye acıklı acıklı haykırıyordu.

Bugün son günümüz...
Bir başka televizyon kanalı, Türk bayraklı tişört giydirip beni Kenan Evren'le buluşturdu.
Kenan Bey nazik bir adam. Bana resimlerini hediye etti, özellikle "Denizi seyreden çıplak kadın" adını verdiği resmi çok ilgimi çekti. Resimde kadın yoktu çünkü.
"Netekim burası küçük bir muhit. Kadın çizersem dedikodu olur. `Kenan Paşa eve kadın atıyor derler' evladım" dedi.
Sting'i en son gazetecilerin ısrarı üzerine köylü kızlarla halı dokurken gördüm.
Zavallı hem halı dokuyor hem de, "Meraba Televole" diye bağırıyordu...

Bugün Türkiye'den ayrılmamız gerekiyor, ama Sting hala ortada yok.
Karısı onu gece televizyonda gördüğünü ve Sting'in Medyatör adlı bir programda sunucuyla yağlı güreş yaptığını söyledi.
Türkiye'nin denizlerinde hıyar da yetişiyor. Çok ilginç...



Time dergisi yüzyılın en önemli yüz adamını seçiyor ya, herkesi bir telaş aldı.
Eline İnternet'i alan Atatürk için oy kullanıyor.
Oysa, yüzyılın 100 büyük adamı içine girebilecek "daha değerli şahsiyetlerimiz" varken Atatürk'ün lafı mı olur? Ah ah... İşte benim adaylarım..
1- Örnek eş, örnek bankacı Özer Çiller.
2- Örnek demokrat, faşist Le Pen'in can yoldaşı Necmettin Erbakan.
3- Hitabet alanında eşi benzeri yok; Şevki Yılmaz.
4- Kadın hakları konusundaki hasasiyetiyle, H. İbrahim Çelik.
5- Danslarıyla, Rober Hatemo veya Serdar Ortaç.
6- Fikirleriyle, Mustafa Sandal veya Rafet El Roman.
7- Vatanperverliğiyle, Sedat Bucak.
8- Bişey söylemeye bile gerek yok, Mehmet Ağar.



* Hemşerim Goran Bregoviç'in muhşetem konserini ve bunu bizlere izleten Mustafa Oğuz'u yazamadım.
* Can Dündar, Zeynep Uludağ ile ilgili olarak, "Devlet baba elini oramızdan çek" başlıklı nefis bir yazı yazdı, ama yazıya yer kalmadı.
* `Tren gelir hoş gelir' yazısı yazacaktım, ama tren gelemedi verilmedi...
* Le Pen - Erbakan görüşmesi vardı, ama bu rezilliği yazmaya elim varmadı.
* Milli Takım'ı yazacaktım, ama hiçbir Fenerli gol atamadığı için elim varmadı.
* Peynir Gemisi adlı ilk kitabım 20. baskısını yaptı, ama bunu da "Kendi reklamını yapıyor eşşek herif" dersiniz diye yazamadım.


* Erbakan'la gizli görüşmemiz olay oldu. `Aramızda hiçbir şey yok, sadece arkadaşız' denilecek.
* Erbakan çok iyi bir adam. Sık sık görüşülecek, ama Fransa'ya davet edilmeyecek. Ülkemde yabancı istemiyorum.
* Erbakan'a makarena dansı öğretiyorum ayaklarıyla `Nazi Selamı'nı öğrettim. Çok sevdi. Herkesi öyle karşılıyor.
* O da bana namaz kılmayı öğretiyor, ama iyi bilmiyor galiba. Öğle namazını tam üç kere kıldı. Ho ho ho...
* Altınoluk'u çok sevdim. Yeniden Büyük Fransa haritasına Altınoluk da dahil edilecek.




Yazara EmailG.Mujde@milliyet.com.tr