Barzani hisleriyle hareket ediyor!

25 Eylül 2017

Barzani belli ki hisleriyle hareket ediyor veya ettiriliyor!

Babası Mustafa Barzani yarım asır müddetle ABD’ye bel bağladı ve sonunda sillesini yiyerek İran’a zor sığındı. O da, oğlu gibi bir ömür boyu bağımsız Kürdistan devleti için yanıp tutuştu.

Kader ağlarını ördü ve Kuzey Irak’ta otonom bir bölge ilan ettiler; bu durumu merkezi idare de tanıdı, dünya ülkeleri de kabullendi.

Eh birader! Kabına sığsana; aklınla hareket etsene!

Merkezi idareden kazanımlarını arttırmaya bakacağına, bağımsızlık peşine düştün!

Bir an için bağımsız bir devlet olduğunu düşünelim; dünyaya tek çıkış kapın Türkiye’den; Türkiye de senin bağımsızlığına karşı. Hatta mevcut kazanımlarını bile kaybettirmekte kararlı. Sen hangi akla hizmetle bağımsızlık hayali peşine düştün?

Şahdamarın düşmanlarının elinde iken, sana yaşama şansı verirler mi?

Durduğun yerde durup, palazlanmaya ve halkının mutluluğunu arttırmaya baksana!

Yazının Devamı

Dünyada adalet var mı?

22 Eylül 2017

El-cevap: Bu dünyada adalet yoktur!
Şayet bu dünyada adalet olsaydı; bu dünyanın temyizi olan öbür dünyaya (mahkeme-i kübra: Allah’ın c.c. mahkemesi) gerek kalmazdı. Orada boynuzsuz koyun, boynuzludan hakkını alacaktır.
İki Büyük Dünya Savaşı da benimki benim, seninki de benim anlayışı yüzünden çıktı ve sonuç olarak, güçlü olanlar (galipler) güçsüzlerin (mağlupların) haklarını gasp ettiler.
Bu hal, bugün de aynen devam etmektedir. Büyük balık küçük balığı yutmaktadır!
İşte modern dediğimiz insanlığın geldiği nokta budur ve bu nokta insanlıktan çıkıp hayvan oluşun ve hatta hayvandan daha aşağı bir mahluk oluşun resmidir.
Dünyanın ipi, yani güç zalimlerin eline geçtiği andan itibaren kopmuştur. Bunun günümüzdeki adı emperyalizmdir (sömürgecilik).
Dünyanın sonu yaklaştıkça zulüm hükmünü icra edecek; zulüm arttıkça kıyamete doğru dörtnala koşulacak.

Yazının Devamı

Bin bir surat ABD!

20 Eylül 2017

Türkiye, dost ve müttefik olduğu ABD’den umduğunu hiçbir zaman bulamadı. Daha açık ifadesiyle, Türk-Amerikan dostluğu yalnızca kâğıt üzerinde kaldı.
NATO ile birlikte ABD, Türkiye’nin elindeki kâğıtları hep biliyordu; hatta Türkiye’nin eli ABD’nin eliydi. Türkiye’nin bu denli açık ve samimi oynamasına karşın ABD, sürekli ikiyüzlü ve hatta bin bir suratlı oynayarak altımızı oydu.
Yüzümüze güldü, arkamızdan iş çevirdi; ABD bu tavrı İngiliz’den tevarüs etti. Malum İngiliz çuvalı alttan deler; akşamdan çuvalı sağlam görürsünüz, sabah olunca boşaldığını fark edersiniz ki iş işten geçmiş olur!
Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin bağımsızlık referandumunu makul addedip, zamansız bulması da aynı oyunun bir parçasıdır.
Açıkçası, tavşana kaç tazıya tut diyor!
Bazı aklı evveller bu durum Irak’ın iç işi, Türkiye’yi ilgilendirmez diyorlar ki bunlar daha burunlarının ucunu bile göremiyorlar!
Nitekim bu daha başlangıç; bu işin devamında sözde Büyük Kürdistan var. Hayal edilen bu Kürdistan’ın başkenti Diyarbakır’dır ve Türkiye’den olduğu gibi Suriye ve İran’daki Kürt bölgeleri de bu muhayyel devletin içinde düşünülmektedir.

Yazının Devamı

Kalleş ABD!

18 Eylül 2017

Dost ve müttefik bildiğimiz ABD’nin yaptıklarını inanın düşman yapmaz. Zira düşmanlığın bile bir raconu vardır; buna uymadan yapılana, düşmanlıktan ziyade kalleşlik ve kahpelik denir.

ABD’nin Irak ve Suriye politikaları tamamen bu ahlak yoksunu yaklaşımlar üzerine kuruludur.

Sudan bahanelerle Irak’ı işgal edip petrolünü ele geçirmekle yetinmedi; ülkeyi parçalayarak, küçük lokmalar halinde İsrail’in önüne sürmenin hesaplarını yapıyor.

Bu cümleden olarak Kuzey Irak Kürt Yönetimi; Büyük Kürdistan hayaliyle ilk adım olarak ‘bağımsızlık referandumu’ ortaya attı. İsrail’in dışındaki tüm bölge ülkelerinde şafak attı ve Barzani’yi bu kararından vazgeçirmesi ABD’nin kapısını çaldılar.

ABD ne yapsa beğenirsiniz? Irak petrolünün en yoğun olarak bulunduğu Kerkük’ü içine alacak şekilde; daha büyük bir Kürdistan vadiyle referandumu ertelemesini talep etti.

Kalleşçe ve kahpece bir oyunla ABD, bir taşla bakın kaç kuş vuruyor?

Bağımsızlık referandumunu ertelemesini istemekle; Irak’ın toprak bütünlüğüne hiçe sayıyor ve ülkenin resmen ve alenen bölünmesine imkan tanıyor.

Ayrıca Irak topraklarında bulunan ve tamamen bir Türk yurdu olan Kerkük’ü ‘Büyük Kürdistan’a dahil ettirerek, bölgede yeni çatışma alanlar

Yazının Devamı

Proje siyasetle bir yere varılmaz!

15 Eylül 2017

Türkiye’mizin idare edilmesi hususunda yarışan siyasi partiler var; bunların bir kısmı parlamentonun içinde, diğer bir kısmı da parlamentonun dışındadır.
Her siyasi partinin iddiası ve var oluş sebebi, kendilerinin diğerlerinden daha iyi idare edeceği keyfiyetidir.
Türkiye’de iktidarlar, her ne kadar zaman zaman darbeler marifetiyle el değiştirdiyse de, siyasi partiler için asıl olan ve olması gereken seçimle iş başına gelmektir.
Bunun da yolu yordamı halktan, halkın desteğini almaktan geçiyor.
Siyasette parti kurmak çok kolaydır; mesele siyasi boşluğu (ihtiyacı) görüp, orayı doldurmaktır.
Bugün iktidar olmanın yolu yüzde 50’nin üstünde oy almaktan geçiyor. Şu halde bugünün siyasi boşluğu (eksikliği) muhalefettedir.
Meral Akşener’le yapılmak istenen ise, iktidarı zorlamak yerine muhalefeti daha da parçalı hale getirip, iktidardan büsbütün uzaklaştırmak olmuyor mu?

Yazının Devamı

Tıynet bozukluğu!

13 Eylül 2017

Ta Osman-lı’nın gününden beri tevarüs ettiğimiz hastalıklı bir ruh halimiz var ve bu, bizde tıynet bozukluğuna sebep olmuştur.
Siyaset iklimindeki bu dalgalanma yine Osmanlıdan devşirdiğimiz katı bürokrasiyle el ele vererek; Cumhuriyet kadrolarına yansımış ve bundan da tüm kurum ve kuruluşların çalışanları nasiplerini fazlasıyla almıştır.
Yetkinin veya olmayıp da vehmedilen yetkinin kibirle bezenmiş bu haliyle hemen her gün bürokraside karşılaşırız. Masanın duvar tarafında oturan, derhal kişiliğinden soyutlanır ve bambaşka bir kişi olur ve artık babasını bile tanımaz!
Siyasette ise bunun daniskası var. Makamdan ve unvandan şeref uman ve kibirli haliyle yanına kimseyi yaklaştırmayan ve hepsinden önemlisi topluma tepeden bakan ve dayatandan kime ne hayır gelir?
Hz. Mevlana bu tipleri köpek tıynetli olarak niteler; başıyla dikleşip havlarken, aynı anda kuyruk sallar (yaltaklanır). Eski tabiriyle söyleyelim: “Ma-fevkine mütebasbıs, madununa müstebit” yani, üstekine yaltaklanıp alttakini ezmek.
Bu kafa her şeyin iyisini ve doğrusunu kendisi bilir; bu kafaya göre halk cahildir ve hasta kabul edilmelidir; hastaya ilaç sorulmaz tatbik edilir. Şu halde cahil olan halkın doğruları

Yazının Devamı

İpin ucu ABD’nin elinde!

11 Eylül 2017

Medya, yalnızca bizde değil; geçer akçe olması ve insanları etkilemesi açısından en büyük güçtür.
Yasamadan da, Yürütme’den de daha etkili; zira bu iki gücü de medya etkileyip yönlendiriyor!
Önceki gün gazete ve dergiler, dün televizyon ve radyo, bugün ise İnter-Net; toplumları işleme ve yönlendirmede saltanatı elinde bulunduruyor.
Televizyondan itibaren baş döndürücü hızla gelişen medyanın, halk üzerindeki etkisi atom bombasından daha güçlüdür!
Bundan dolayıdır ki; medya, her türlü niyet ve iş için en önemli algı aracı olarak kullanılmaktadır. Dünün sihirli kutusu (televizyon), bugün, yanına İnter-NET’i de alarak kurduğu saltanattan tüm insanlığı, istediği gibi eğip büküyor, çekip çeviriyor, uyuşturuyor, bilgilendiriyor, eğlendiriyor ve hayat hoş-dünya boş dedirtiyor!
Böylece güdümüne aldığı insanları, istediği girdaplara rahatlıkla sürükleyebiliyor.
Peki bu yönlendirmeyi yapan kim; medya kimin elinde? Ülkeler, güçleri oranında medyaya hükmedebiliyor. Şu halde ipin ucu ABD’nin (Batı ve İsrail) elinde!..

Yazının Devamı

Düşmanlıkta yarışıyorlar!

8 Eylül 2017

Mızrak çuvala sığmıyor; Almanya seçimlere giderken Türk ve Türkiye düşmanlığına sahne olmayı sürdürüyor. Alman liderler, önceleri bu durumu gizliyor ve hatta inkâr ediyorlardı ama öncelikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, bu tavırlarını aleni olarak sergiliyorlar.

Seçimler öncesi düzenlenen Merkel-Schulz düellosuna Türkiye düşmanlığı damgasını vurdu. Her iki lider de seçimleri kazanıp başbakan oldukları takdirde, Türkiye ile AB arasındaki müzakereleri sonlandırmayı talep edeceklerini söylediler ve hatta daha da ileri giderek, Türkiye düşmanlığı açıklamalarına seyahat yasağını bile eklediler.

Türkiye insanlık yapıp, mültecileri kendi topraklarında barındırıp Avrupa’ya göndermezken, onlar, Türklere karşı seyahat yasağını konuşuyorlar!

Başta Almanya olmak üzere AB ülkelerine en güzel cevap, sınır kapılarını ardına kadar açıp mültecileri oralara boca etmekti ama Türkiye bunu neden yapmıyor, hâlâ anlayabilmiş değiliz!

Taahhüt ettikleri mültecilere yardım paralarını vermedikleri gibi, işin tüm mali külfetini çeken ve milyarlarca lira ödeyen Türkiye’yi hedef tahtasına koyuyorlar.

Türkiye düşmanlığı üzerinden yarışarak seçimlerde prim yapmaya çalışıyorlar.

Almanya, ABD’nin Avrupa’da ileri

Yazının Devamı