Veya ne bileyim dikenli bir gül demeti alıp yüzüne sürsün. Gitsin kafasını tuvalete soksun. Acılar, yenilgiler, boynu bükük seneler bana zevk vermiyo naapiyim. Ben karşılıksız aşkların yüceltilerek idol, hayatın ise cehennem haline getirildiği doğu toplumlarının aşk anlayışını sevmiyorum. Sevgilimse mutlu etmeli beni. Mutluluk rüzgarları ile dolu olmalı her daim ana yelkenim... Ve bu cümlelerin bir sevgili için değil Fenerbahçem için söylendiğini bilmeli bazı mankafalar. *** Efendim benim bir süre önce yazdığım ve Fenerbahçemin dört yıldır içine düştüğü durumu biraz da kızgınlıkla kaleme alarak dalga geçtiğim “Fenerbahçeli olmanın dayanılmaz mutluluğu" adlı yazım Fenerlist adlı web sayfasında bazı digital amigolar tarafından yayınlanınca, mizah duygusu “şişe git duvara işe" seviyesinin ötesine geçememiş başka digital amigolar posta kutumu gene doldurmaya başladılar. Parmakları ile okey taşı tutması gereken bu kafaların nasıl olup da bilgisayar tuşları marifeti ile bu mesajları gönderdiğini anlamasam da beni çok kızdırma talihsizliğinde bulunan bu bir avuç ahmağa hadlerini bildirmek geldi içimden. Bir kere Fenerbahçelilik kimsenin tekelinde değildir. Bu ülkenin gördüğü en manyak Fenerli siz değilsiniz benim. Ama ben takımımın başarısına bu kadar hasretken her çarşamba günü Galatasaray için, Beşiktaş için ekran başına oturuyorsam, her gittiğim Avrupa şehrinde Türk olduğumu öğrenenlerle Galatasaray, Beşiktaş muhabbeti yapıyorsam, son dört yıldır bayrağımı elime alıp arabama binmemiş, kornama dat diri dat diri basmamışsam, nihayetinde şampiyon değilsem, kendimle ve geçmişimle saf saf övünmek bana yetmez... Ben başarıyı severim arkadaş. Hadi bir sene olmaz, iki sene olmaz ama Fenerbahçelinin üç sene dört sene başarısızlığa tahammülü yoktur. Yenilsen de yensen de taraftarın senle... Yok ya... Ben Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olmasını istiyorum Fenerbahçe’nin. Gerekirse sabrederim, susarım, beklerim, zaman zaman ince ince kendimle alay ederim ama dördüncü olduğumuz sene “Galatasaray’ı yendik ya bu bize yeter" aptalca böbürlenmeleri içine de girmem. Futbol bir istatistik oyunudur arkadaş. Dört yıldır yokuz istatistiklerde. Ne Türkiye’de ne Avrupa’da. Türkiye’nin en kalabalık taraftarına sahip olduğumuz halde yeni nesilde yokuz. Buna çare arayacak bir kulüp yaratma yerine “Cimbom’u yendik ya oh olsun" amigo mantığı ile biz gene bir başka Pendikspor’a yenilir yerle bir oluruz. Çağdaş bir takım yaratma yolunda ısrarlı olmak yerine bir maç kaybetti diye Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük kalecisi ve Fenerbahçelisi Rüştü’yü tekmeleyen zihniyetin benim tribünümde ne işi var? Benim web sayfamda kendi kendini eleştiremeyen, kendi kendiyle gerektiğinde dalga geçemeyen digital amigoların ne işi var! İşe önce kendimizi eleştirerek başlamalıyız. Hatta dalga geçmeliyiz şu andaki halimizle. Sonra ayağa dikilip çağdaş bir altyapı, mafyadan ve siyasetten uzak yöneticiler, uzun vadeli hesaplarla takımın başına getirilen ve arkasında durulacak bir teknik direktör istemeliyiz bu takımın başındakilerden. Yenilsek de yensek de taraftarın senleee... Hadi ordan... Acıyı seven elini prize soksun.
Gazeteci Raif Turyap’ın tost - iti
Her sabah gazeteler dikkatle okunacak. Özellikle arsa ilanları...
Tepki gösterenlere cevap verilecek. Gazeteci - yazar olunabiliyorsa neden Gazeteci - emlakçı olunmasın...
Köşe yazarı olmakla köşe dönmek farklı şeyler mi araştırılacak.
Bir bilgisayar alınacak. Yazarkasada yazmak zor oluyor...