Talihsiz bir kaza sonucu ölen oğlu için ziyaretine gitmiştim Suadiye'deki evine...
Biricik oğluydu...
Ve üstelik de ağır bir kalp hastasıydı...
Eve girdiğimde ağır bir gözyaşı kokusu yaktı genzimi...
İnsanlar çeşitli köşelere kıvrılmış ağlıyorlardı...
Onu gördüm... Ayağa kalktı kucakladı beni...
İki damla gözyaşı yuvalarından kurtulup aktı üzerime...
Başımı çevirdiğim ağır ceviz eşyalarla dolu oda hâlâ ağlıyordu.
O da baktı ağır ceviz eşyalarla kaplı odaya...
"Gel balkona çıkalım" dedi göz kırparak.
Balkona çıktık...
Oğlu ile ilgili bir anısını anlatacak sanıyordum ki birden müstehzi bir ifadeyle kulağıma eğildi.
"Acayip bir fıkra duydum geçen gün" deyip fıkrayı anlatmaya başladı.
Bir fıkra bir fıkra daha beş dakika sonra balkonda katılarak gülen iki kişiydik içerdekilerden habersiz.
Cenk Abi yerlere yatıyordu anlattığı fıkralarla.
Bir ara durulduk. Daha doğrusu kahkahalarımdan ben utanmıştım.
Sanki ona ölümü hatırlatmak istermiş gibi lafı değiştirdim...
"Ölüm ne kötü şey diil mi Cenk Abi."
Birden ciddileşmişti.
"Olabilir ama benim oğlum ölmedi Ganicim. Onun sadece bu dünyadaki görevi bitti. Şimdi o belki bir çiçektir, belki mavi sularda kanat çırpan bir güvercindir, belki de bir dere kenarına eğilen salkım söğütün altında akan bir derenin suyu olup gürlüyordur. Benim oğlum daha güzel bir yere gitti Gani. Benim üzüntüm onu yeniden göremeyeceğim diye. Yoksa ölmediğini biliyorum" dedi...
Bu kez de ben utandım.
Ben inanmasam da ölümden sonra ikinci hayatın varlığına inanan bir insanla karşı karşıya olduğumu anladım.
Bir iki fıkra sonra da kalktım usulca çıktım Bağdat Caddesi'nin kenarındaki evinden.
***
Cenk Koray işte böylesine bir adamdı...
Hayatı bir fıkra gibi yaşıyordu.
Bir gün bir kart organizasyonu içindeydi, bir başka gün turizm işinde, bazen şifa dağıttığına inananları takardı peşine...
Çok tuhaf, çok sevimli, çok akıllı, çok yaramaz, çok âlim, çok çocuk bir adam görürdüm yüzünde.
Yaramaz bir çocuğun uzanmak istediği kavanozu kırıldıktan sonraki ifadesiyle dolaşırdı her yerde. Açılışlarda, cenaze törenlerinde, Rasim'in evinde sabahlara kadar süren rulet partilerinde...
Gördüğüm zaman kollarımın hasretle sarmak istediği ender kişilerdendi Cenk Abi...
Onu tanımadıysanız, bir fincan kahveyi veya bir fıkrayı bire bir paylaşmadıysanız çok şey kaçırmış olduğunuzu söyleyebilirim.
Hatta üzgünüm sizin için.
Ben de onu artık göremeyeceğim için üzgünüm.
Ama yine de umarım her şey inandığı gibidir.
Cenk Abi ölmemiştir. Onun sadece bu dünyadaki görevi bitmiştir.
Şimdi o belki bir çiçektir, belki mavi sularda kanat çırpan bir güvercindir, belki de bir dere kenarına eğilen salkım söğütün altından akan bir derenin suyu olup gürlüyordur gibi...
Alpay'ın tost - iti
Acarkent villalarından Aston Villa'ya taşınılacak.Haciz takibindeki Jet Fadıl Abi'yi kurtardık. Fener seyircisi de benden kurtulacak.Cansel'e burda da küfür edilirse Alaska'dan bir takıma transfer olunacak.Türkiye'de Türkçem anlaşılmıyordu. İnşallah İngiltere'de İngilizcem anlaşılacak.
Yazara E-Posta: g.mujde@milliyet.com.tr