İyi günler Türkiye. Her nerede tecavüz ediyor veya ediliyorsan... Efendim şimdi de yanımızda bir zorbanın silah zoruyla tehdit ederek 15 gün boyunca al yanaklarından ve pembe baldırlarından öperek tecavüz ettiği sanatçımız Sevyap Sarman var.
-Geçmiş olsun Sevyap hanım.. Olay nasıl oldu anlatır mısınız?
- Efendim yeni kasetim çıkmak üzereydi ki, bu adam telefon ederek beni bir kafeye çağırdı. Kafeye gittiğimde de bana sivri uçlu kürdan çekti efendim.
- Bağırmadınız mı Sevyap hanım?
- Kürdanı gırtlağıma dayayarak "Ya benimle yatarsın ya da bütün kafedekileri öldürürüm" dedi Reha bey.
- Peki siz ne yaptınız?
- Kafedekilerin hayatını kurtardım efendim... Kasetim de yeni çıkacak biliyorsunuz. Sonra efendim beni evine götürdü.
- Oh oh oh... Pardon Vah vah vah...
- Bir ara sigarasını içerken pencereden atlayıp kurtulmak istedim.
- Atlasaydınız efendim.
- "Ama ya benimle yatarsın ya da bütün apartmanı öldürürüm" dedi.
- Peki siz ne yaptınız?
- Apartmandakilerin hayatını kurtardım Reha bey.
- Ama bu eşkıya bey öyle söylemiyor. "Birlikte Hilton’a gittik" diyor. Oraya gittiğinizde niye bağırmadınız?
- Kasetim yeni çıkacağı için çalışmaktan sesim kısıktı tabi. Ama Hilton’da onunla birlikte olmak yerine gene de bağırmayı denedim.
- Eee ne oldu?
- Fakat beni tehdit etti. "Ya benimle yatarsın ya da bütün Hilton Oteli’nde kalanları öldürürüm" dedi efendim.
- Peki siz ne yaptınız?
- Hilton Oteli’nde kalanları ve ülkemizin turizmini kurtardım efendim.
- Fakat bir gece kulübünde de resimleriniz var. Orada niye bağırmadınız "Bu adam bana tecavüz ediyor" diye.
- Beni tehdit etti. "Ya benimle yatarsın ya da bütün bardakileri öldürürüm" dedi.
- Ve siz de bardakilerin hayatını kurtardınız.
- Evet... Ühüüü.. ! Hiç mendilim kalmamış. Kaset için çektirdiğim fotoğraflarıma gözlerimi sileyim bari.
- Peki Sevyap hanım; bizi niye aramadınız?
- "Eğer Reha beyi ararsan seni bırakıp onu kaçırırım" dedi efendim. Üstelik elinde sivri uçlu bir kürdan vardı. Sizi öldürebilirdi. Bu yüzden sizin hayatınızı kurtarmaya karar verdim.
- Valla bravo Sevyap hanım! Akut bile Marmara depreminde sizin kadar çok hayat kurtaramadı.
- Görevim efendim. Bir daha olsa gözümü bile kırpmadan gene yapardım; insanların hayatını kurtarırdım.
- Şeyinize sağlık efendim, elinize...
‘Sen bastım ben bastım’ derken beyaz enerji soruşturmasında düğmeye basan gerçek şahsiyet nihayet ortaya çıktı sevgili okurlar.
Kimliğini açıklamayan kişi "Burnuma kötü kokular geliyordu o yüzden dayanamadım düğmeye ben bastım" diye konuştu, ama konuşurken yüzünü gizlemeyi de ihmal etmedi..
Geçen hafta amansız bir hastalıkla mücadele eden operacı Cemalettin Kurugüllü için yapılan özel bir gösterim sırasında yaşananlar beni tekrar şiddet tarlasındaki şaşkınları yazmaya mecbur etti.
Oyun başlar başlamaz telaşla gelip yerine oturan Türkan Şoray’ın, arkasından salona doluşan kameraman ve gazetecileri tekme tokat dışarı kovalamasını bekleyen salondaki kalabalık, istedikleri olmayınca gösteri bitiminde önce Türkan hanımı, sonra da basını yuhalamaya başladı.
Oysa terör tarlasındaki şaşkınların orada toplanma nedeni bir yardım konseriydi. Amaç Cemalettin beyin tedavisi için gerekli parayı toplamak ve tedavinin daha sonraki aşamalarında Cemalettin beye faydalı olabilmek için bunu kamuoyuna duyurmaktı.
Ve bu duyuruyu yapacak olan basını ve oraya gelmesi olayın kamuoyuna duyurulması açısından büyük bir şans olan Türkan hanımı taciz etmek, öncelikle Cemalettin bey için yapılmış en büyük haksızlık ve terbiyesizlikti.
Normal bir gösterimde elbette basının orada işi ne? Ama adı üstünde bu bir yardım gösterimi...
Carmina Burana’yı illa ki rahatsız olmadan dinlemek istiyorsan, bir kaset al git evinde dinle.
Üstelik kameraman çocuklara baktım bir iki dakika görüntü aldıktan sonra gösteri bitimine kadar hiç ışık yakmadılar ve hiç flaş çakmadılar.
Üstelik içeri basının sokulması Türkan hanımın suçu mu?
Ayrıca basının her görüldüğü yerde yuhalanması da yeni bir vandallektüel adeti galiba.
Kimse ‘Tinerci çocuk bu galaya nasıl girdi?’ diye sormaz, ama orada görüntü alan kameramanı yuhalar.
Kimse ‘AKM yönetimi basını niye içeri aldı?’ diye sormaz, kameramanı ve Türkan hanımı yuhalar.
Basın elbette ki sütten çıkmış ak kaşık değil ama film galalarında, yardım gösterimlerinde kameraları yuhalarsak, sonra ‘Neden barlara gidip televole haberleri çekiyorlar?’ diye kızmaya hiçbirimizin hakkı olamaz...
Mesut Yılmaz kızıyor.
"Basının amacı ne? İhtilallere bir özlem mi var ?" diye...
Arif takviminden bir not:
1770 li yıllarda Paris’in nüfusu 600 bini buluyordu. Bu nüfusun 20 bini fahişeydi. İhtilal zamanında ise fahişelerin sayısı 30 bine çıkmıştı...
Gel de ihtilalci olma...
Geçen hafta evimiz misafir doluydu.
Cemal dayıma yatacak yer bulamadık.
Allahtan sıcakta uyumayı pek sever.