Balyoz davasında ceza alan ve Maltepe Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan albaylar ve daha alt rütbeli subaylardan ikinci bir mektup aldım.
Birinci isim olarak Deniz Kurmay Albay M. Cem Okyay’ın imzasının bulunduğu mektubu, aynı ve daha alt rütbedeki tutuklu subaylar da imzalamışlar.
Albay Okyay ve arkadaşları, daha önceki mektuplarında olduğu gibi bu mektuplarında da darbe hazırlığı içinde görev almadıklarını vurgulayarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın, bildiklerini yargıda açıklamalarını talep ediyorlar.
Albay Okyay ve arkadaşlarının mektubu özetle şöyle:
“Susmaları yasal ve etik değil”
“Özü itibarıyla geldiğimiz noktada Sayın Başbakan’ın, Hilmi Özkök’ün ve Aytaç Yalman’ın basına yansıyan söylemlerinde ortak bir husus var. Bazı şeyler biliyorlar, onları şu an açıklamıyorlar ve ileride açıklamayı uygun buluyorlar.
Sayın büyüklerimizi anlamakta zorluk çekiyoruz. Tüm bu ifadeleri, bir şeylerin saklandığının itirafından başka bir şekilde anlamıyoruz.
Bir hukuk devletinde, bu ilkeyi benimsemiş bireylerin, mahkemenin hükmünü etkileyecek bilgileri yargıdan saklaması yasal olmadığı gibi etik de değildir. Bir hukuk devletinin adil ve tarafsız yargısı, yargıladığı konuda bilgisi olan ve olduğunu ifade eden kişileri, rütbesi ve makamından bağımsız olarak çağırır ve dinler. Çünkü hukuk devletinin yargısı, ideallerin, hakların ve değerlerin savunucusudur; kişilerin, görüşlerin veya gücün manivelası değildir, olmamalıdır.”
“Neden susuyorlar?”
“Neden susuyorlar? Konuşamadıkları, ifade edemedikleri, Aytaç Yalman’ın ifadesi ile, ‘konuşmamanın sağlayacağı fayda ve zararlar’ nelerdir? Biz, hiç suçumuz olmadan, bu fayda ve zararların neresindeyiz? ‘İleride’ olarak ifade edilen zamanın gelmesine kadar, biz işlemediğimiz suçlardan dolayı özgürlüğümüzden mahrum mu kalacağız? İleride açıklama yapmayı görev bilenlerin, hukuki sorumluluk hissetmediklerini düşünüyoruz. Vicdani bir sorumluluk da hissetmiyorlar mı?”
“İmaları neyle ilgili?”
“O zaman hatırlatalım; Balyoz davasında tutuklu bulunanların hapiste geçirdikleri süre iki yılı aşmış insanlar var. Bunlar arasında 70 yaşının üzerinde olanlar mevcut. Ciddi sağlık sorunları olanlar var. Bu sürede, annesini, kardeşini toprağa vermiş insanlar var. Nur içinde yatsınlar canına kıymış olan insanlar var. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış 330 kişi var.
İma ettikleri ama her nedense açıklayamadıkları konu, bizim yargılandığımız Balyoz davasının iddianamesinde yer alan hususlarla ilgili midir? Yoksa malum plan semineri ile mi ilgilidir? Ya da o dönemde konuşulan, değerlendirilen ve yasal olmayan hususla mı ilgilidir?”
“Adil yargılanmadık”
“Mesajımız basit ve açıktır: Biz, bir darbe hazırlığı içinde görev almadık. İddia edilen suçları işlemedik. Böyle bir emir de almadık. Mahkemede delil olarak önümüze konulan dijitalleri mahkemeden önce hiç görmedik. Adil yargılanmadık. Yargılanma süresince savunmanın talepleri binde 7, savcının talepleri yüzde 99 oranında kabul görmüştür. Bu, adil yargılanma olabilir mi? Yargılandığımız konu ile ilgili gerçek bilgiye sahip olan kişiler bildiklerini ileride açıklayacak ise, mahkeme adil bir hüküm kurmuş olabilir mi? Tek muhatabımız ve sorumluluk hissettiğimiz tek merci olan aziz milletimize saygıyla duyururuz.”