Taşların bağlanıp köpeklerin salındığı bir dünyada yaşıyoruz.
Tevhit (Birlik) inancına sahip olduğunu söyleyen Müslümanlar; maddi ve manevi başları olan Halifelerini kaybedince bin parçaya bölündüler.
BM’den sonra en büyük uluslararası kuruluş, İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) olmasına rağmen, bu yapının bu güne kadar dişe dokunur bir iş yaptığına şahit oldunuz mu?
Ayrıca Arap Birliği diye ayrı bir kuruluş mevcut; bu kuruluşların yalnızca adları var.
Mutat zamanlarda ve hatta olağanüstü hallerde toplanırlar; bol bol konuşurlar ve dağılıp giderler.
Mesela Batının güdümünde olan Mısır’ın faşist lideri Sisi’ye veya Suudi Arabistan Kralı Selman’a; emperyalist ve zalim İsrail aleyhine bir karar aldırabilir misiniz?
Dün İngiltere, bugün ABD, İslam alemini dizayn ederken; halkları, kendi belirledikleri liderlerin eline tutsak yaptılar. Bu ülkelerin liderleri de Batılıların elinde tutsaktır.
Böyle bir yapıyla hangi birlik temin edilebilir ve ne tür bir karar alınıp da uygulanabilir?
Yeni Zelanda’da iki camiye Cuma namazı esnasında terörist saldırı oldu ve 50 Müslüman şehit oldu. İslam ülkelerinin hiçbirisinden Yeni Zelenda Devleti kadar tepki veren oldu mu?
Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs, İsrail’in başşehri yapılıyor; İslam aleminden ‘tık’ yok.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ‘Golan Tepeleri sonsuza kadar bizim kalacak!’ açıklamasından üç yıl sonra Trump’ın burayı İsrail’in toprağı olarak tanıması karşısında İslam ülkeleri ne yaptı?
Ne yapmalarını bekliyoruz ki?
Daha dün; Suudi Arabistan, Mısır ve BAE denilen sözde İslam devletleri İsrail’in yanında olduklarını göstermediler mi?
Şu halde; bu gidişle İslam ülkelerini ancak, kulakları sağır edecek olan Kıyamet ‘Sur’u uyandırabilir!
Bağımsız olmayan devletten bağımsız karar alması beklenemez. İslam ülkelerinin bağımsızlığı için, öncelikle kendi yönetimlerinden (yöneticilerinden) kurtulmaları gerekir.
Dikkat edin; Batının, Arap Baharı’nı başlatması ile onu boğması bir oldu. Neden? Çünkü Batının demokrasi diye bir derdi yoktur ve olamaz.
Onların tek derdi İslam ülkelerini sömürmektir; rejimleri şu veya bu olmuş hiç önemli değil!
Sayın Erdoğan, İİT’nın İstanbul’daki toplantısında şu önemli ikazı yaptı: ‘Biz birilerini rahatsız etme pahasına tavrımızı ortaya koymadıkça saldırılar daha da pervasızlaşacak, ırkçı fanatikler daha da azgınlaşacak. Sonuçta Allah korusun, 1940’larda Avrupa’da olduğu gibi telafisi mümkün olmayan felaketler yaşanacaktır… Şu anda karşımızda açıkça bir İslam düşmanlığı vardır. Müslüman nefreti vardır… İnsanlık, Holokost felaketi sonrasında nasıl antisemitizmle mücadele etmişse, yükselen İslam düşmanlığıyla da aynı kararlılıkla mücadele etmelidir…’
Anlayana diyeceğiz ama inanın; üzerine ölü toprağı serpilmiş İslam aleminden anlayan çıkmayacak.
Türkiye, anlayıp; gerçeği haykıracak ancak o da, her zaman olduğu gibi tek başına kalacaktır!
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024