Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara’nın önceliği Libya’da bulunan yaklaşık 25 bin vatandaşımızın tahliyesiydi. Vatandaşlarımızın tahliyesinde deniz, hava ve kara yolu kullanılıyor. Yakınları Libya’da olanların gözü kulağı bu tahliye çalışmasında. Dün itibarıyla 5 bin 99 vatandaşımızın Türkiye’ye getirildiği Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından açıklandı.
Davutoğlu, gemilerin ve uçakların mekik gibi gidip-gelerek tahliye faaliyetini sürdüreceğini de söyledi. Önümüzdeki günlerde olağanüstü engeller çıkmazsa, Libya’daki vatandaşlarımızın tamamı kısa sürede Türkiye’ye ulaşacaklardır.
Tahliye için Ankara’nın gösterdiği çaba ve gerçekleştirdiği organizasyon başarıyla çalışıyor. Bunu bilen diğer ülkelerin de vatandaşlarının tahliyesi için Türkiye’den yardım istemeleri de bunu gösteriyor.

Tahliye siyaseti
Libya’da ayaklanmanın ilk günlerinde Ankara’nın siyasal tepki vermemesi, vatandaşlarımızın can güvenliğinin tehlikeye atılmaması olarak açıklandı. Ardından Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, muhalefet partilerine tahliye ile ilgili bilgi verdi.
İktidarıyla muhalefetiyle siyasi partilerimizin önceliği, 25 bin vatandaşımızın can güvenliğinin siyaset üstü bir konu olduğu konusunda görüş birliği sağlamak olmalı. Bu yöndeki girişimler ilk günden başlatılabilirdi. Araya liderler arası atışma girmeden, yapılabilirdi.
Vatandaşlarımızın can güvenliğinin söz konusu olduğu bu kaos günlerinde, iktidarın yapılan tahliye çalışmasını kendini övme ve siyasi getiriye dönüştürme gayreti içine girmemesi; muhalefetin gördüğü aksaklıkları yine aynı anlayışla iç politika malzemesi yapmaması gerekir.
Türkiye’nin doğal olarak vatandaşlarımızı önceleyerek, Libya’da can kaygısına düşmüş diğer ülke çalışanlarına da elinden gelen yardımı yapması insanlık görevidir. Bu insanlık görevine Libya halkı da dahildir. Sağlık ve yiyecek başta olmak üzere uluslararası kuruluşların da yardım çalışmalarını yoğunlaştırması gereklidir.

Can kaybı
Libya’daki kaosu izlerken en büyük teselli, vatandaşlarımıza fiziki bir saldırı yapılmamış olmasıydı. Türk şantiyeleri yağmalanmış, ancak kimseye fiziki bir zarar verilmemişti. Bu şantiyelerden Türkiye ile irtibat kurmayı başaran vatandaşlarımızdan gelen bilgiler bu yöndeydi. Bu bilgi, Türkiye’de yakınlarını bekleyenler başta olmak üzere herkesi görece rahatlatmıştı.
Ancak bunun bir istisnası dün yaşandı. Yusuf Emre Çelik isimli bir Türk genci, maalesef yaşamını yitirdi. Çelik’in, Kaddafi’nin paralı nişancıları tarafından uzun menzilli bir silahla vurulduğu haberi geldi.
Devrilmek üzere olan Kaddafi’nin tutunabilmek için protestocuların üzerine saldığı; insanları başından veya göğüslerinden vurdurduğu biliniyordu. Anlaşılıyor ki, Çelik de bu tür bir katilin kurbanı oldu.

Kaddafi’nin sonu
Koltuğunda kalabilmek için halkına savaş açan, yandaşlarını sokağa çağırıp iç savaş çıkarmaya teşvik eden, paralı askerler getirtip yüzlerce insanı öldürten Kaddafi’nin bu yolla da yerinde kalması mümkün değil. İşlediği insanlık suçundan kurtulması da...