Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

PKK, Suriye olayıyla birlikte tüm gücüyle, çılgın bir şekilde saldırıyor. Gaziantep’te olduğu gibi asker, polis, sivil, kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden ölüm kusuyor.
Bunu yaparken çok ağır kayıplar veriyor.
Buna rağmen Kandil, ısrarla, “öleceksiniz, dönmeyeceksiniz, dönerseniz biz öldürürüz” diyerek teröristleri ölmeye-öldürmeye göndermeyi sürdürüyor.
İçerideki tüm gücü ve dışarıdaki tüm desteğiyle saldırıya geçen PKK, hedeflerine ulaşabilmiş değil. Suriye konjonktüründen yararlanarak, dünyaya Türkiye’de de durum aynı görüntüsü vermeyi başaramadı.
Uygulamaya çalıştığı, “vur-kal” yönteminde sonuç alamadı. Herhangi bir yerleşim yerinde tutunamadı.
Tekrar “vur-kaç” yöntemiyle, pusuyla, mayınla saldırılarına geri döndü.
Bingöl’de arka arkaya polis ve askere saldırdı. Polis aracı geçerken mayın patladı ve 8 polisi şehit etti. Dün de izinden dönen silahsız askerleri taşıyan konvoya roketle saldırarak 7 askeri şehit ederken, bazıları ağır olmak üzere onlarcasını da yaraladı.
PKK’nın, bu vahşetle, Ankara’da ve uluslararası toplumda istediği etkiyi yaratması, Türkiye’yi bir Suriye’ye, bir Irak’a çevirmesi mümkün değil.
Askeriyle, jandarmasıyla, polisiyle Türk güvenlik güçlerini de silahlı saldırılarla alt etmesi de mümkün değil.
PKK, asimetrik savaş yürütüyor. Terör örgütü, güvenlik güçlerinin hassasiyetini kullanıp sivillerin paçasına yapışarak yerleşim yerlerinde saldırılar düzenlerken, kırsal kesimde de mayın ve uzaktan kumandalı bombalarla mümkün olduğu kadar şehit sayısını artırmaya çalışıyor.
Bu tür saldırılar da güvenlik güçlerinin silahlı mücadeledeki etkinliğini ve azmini zayıflatmış değil.
Ankara, Türkiye’yi zayıf düşürmeye çalışan iç ve dış güçlerin işbirliğinin de farkında olarak PKK’yla mücadeleyi sürdürmeye kararlı.

BDP yine boşa çıktı
PKK, döktüğü kanla siyaset alanını tahrip ediyor.
Terör örgütünün bu saldırılarla yaptığı, BDP’yi kendi eliyle boşa çıkarmak oldu.
Bir süredir Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, hükümete müzakere çağrısı yapan, masaya oturma davetinde bulunan BDP’yi açığa düşürdü. Çağrılarını anlamsız kıldı.
Leyla Zana’nın Başbakan Erdoğan’ı ziyaretinden sonra da terör eylemlerini tırmandırarak, bu yolu kapayan PKK, şimdi de, “Başbakan isterse iklim değişir” diyen BDP sözcülerini tekzip etmiş oldu.
Suriye ve İran gerginliklerini fırsat bilerek teröre dört elle sarılan PKK’nın, Kandil’den veya BDP eliyle Ankara’dan yapacağı “barış” çağrılarının artık hiçbir inandırıcılığı olmayacaktır.
PKK’nın amacının barış değil, savaş olduğu; BDP’nin de PKK karşısında hiçbir gücü olmadığı ve bir değer taşımadığı da bir kez daha ortaya çıktı.
BDP’nin, PKK’nın kontrolünden çıkıp bağımsız hareket edebilen bir siyasi güç durumuna gelmedikçe muhatap olarak kabul edilmesi de mümkün değil.
PKK’nın kanlı saldırıları sürerken BDP’nin terör örgütünü değil, hükümeti suçlamasının hiçbir inandırıcı yönü yok.
PKK’nın en fazla kan akıttığı günlerde ortaya çıkıp, bunun üzerinden “barış” çağrısı yapması, siyaset kurmaya çalışması bir anlam taşımıyor.
Toplum nezdinde bir karşılık oluşturmuyor.
Karşılıklı suçlama faydasız
Ankara, terörün dış desteklerini de bölgesinde yaşananları da dikkate alarak hareket etmeli, resmin bütününü görmelidir.
Türkiye, hem içeriden hem dışarıdan bekasını etkilemeyi hedefleyen bir saldırı altındadır.
Böyle bir ortamda, terörle mücadele konusunda hükümetin geçmiş hükümetleri ve muhalefeti, muhalefetin de şehit sayısı üzerinden hükümeti suçlamasının Türkiye’ye bir faydası yoktur.
Siyaset kurumu; iktidarıyla, muhalefetiyle teröre karşı ortak akıl geliştirebilmeli, ortak çalışma yürütmeyi başarabilmelidir.