Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gazze konusunda Kahire’de ve Ankara’da çok sert çıkışlar yaptı. Bu çıkışları, Arap sokağından destek görüyor. Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi sistemine, Arap Birliği’ne ve İslam Kalkınma Örgütü’ne yönelttiği ağır eleştiriler de aynı şekilde doğru saptamalar olarak destek gördü.
Bu yaklaşım, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dahil Arap Ligi Dışişleri Bakanları’nın Gazze’ye gitmeleri ortak tutum sergileme açısından anlam taşıyor.
Türkiye ile yönetimi değişen Mısır’ın dayanışma içine girmeleri, Başbakan Erdoğan’ın, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu, “2012 şartları 2008 şartlarından çok farklı, hesabını iyi yap” diye uyarması da ortak tutumun bir başka yansıması.
Erdoğan’ın, başta ABD olmak üzere Rusya, Çin ve AB ülkelerine yaptığı çağrı bir karşılık bulmuş değil. Gazze’de İsrail’in kullandığı orantısız güç, öldürülen çocuklar, yaşanan insanlık dramına çok güçlü ifadelerle vurgu yapmasına karşın ABD’den beklediği yaklaşımı göremedi.
Ateşkes bilmecesi
Başbakan Erdoğan’ın çağrılarına başlangıçta duyarsız kalan hatta aksine açıklamalar yapan ABD Başkanı Barack Obama, bu söylemini değiştirmedi ama Hamas’la İsrail arasında ateşkesin dün sağlandığı yönünde haberler geldi. Gazze’de çoğu çocuk 100’ü aşkın sivil öldükten, ve İsrail stratejik hedefleri yerle bir ettikten sonra açıklanan ateşkeste bile bir kesinlik yoktu.
Ateşkesin kalıcı olup olmayacağı konusunda da ABD ve İsrail’e ne kadar güvenileceği kuşkulu.
Yine de Türkiye ve Mısır’ın ateşkes sağlanması konusundaki çabalarının ve ortak duruşlarının payı olduğu da bir gerçek.
ABD İsrail’den vazgeçmez
Ateşkes sağlanmış olsa bile Gazze konusu Türkiye ile ABD arasında çelişkili bir tablo ortaya çıkardı.
ABD Başkanı Obama, Başbakan Erdoğan’ın çağrı ve uyarılarına karşın, İsrail’i destekleyen açıklamalar yapmaya devam etti. Erdoğan da Obama’ya yanıt vermeyi sürdürdü.
İsrail-Filistin ve özellikle Gazze konusunda, Türkiye’yi bekleyen çatışmalardan biri Erdoğan-Obama tartışmasında ortaya çıktı.
ABD’nin Ortadoğu’ya ve İsrail’e geleneksel bakışından vazgeçmesi mümkün değil. Bu konuda Türk ve ABD dış politikaları temel olarak uyumsuzluk halinde.
Suriye sorunu
Gazze konusunda Erdoğan’dan çok farklı bir duruş içinde olan Obama, Suriye konusunda Ankara’yı destekleyip cesaretlendirmiş, ancak sonra seçim döneminde sahneden çekilmişti. Obama tekrar seçildikten sonra da, Suriye ve Esad rejimiyle ilgili olarak Türkiye’nin beklediği dozda bir destek vermedi. Türkiye, Suriye konusunda sayıları 200 bine yaklaşan mültecilerin yükünü tek başına çektiği gibi bir uçağını kaybetmiş olmasına karşın Washington istifini fazla bozmadı.
Suriye konusunda da Türkiye’yi bekleyen yeni çatışma konuları filizlenmiş durumda.
Özgür Suriye Ordusu’nu ve siyasi alanda da Suriye muhalefetini destekleyen Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde bir “Kuzey Irak” olgusuyla karşı karşıya kalacak gibi görünüyor.
Suriye muhalefetinin siyasi kanadı da Özgür Suriye Ordusu da homojen bir yapı taşımıyor. PKK’nın kontrol ettiği PYD ile Özgür Suriye Ordusu çatışırken, Özgür Suriye Ordusu yapısı içinde yer alan Azadi Partisi’ni de Barzani destekliyor. Bu, durumu daha da karmaşık hale getiriyor.
Irak konusu
Çatışma alanlarından biri de Irak konusu... Ankara Barzani ve Erbil’e yaklaşırken, Maliki ve Bağdat’tan uzaklaştı.
Maliki, Irak ordusunda “Dicle Komutanlığı” kurarak, Barzani’nin peşmerge kuvvetleriyle çatışma ortamına girdi.
Türkiye, bu çatışmada Erbil’e yakın görünürken, Maliki’ye karşı aldığı tutum nedeniyle İran’la da politik olarak çatışma daha görünür hale geldi.
Türkiye, Kuzey Irak’ta PKK sorununu çözmüş değil. Buna bir de PYD yönetiminde Kuzey Suriye sorunu eklenecek gibi görünüyor.
Ankara’nın bütün olasılıkları hesaplayarak politika kurması gerekiyor.